Başında ol olan 108 kelime var. Ol ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ol olan kelimeler listesine ya da sonu ol ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ol bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
OLAĞANLAŞTIRMAK, OLANAKSIZLAŞMAK
OLAĞANLAŞTIRMA, OLANAKSIZLAŞMA, OLGUNLAŞTIRMAK
OLAĞANÜSTÜLÜK, OLAYLAŞTIRMAK, OLGUNLAŞTIRMA
OLAĞANLAŞMAK, OLANAKSIZLIK, OLAYLAŞTIRMA, OLUŞTURULMAK
OLABİLİRLİK, OLAĞANLAŞMA, OLGUNLAŞMAK, OLUŞTURULMA, OLUŞUMCULUK
OLAĞANÜSTÜ, OLASICILIK, OLGUNLAŞMA, OLGUSALLIK, OLUKLAŞMAK, OLUMSALLIK, OLUMSUZLUK, OLUŞTURMAK
OLAGELMEK, OLAĞANLIK, OLAMAZLIK, OLANAKSIZ, OLAYCILIK, OLDUBİTTİ, OLEOMETRE, OLGUCULUK, OLİGOKLAZ, OLİMPİYAT, OLTACILIK, OLUKLAŞMA, OLUMLULUK, OLUPBİTTİ, OLUŞTURMA
OLABİLİR, OLAGELME, OLANAKLI, OLASILIK, OLAYLAMA, OLDURGAN, OLDURMAK, OLGUNLUK, OLİGARŞİ, OLİGOSEN, OLMAZLIK, OLMUŞLUK, OLUMLAMA, OLUŞUMCU
OLASILI, OLASIYA, OLAYSIZ, OLDUKÇA, OLDURMA, OLGUNCA, OLGUSAL, OLİJİST, OLİMPİK, OLMADIK, OLMAMIŞ, OLMAZLI, OLUKÇUK, OLUMSAL, OLUMSUZ, OLUNMAK, OLURLUK, OLUŞMAK
OLACAK, OLAĞAN, OLAMAZ, OLANAK, OLANCA, OLAYLI, OLEFİN, OLGUCU, OLİVİN, OLTACI, OLUKLU, OLUMLU, OLUNMA, OLUŞMA, OLUŞUK, OLUŞUM
OLASI, OLÇUM, OLEİK, OLEİN, OLGUN, OLMAK, OLMAZ, OLMUŞ, OLURU
OLAY, OLDU, OLGU, OLMA, OLTA, OLTU, OLUK, OLUR, OLUŞ
OLE
OL
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- OLAĞANLAŞTIRMAK
-
-
[-i]
Olağan duruma getirmek
-
[-i]
Olağan duruma getirmek
- OLANAKSIZLAŞMAK
-
-
[nsz]
Olanaksız duruma gelmek, imkânsızlaşmak
-
[nsz]
Olanaksız duruma gelmek, imkânsızlaşmak
- OLAĞANLAŞTIRMA
-
-
[isim]
Olağanlaştırmak işi veya durumu
-
[isim]
Olağanlaştırmak işi veya durumu
- OLANAKSIZLAŞMA
-
-
[isim]
Olanaksızlaşmak işi, imkânsızlaşma
-
[isim]
Olanaksızlaşmak işi, imkânsızlaşma
- OLGUNLAŞTIRMAK
-
-
[-i]
Olgun duruma getirmek
-
[-i]
Olgun duruma getirmek
- OLAYLAŞTIRMAK
-
-
[-i]
Olay durumuna getirmek, olay yapmak
-
[-i]
Olay durumuna getirmek, olay yapmak
- OLGUNLAŞTIRMA
-
-
[isim]
Olgunlaştırmak işi
-
[isim]
Olgunlaştırmak işi
- OLAĞANÜSTÜLÜK
-
-
[isim]
Olağanüstü olma durumu
- "Bu yalılarda da hıdırellezi belirtir hiçbir olağanüstülük görülmüyordu." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Olağanüstü olma durumu
- OLUŞTURULMAK
-
-
[nsz]
Oluşması sağlanmak, teşekkül ettirilmek
-
[nsz]
Oluşması sağlanmak, teşekkül ettirilmek
- OLANAKSIZLIK
-
-
[isim]
Olanaksız olma durumu, imkânsızlık
- "Olanaksızlıklara karşın başarıya erenler büyük yetenekler ve çalışkanlıkta insanüstü denebilecek bir düzeyi gerçekleştirmiş olanlardır." (Melih Cevdet Anday)
-
[isim]
Olanaksız olma durumu, imkânsızlık
- OLAĞANLAŞMAK
-
-
[nsz]
Olağan duruma gelmek
-
[nsz]
Olağan duruma gelmek
- OLAYLAŞTIRMA
-
-
[isim]
Olaylaştırmak işi veya durumu
-
[isim]
Olaylaştırmak işi veya durumu
- OLUŞTURULMA
-
-
[isim]
Oluşturulmak işi
- "Kanun ... yönetim organlarının oluşturulmasında ve her türlü radyo ve televizyon yayınlarında tarafsızlık ilkesini gösterir." (Anayasa)
-
[isim]
Oluşturulmak işi
- OLAĞANLAŞMA
-
-
[isim]
Olağanlaşmak işi
- "... Suat'ın bunca yıl düşman olduğu annesiyle ilişkisinin olağanlaşması o günlerde mi başlamıştır?" (Atilla İlhan)
-
[isim]
Olağanlaşmak işi
- OLABİLİRLİK
-
-
[isim]
Olasılık, ihtimal
- "Ölüm, olabilirliklere çekilen kesin bir çizgidir." (Tomris Uyar)
-
[isim]
Olasılık, ihtimal
- OLGUNLAŞMAK
-
-
[nsz]
Meyve olgun duruma gelmek
-
İnsanın bilgi, görgü ve hoşgörüsü gereği kadar gelişmiş olmak
- "O zamanlar hepsi de daha gençti, bugün yaşlandılar, elbette daha olgunlaştılar." (Nurullah ataç)
-
[nsz]
Meyve olgun duruma gelmek
- OLUŞUMCULUK
-
-
[isim]
İnsanın ruh dünyasında oluşan ve gelişen bir durumun yaşla geliştiğini ileri süren görüş
-
[isim]
İnsanın ruh dünyasında oluşan ve gelişen bir durumun yaşla geliştiğini ileri süren görüş
- OLUMSUZLUK
-
-
[isim]
Olumsuz olma niteliği veya durumu, menfilik, nefiy
-
[isim]
Olumsuz olma niteliği veya durumu, menfilik, nefiy
- OLAĞANÜSTÜ
-
-
[sıfat]
Alışılmıştan, benzerlerinden farklı olan, fevkalade
- "Bazı kentlerin, insanın üstünde olağanüstü bir etkisi oluyor." (Halide Edip Adıvar)
-
Beklenmedik bir zamanda yapılan, önceden tasarlanmamış olan, fevkalade
- "İlk önemli dedikodu, olağanüstü vergiler yüzünden çıkmış." (Kemal Tahir)
-
Büyük bir hayranlığa yol açan, harikulade
- "Kadın milletinin bu gibi ince hesaplarda olağanüstü bir kabiliyeti var." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Alışılmıştan, benzerlerinden farklı olan, fevkalade
- OLGUSALLIK
-
-
[isim]
Olgusal olma durumu
-
[isim]
Olgusal olma durumu