İçinde e olan 4 harfli 680 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ZERK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İç itim

EMAY

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bazı maddeleri korumak, belirli bir parlaklık kazandırmak veya boyamak için kullanılan, saydam veya donuk cama benzeyen cila

KARE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kenarları ve açıları birbirine eşit olan dörtgen, dördül, murabba
  2. [sıfat] Bu biçimde olan
    • "Kare masa."
  3. İskambil oyunlarında aynı türden dört kâğıdın bir araya gelmesi
    • "Kare as. Kare kız."
  4. Bir sayının kendisiyle çarpımı

NEVİ
...
VEYA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [bağlaç] Ayrı olmakla birlikte aynı değerde tutulan iki şeyi anlatan kelimelerden ikincisinin önüne getirilen söz, yahut
    • "Ben Atatürk'le üç veya iki defa karşılaştım." (Burhan Felek)
  2. Olacağı sanılan, seçime bırakılan şeyler ikiden çok olursa kullanılan bir söz
    • "Sen, ben veya başka birileri."

NESİ

  1. [zamir] Akrabası mı, yakını mı?
    • "Ali, Ahmet'in nesidir?"
    • "Hem nesi var yahu, akça pakça kız." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Eşkıyalar yolun gerisini de tutmuşlardı. Can maldan tatlı. Herkes nesi var nesi yok efenin önüne döktü." (Ömer Seyfettin)
  2. Hangi yönü, hangi tarafı?
    • "Bunun nesi iyi?" (Haldun Taner)
    • "Cemal'in nesi var? - Nezle olmuş."

SEMA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Gök, gökyüzü, felek
    • "Burası ufukları geniş, seması bulutsuz, güneşi berrak bir yeşil saha idi." (Hüseyin Cahit Yalçın)

SEPİ

  1. [isim] Deri, post vb.ni kullanabilecek duruma getirmek için uygulanan işlemlerin tümü, tabaklık

SÜNE

  1. [isim] Yarım kanatlılardan, yumurtalarını ekin yapraklarına bırakan, esmer renkli, zararlı böcek (Eurigaster integriceps)

ZEVK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haz
    • "İçtik bu nadir içkiyi yıllarca kanmadık / Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor yazık." (Yahya Kemal Beyatlı)
    • "Sokaktaki adam kişiliğine bürünmekten çok zevk alırdı." (Haldun Taner)
    • "Terfi ümidinde olmadıklarından resmî işlere ehemmiyet vermezler, zevklerine bakarlardı." (Refik Halit Karay)
  2. Güzeli çirkinden ayırt etme yetisi, beğeni
  3. Tat, lezzet
    • "Batı edebiyatında şarap içmekten, onun zevkinden hiç bahsedilmez." (Burhan Felek)
  4. Eğlence
    • "Su gibi para harcıyor, zevkine zevk, rahatına rahat katıyor." (Necati Cumalı)

AKÇE

  1. [isim] Küçük gümüş para
  2. Her tür madenî para, akça

ESEN

  1. [sıfat] Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı, sıhhatli, salim
    • "Şen ve esen kalınız."

EKME

  1. [isim] Ekmek işi

SADE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz
    • "İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki imrenmemek mümkün değil." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Şeker katılmamış (kahve)
    • "Sade kahve."
  3. [zarf] (sa:'de) Yalnızca, yalnız, ancak, sadece
    • "Hem düşünmeli ki insan kısmı sade para ile doymaz." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Yalın, süssüz, anlaşılır olan (üslup, anlatım)
    • "Lirik şiir en halis şairlerin elinde gayet sadedir." (Yahya Kemal Beyatlı)

FEDA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir amaç uğrunda bir değer veya varlıktan vazgeçme, uğruna verme
    • "Yurt uğruna canım feda."
    • "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?"
    • "Her şeyi feda ederek onun peşine takılmış." (Hüseyin Cahit Yalçın)
    • "Böyle harmancı çingeneler, sana düzinelerle feda olsun!" (Osman Cemal Kaygılı)

MEŞK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir öğretmenin, aynısını yazmaları için öğrencilerine verdiği yazı örneği
    • "Her sabah saatlerce keman meşk ederek yanık birtakım havalar çalarmış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Esasen hemen onun meşk vereceği kızları getirmiş, ona takdim etmişti." (Halide Edip Adıvar)
  2. Yazı veya müzikte alışmak ve öğrenmek için yapılan çalışma, el alıştırması
  3. Yazı veya müzik dersi

ALET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir el işini veya mekanik bir işi gerçekleştirmek için özel olarak yapılmış nesne
    • "Sen kalktın, onu şakaya, latifeye, alaya alet etmek istedin." (Ömer Seyfettin)
    • "Mustafa Kemal'de tek olmayan şey, 'alet olmak' zaafı idi." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Bir sanatı yapmaya, uygulamaya yarayan özel araç, aygıt
    • "Hafif sesli bütün aletleri susturup davulu sabaha kadar vurdurmak istiyorum." (Falih Rıfkı Atay)
  3. Bir makineyi oluşturan ve işlemesine yardım eden parçalardan her biri
  4. Hoş görülmeyen bir işe yardımcı veya aracı olmayı kabul eden kimse, maşa
    • "Birtakım teşebbüslerini gerçekleştirmesi yolunda onu bir alet gibi kullanıyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

ELİF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Arap alfabesinin ilk harfinin adı
    • "Bir şişe görürsün, üstünde 'ilaç' yazar. Benim gibi elifi mertek sanan takımdansan şurup sanır içersin, zehirlenir ölürsün." (Reşat Nuri Güntekin)

FERÇ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dişi canlılarda üreme organının dış bölümü, vulva

İADE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Alınmış bir şeyi geri verme
    • "Sekiz buçuk altını iade için eline mühim bir para geçmesi lazımdı." (Refik Halit Karay)
    • "Hariciye Nazırı Tevfik Paşa gelerek iade edilmelerini talep eylemiş." (Ahmet Rasim)
  2. Verilen bir şeyi almayarak geri çevirme, reddetme
  3. Karşılıklı olarak yapma, mukabele etme
    • "Karşıki kayalar benim sesimi bana iade ettiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  4. İadeli

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü