İçinde t olan 5 harfli 1255 kelime var. İçerisinde T harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında t harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu t harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AKDUT
-
-
[isim]
Beyaz renkte olan dut
-
[isim]
Beyaz renkte olan dut
- EVRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Müslümanlarca belirli zamanlarda okunması âdet olan dualar ve Kur'an ayetleri
- "Geceleri Hüsnü'nün evinde toplanır, zikreder, evrat çekerlermiş." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Müslümanlarca belirli zamanlarda okunması âdet olan dualar ve Kur'an ayetleri
- FETHA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üstün (II)
-
[isim]
Üstün (II)
- HAFTA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Birbiri ardınca gelen yedi günlük dönem
- "O, hafta sekiz, gün dokuz bizdedir!"
-
[isim]
Birbiri ardınca gelen yedi günlük dönem
- ORTAY
-
-
[sıfat]
Bir düzlem şeklin aynı yöndeki paralel bütün kirişlerini eşit parçalara bölen (çizgi)
-
Bir uzayı, bir yüzeyi eşit iki parçaya bölen (düzlem, çizgi)
-
[sıfat]
Bir düzlem şeklin aynı yöndeki paralel bütün kirişlerini eşit parçalara bölen (çizgi)
- ÖRTME
-
-
[isim]
Örtmek işi
-
Baş örtüsü
-
Üstü kapalı, önü açık yer
- "Damın örtmesinin altında hasta koyunlara bakıyordu bir adamla beraber." (Yahya Kemal)
-
[isim]
Örtmek işi
- TRAFO
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Aynı frekansta fakat yoğunluğu, gerilimi genellikle farklı olan bir veya birçok değişik akım dizgesini, değişik bir akım dizgesine dönüştüren elektromanyetik indükleçli duruk araç, dönüştürücü, transformatör
-
Şehrin elektrik akımını sağlayan transformatör kuruluşu
-
[isim]
Aynı frekansta fakat yoğunluğu, gerilimi genellikle farklı olan bir veya birçok değişik akım dizgesini, değişik bir akım dizgesine dönüştüren elektromanyetik indükleçli duruk araç, dönüştürücü, transformatör
- BATKI
-
-
[isim]
Hüsran
- "O geniş caddeler bugünkü hazin görünümleriyle nihayet bulurlar. Edebiyatın özlemleri acı bir batkıya uğrar." (Selim İleri)
-
İflas
-
[isim]
Hüsran
- İNTAÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işi sonuçlandırma, sona erdirme, bitirme
-
[isim]
Bir işi sonuçlandırma, sona erdirme, bitirme
- LETÇE
- ...
- TÜTSÜ
-
-
[isim]
Dinî törenlerde çevrenin güzel kokmasını sağlamak, büyü veya ilaç yapmak amacıyla yakılan kokulu madde
- "Arziya Hanım da perilerle mutat olan konsültasyonu yaptıktan sonra bana bir tütsü verdi. Nazar değmiş olduğunu ve fazla çalıştırmamalarını tavsiye etti." (Haldun Taner)
-
İçki
-
[isim]
Dinî törenlerde çevrenin güzel kokmasını sağlamak, büyü veya ilaç yapmak amacıyla yakılan kokulu madde
- KUYTU
-
-
[sıfat]
Issız, sessiz ve göze çarpmayan, tenha (yer)
- "Kahvenin kuytu bir köşesinde, bağıra bağıra konuşuyorlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Uğrak olmayan, içerlek, sapa (yer)
- "Dükkân kuytu yerde olduğundan işlemiyor."
-
Güneş ışığı almayan (yer)
-
[sıfat]
Issız, sessiz ve göze çarpmayan, tenha (yer)
- ORTAK
-
-
[isim]
Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri, şerik, hissedar
- "Bırakın ortağıma bir telefon edeyim." (Haldun Taner)
- "Kadınları hayata ortak olmayan millet öksüzdü, yarı kuvvetini kullanamıyor demekti." (Tarık Buğra)
-
Kuma
- "Kendi üstüne bir ortağın getirilmesi Emeti'nin pek ziyade gücüne gitmişti." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[sıfat]
Birden çok kimse veya nesneyi ilgilendiren, onlara özgü olan, onların katılmasıyla oluşan, müşterek
- "Edebiyata şiirle başlamak, büyük küçük bütün yazarlarda görülen ortak bir yöndür." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri, şerik, hissedar
- ÖTEKİ
-
-
[sıfat]
Bilinenden, sözü edilenden ayrı, öbür, diğer
- "Bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış!" (Memduh Şevket Esendal)
-
Sözü edilen veya benzer iki nesneden önem ve konum bakımından uzakta olan
-
[sıfat]
Bilinenden, sözü edilenden ayrı, öbür, diğer
- SADET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Konuşulan asıl konu, asıl madde
- "Ne ise bunlar hep dedikodu. Sadede gelelim." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Konuşulan asıl konu, asıl madde
- TAKİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Verimsiz duruma getirme, sonuçsuz bırakma, kısırlaştırma
-
Mikrobundan arıtma
-
[isim]
Verimsiz duruma getirme, sonuçsuz bırakma, kısırlaştırma
- TEALİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yükselme, yücelme
-
[isim]
Yükselme, yücelme
- TURNO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Tek dilli, bir tekerlekli makara
-
[isim]
Tek dilli, bir tekerlekli makara
- BAĞIT
-
-
[isim]
Sözleşme
-
[isim]
Sözleşme
- BÜTÜN
-
-
[sıfat]
Eksiksiz, tam
- "Güller bütün güller bu sabah / Bir ağızdan şarkı söyler gibi açıyor her bahçede." (Necati Cumalı)
- "Meseleyi bütün çıplaklığıyla anlattım." (Mahmut Yesari)
-
Çok sayıdaki varlık ve nesnelerin hepsi
- "Bütün civar köylerde onu sevmeyen yoktu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bozuk olmayan (para)
- "Bütün para."
-
Parçalanmamış
-
[isim]
Birlik, tamlık
- "Şiirde bir bütünün lüzumuna inananlar bile mısralar arasında birtakım aralıklar kabul eder." (Orhan Veli Kanık)
-
[sıfat]
Eksiksiz, tam