İçinde e olan 4 harfli 680 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DEDE

  1. [isim] Torunu olan erkek, büyük baba, büyük peder
    • "Dedenin kabri yanında bir çukur kazılmış." (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. Büyük babadan başlayarak geriye doğru atalardan her biri
  3. Mevlevi tarikatında çile doldurmuş olan dervişlere verilen unvan
  4. [ünlem] Yaşlı erkeklere söylenen bir seslenme sözü

DERİ

  1. [isim] İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı tabaka, cilt, ten
    • "Bütün kemikleri, ince bir deri altında birer birer sayılıyordu." (Peyami Safa)
    • "Bu efendi, derisi kemiklerine yapışmış, gözleri çukura kaçmış, hastaneye yatırılacak kılığa girmişti." (Memduh Şevket Esendal)
  2. [sıfat] Bu tabakadan yapılmış
    • "Üstünde yine o siyah deri pardösüsü, kolunda siyah deri çantası." (Necati Cumalı)
  3. İşlenerek kullanılır duruma getirilmiş hayvan postu
    • "Tefecilerin eline düşerse derisini yüzerler."
  4. Soyulmadan yenen yemişlerin ince kabuğu veya soyulan yemişlerde kabuk altındaki zar

KENE

  1. [isim] Koyun, köpek, at vb. hayvanların veya insanların derisinde asalak olarak yaşayan, bulaşıcı hastalıklara neden olan böceklerin genel adı, sakırga

AKSE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Hastalık nöbeti, kriz
    • "Hafif bir kalp aksesi geçirdi."

EKŞİ

  1. [sıfat] Sirke veya limon tadında olan
  2. [isim] Bu tadı veren şey
    • "Bu yemeğin ekşisi fazla kaçmış."
  3. Uygunsuz, yakışıksız
    • "Bu ekşi sözler, bu dik bakışlar, tabii hiç hoşlarına gitmedi." (Haldun Taner)

SEDA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ses
    • "Alenen ortaya çıkmak ve milletin hukuku namına, yüksek seda ile bağırmak ve bütün milleti bu sedaya iştirak ettirmek lazımdır." (Atatürk)

YÜCE

  1. [sıfat] Yüksek, büyük, ulu, ulvi
    • "Yüce duygular, derin düşünceler ona göre değildir." (Suat Taşer)

CERH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yaralama
  2. Bir düşünce, inanç veya iddiayı çürütme

İNME

  1. [isim] İnmek işi
    • "Sağ yanına inme inmiş. Hekimler epeyce çalıştılar, ilaç verdiler, kan aldılar ise de fayda etmedi." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Vücudun bir bölümünde hareket ve hissetmenin kalkması, felç, paralizi, nüzul

KREM

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Tene yumuşaklık vermek veya güneş, yağmur vb. dış etkilerden korunmak için sürülen koyu kıvamlı madde
  2. [sıfat] Bu kıvamda hazırlanmış olan
    • "Krem deterjan."
  3. Açık saman rengi
  4. [sıfat] Bu renkte olan
    • "Vücutlarının yumuşaklığını gösteren açık renk, krem veya beyaz elbiseler içinde..." (Abdülhak Şinasi Hisar)

ÖRME

  1. [isim] Örmek işi
  2. [sıfat] Örülerek yapılmış olan
    • "Üstüne açık kahverengi yün örme bir ceket giymişti." (Peyami Safa)

TEMA

Kelime Kökeni : Yunanca

  1. [isim] Asıl konu, temel motif
    • "Tablonun teması. Anıtın teması, Kurtuluş Savaşı'ydı."
  2. Öğretici veya edebî bir eserde işlenen konu, düşünce, görüş
  3. Bir besteyi oluşturan temel motif

LEKE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Kirliliği gösteren iz
    • "Adi madenî kol düğmeleri bunları yeşilimtırak bir leke ile kirletirdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Çocuk giysisini leke etmiş."
    • "Annemi kıskanıyor, bana leke sürmek istiyor." (Halide Edip Adıvar)
  2. Bir yüzeyde türlü sebepler dolayısıyla oluşan farklı renk
    • "Kuyruğunun ucu ile alnının orta yerinde beyaz lekeler vardı." (Ömer Seyfettin)
  3. Vücudun herhangi bir yerinde oluşan değişik renk
  4. Yüz kızartacak durum, namussuzluk, kara, şaibe
    • "Kendi vicdanında kendi durumunu düzeltmek, geçmişin lekesini yıkamak istiyordu." (Halide Edip Adıvar)
  5. Güneş, ay, yıldız veya herhangi bir gezegenin parlak yüzeyinde görülen karanlık bölüm

ÖPME

  1. [isim] Öpmek işi
    • "İlk defa arkadaşının yanında boynuma sarılıp beni öpmeye başlamıştı." (Halide Edip Adıvar)

ECZA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Canlılardaki rahatsızlıkların bozuklukların ve çeşitli hastalıkların tanısı, önlenmesi veya tedavisi için yararlanılan doğal veya sentez yoluyla hazırlanmış madde
  2. Çeşitli amaçlarla kullanılan kimyasal madde
    • "Burada musluklar, mermer teşrih masaları, antiseptik eczalar yok!" (Falih Rıfkı Atay)

EMAN

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Radyoaktif cisimlerde ölçü birimi

PAYE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Rütbe
    • "Lalalık, kavaslık derecelerinden kalfalık payesine yükseldiği bir sırada yanımdan uzaklaştırıldı, gitti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Onlar, bize bir esirden fazla paye vermemek fikrindedirler." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  2. Derece, aşama

YENİ

  1. [sıfat] Kullanılmamış olan, eski karşıtı
    • "Yeni giysi. Yeni ayakkabı."
  2. Oluş veya çıkışından beri çok zaman geçmemiş olan
    • "Yeni haber. Yeni moda."
  3. En son edinilen
    • "Yeni eve taşındık."
  4. İşe henüz başlamış
    • "Yeni öğrenci. Yeni asker."
  5. O güne kadar söylenmemiş, görülmemiş, gösterilmemiş, düşünülmemiş olan
    • "Yeni bir buluş. Yeni bir düşünce."
  6. Tanınmayan, bilinmeyen
    • "Yeni imzalara rastlıyoruz."
  7. Daha öncekilerden farklı olan
    • "Yeni ihtiyaçlarımız var."
  8. [zarf] Biraz önce, çok zaman geçmeden
    • "Yeni tanıştığım orman uzmanları çok nazik ve kibar insanlardı." (Çetin Altan)

LAKE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] Lak ile cilalanmış
    • "Yaldızlı beyaz lake karyolasının yanındaki koltukta dadısı uyukluyordu." (Cahit Uçuk)

NİCE

  1. [sıfat] Kaç, ne kadar
  2. Birçok
    • "Yalılarda nice yük odaları, oda gibi büyük kilerler vardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  3. [zarf] Nasıl
  4. [zarf] Uzun süreden beri

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü