İçinde a olan 7 harfli 4984 kelime var. İçerisinde A harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında a harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu a harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AĞIRLIK
-
-
[isim]
Ağır olma durumu
- "Taşın ağırlığı."
- "Yükün ağırlığı."
- "Kimseye ağırlık olmaz, kimseyi sıkıştırmaz, iyilikten başka bir şey yapmaz." (Ömer Seyfettin)
- "Başsavcının yargıçlar arasında belli bir ağırlığı var kuşkusuz." (Ayşe Kulin)
-
Değerli olma durumu
- "Hediyenin ağırlığı."
- "Yavaş yavaş bir ağırlık çöktü. Bir sakinlik herkesi kapladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Ağırbaşlılık
- "Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi."
-
Tehlikeli olma durumu
-
Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum
- "Havanın ağırlığı."
-
Sıkıntı
-
Çeyizini düzmek için güveyinin geline verdiği para, kalın
-
Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum
-
Yük, külfet
- "Bütün ailenin ağırlığı omuzlarındadır."
-
Takı
- "Kadın bütün ağırlığını takıp düğüne gitti."
-
Sorumluluk
- "Bu işin ağırlığını tek başıma yüklendim."
-
Etki, baskı, güçlük
-
Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak
- "Şimdi bütün ağırlığı reklama vermeli." (Atilla İlhan)
-
Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne
-
Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer
-
Uyuşukluk ve gevşeklik durumu
- "Beynime bir ağırlık peyda olmuştu." (Aka Gündüz)
-
Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri
- "Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke
-
Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori
-
[isim]
Ağır olma durumu
- ALAKART
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Seçmeli yemek, tabildot karşıtı
-
[zarf]
Yemek listesinden seçerek
- "Alakart yedik."
-
[isim]
Seçmeli yemek, tabildot karşıtı
- ARATMAK
-
-
[-i]
Arama işini bir başkasına yaptırmak
-
Özletmek
- "Bana senden ayrı kaldığım günleri aratıyorsun." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Arama işini bir başkasına yaptırmak
- ARITMAK
-
-
[-i]
Temizlemek, temiz duruma getirmek, paklamak
-
Katışıksız duruma getirmek, tasfiye etmek
-
[-i]
Temizlemek, temiz duruma getirmek, paklamak
- BAPTİST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Protestan mezhebine bağlı kimse
-
[isim]
Protestan mezhebine bağlı kimse
- BOHÇACI
-
-
[isim]
Gezerek bohça içinde dokuma eşya satan kadın
- "Bir bohçacı kadın gelmiş, beni sormuş, görmek istemiş." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Gezerek bohça içinde dokuma eşya satan kadın
- DAYANMA
-
-
[isim]
Dayanmak işi
-
[isim]
Dayanmak işi
- FAHRİYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Divan edebiyatında şairlerin kendi özelliklerinden övünerek söz ettikleri manzume veya manzumenin bir bölümü
-
[isim]
Divan edebiyatında şairlerin kendi özelliklerinden övünerek söz ettikleri manzume veya manzumenin bir bölümü
- FAKİRCE
-
-
[sıfat]
Yoksul
-
[zarf]
Fakire benzer biçimde
-
[sıfat]
Yoksul
- FANYALI
- ...
- FEDAİCE
-
-
[zarf]
Fedai gibi, fedai olarak
- "Nerede bu şehri fedaice benimsemiş, onun hâkim hüviyetini gizlemiş..." (Samiha Ayverdi)
-
[zarf]
Fedai gibi, fedai olarak
- FESAHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlatışta düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca uygunluk
- "Edebî lisanı o zamanki fesahatine ve tabiatına göre güzelleştirdiler." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Anlatışta düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca uygunluk
- KAİMLİK
- ...
- KAPILIŞ
-
-
[isim]
Kapılma işi veya biçimi
-
[isim]
Kapılma işi veya biçimi
- LATİNCE
- ...
- MİRALAY
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Albay
-
[isim]
Albay
- NALINLI
-
-
[sıfat]
Takunyalı
-
[sıfat]
Takunyalı
- PROSTAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Erkeklerde idrar torbasının altında bulunan, siyeğin başlangıç bölümünü çevreleyen ve meni yapımında görev alan, iç salgı da salgılayan bez, kestanecik
-
Bu organda oluşan hastalık
-
[isim]
Erkeklerde idrar torbasının altında bulunan, siyeğin başlangıç bölümünü çevreleyen ve meni yapımında görev alan, iç salgı da salgılayan bez, kestanecik
- RANDEVU
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Belli bir saatte, belli bir yerde iki veya daha çok kişi arasında kararlaştırılan buluşma
- "Bunlar bana öyle gelir ki vaktiyle verdikleri bir randevuya o gün canları istememiş de gitmemişler." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Adamcağız, samimi bir refah ve zevkle yeni bir randevu aldıktan sonra gitti." (Aka Gündüz)
- "Az sonra birbirimize randevu vermişiz gibi ben de gelirim." (Refik Halit Karay)
- "Bilmem ki anne, gene o Fahri'yle randevusu olmasın?" (Peyami Safa)
-
[isim]
Belli bir saatte, belli bir yerde iki veya daha çok kişi arasında kararlaştırılan buluşma
- RAŞİTİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
Raşitizm hastalığına yakalanmış (çocuk)
-
Raşitizm hastalığına yakalanmış (çocuk)