Sonunda k olan 8 harfli 2537 kelime var. K harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde k harfi olan kelimeler listesine ya da başında k harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BİLENMEK
-
-
[nsz]
Bileme işine konu olmak, keskin duruma getirilmek
-
Bir işe yoğun bir biçimde hazırlanmak, konsantre olmak
- "İkisi de doyasıya tatlı bir gece geçirmek için bilenmiş gibiydiler." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Hırslanmak, aşırı derecede istemek
-
[nsz]
Bileme işine konu olmak, keskin duruma getirilmek
- BİTİŞMEK
-
-
[nsz]
Birbirine dokunacak kadar yanaşmak
-
[nsz]
Birbirine dokunacak kadar yanaşmak
- BÜYÜKLÜK
-
-
[isim]
Büyük olma durumu, ululuk
- "Bu büyüklük değil ancak mertçe bir davranıştır." (Nezihe Araz)
- "İnsan yaptığı işler ve bıraktığı eserlerle büyüklüğünü gösterir." (Aka Gündüz)
- "Bir eski muallime olan annem, istese de büyüklük satamazdı, elinden gelmezdi." (Orhan Kemal)
-
Büyüklere yaraşır bağışlayıcı davranış
-
[isim]
Büyük olma durumu, ululuk
- ÇEŞNİLİK
-
-
[isim]
Yemeğe çeşni vermek için katılan baharat vb
-
[isim]
Yemeğe çeşni vermek için katılan baharat vb
- ÇEVİRMEK
-
-
[-i]
Bir şeyin yönünü değiştirmek
- "Nefes nefese koşan anneme, başını çevirmeden cevap verdi." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Öteki yüzünü görünür duruma getirmek
- "Sermet defterinin yapraklarını çeviriyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Döndürerek hareket ettirmek
- "Resimleri albüme yapıştırırken kocası da radyonun düğmesini çevirdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yönetmek, idare etmek
- "Eteği belinde, bütün evi o çeviriyor." (Haldun Taner)
-
Yolundan alıkoymak, yoldan döndürmek
- "Arkadaşı bizi çevirip evine götürdü."
-
Geri göndermek
- "Kendisine yollanan parayı çevirmiş."
-
Bir giyeceği söküp iç yüzünü dışa getirmek
-
Çevrilemek, tevil etmek
- "Sözü işine geldiği gibi çevirdi."
-
[-den]
Çeviri yapmak
- "Romanlar, hikâyeler yazar; yahut Fransızcadan çevirirmiş." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bir yerin çevresini bir şeyle sarmak, kuşatmak
- "Bağı duvarla çevirmek."
-
[-i]
Bir durumdan başka duruma getirmek, dönüştürmek
- "Evlerini otele çevirdiler."
-
[-den]
Bir durumdan başka duruma geçmek
-
[nsz]
Kâğıt oyunu oynamak
-
[nsz]
Hile, dolap, dalavere vb. dürüst olmayan davranışlar ortaya koymak
- "Bendenize şikâyetlerin yapılmaması, iş çevirmek isteyenlerin muvaffak olamayacaklarını bilmeleri neticesidir." (Atatürk)
-
[-i]
Kötü bir duruma getirmek
- "Adamı maskaraya çevirmek."
-
[-i]
Bir şeyin yönünü değiştirmek
- GÜLEÇLİK
-
-
[isim]
Güleç olma durumu
-
[isim]
Güleç olma durumu
- HAMAMLIK
-
-
[isim]
Bazı evlerde yıkanmak için ayrılmış, çoğunlukla içi ve yanları çinko kaplı, dolaba benzer yer
-
[isim]
Bazı evlerde yıkanmak için ayrılmış, çoğunlukla içi ve yanları çinko kaplı, dolaba benzer yer
- MAOCULUK
- ...
- OYDURMAK
-
-
[-i]
Oymasını sağlamak
-
[-i]
Oymasını sağlamak
- ÖZERKLİK
-
-
[isim]
Bir topluluğun, bir kuruluşun ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme hakkı, muhtariyet, otonomi
- "Bilimsel özerklik. Üniversite özerkliği."
-
Bir kişinin, bir topluluğun kendi uyacağı yasayı kendisinin koyması, yad erklik karşıtı
- "Bu bayrak onun bir çeşit kendine güven ve özerklik bayrağıdır sanki." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir topluluğun, bir kuruluşun ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme hakkı, muhtariyet, otonomi
- TABAKLIK
-
-
[isim]
Tabak koymaya yarayan ve üst üste birkaç kattan oluşan raf
-
[isim]
Tabak koymaya yarayan ve üst üste birkaç kattan oluşan raf
- TÜPÇÜLÜK
-
-
[isim]
Tüp gaz satıcılığı
-
[isim]
Tüp gaz satıcılığı
- ÇİROZLUK
-
-
[isim]
Zayıflık, kuruluk
-
[isim]
Zayıflık, kuruluk
- COZUTMAK
- ...
- DOĞRULUK
-
-
[isim]
Doğru ve dürüst olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük, adalet
- "Yazıyı yazana, bu dediklerinin doğruluğuna nasıl inansın okuyucu?" (Necati Cumalı)
-
Düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olması
-
[isim]
Doğru ve dürüst olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük, adalet
- EĞLENMEK
-
-
[nsz]
Neşeli, hoşça vakit geçirmek
- "Aklıma ne kadar kötü şeyler hücum ederse o kadar eğleniyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-le]
Bir kimsenin herhangi bir kusuru veya zayıf noktası ile alay etmek
- "Yalnız bunları sordu ve inan ki benimle eğlendi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir yerde durmak, beklemek, tevakkuf etmek
- "Yemen'e gönderilirken Beyrut'ta bir hafta eğlenmiş hem şehri görmüş hem de Cebel köylerinde gezintiler yapmıştı." (Refik Halit Karay)
-
Oyalanmak
-
[nsz]
Neşeli, hoşça vakit geçirmek
- HIRLAMAK
-
-
[nsz]
Hırıltıyla ses çıkarmak
-
Köpek, saldırmadan önce hırıltıyla ses çıkarmak
- "Köpek gözlerinin akını çıkararak yan yan baktıktan sonra pes perdeden hırladı." (Burhan Felek)
-
Kızgınlıkla ters konuşmak
-
[nsz]
Hırıltıyla ses çıkarmak
- KAMIŞLIK
-
-
[isim]
Kamışı çok olan yer
-
[isim]
Kamışı çok olan yer
- KAPUTLUK
-
-
[isim]
Kaputların konulduğu yer
-
Kaput yapmak için kullanılacak (kumaş)
-
[isim]
Kaputların konulduğu yer
- KAVZAMAK
-
-
[-i]
Sıkı tutmak, kavramak
-
Korumak, muhafaza etmek
-
[-i]
Sıkı tutmak, kavramak