Sonunda şak olan 18 kelime var. ŞAK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde şak olan kelimeler listesine ya da başında şak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler

7 Harfli Kelimeler

AĞIRŞAK, YAPIŞAK, YUMUŞAK

6 Harfli Kelimeler

APIŞAK, KAĞŞAK, KAVŞAK, ŞAKŞAK, ŞİPŞAK, YANŞAK, YAVŞAK

5 Harfli Kelimeler

BAŞAK, DUŞAK, KUŞAK, TAŞAK, UŞŞAK, VAŞAK

4 Harfli Kelimeler

UŞAK

3 Harfli Kelimeler

ŞAK


Kelime bulma makinesi

A K Ş Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

AŞK, KAŞ, ŞAK

2 Harfli Kelimeler

AK, AŞ

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

YAPIŞAK

  1. [isim] Yapışkan bir çeşit ot
  2. Yapışkan özelliği olan nesne
  3. Arsız, sırnaşık kimse

AĞIRŞAK

  1. [isim] Yün, iplik eğrilen iği ağırlaştırmak için alt ucuna geçirilen yarım küre biçiminde, ortası delik ağaç veya kemik parça
  2. Teker biçiminde yassı nesne, kurs (I)
    • "Kandil ağırşağı. Emzik ağırşağı. Diz ağırşağı."

YUMUŞAK

  1. [sıfat] Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı
    • "Pamuk yumuşaktır."
  2. Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı
    • "Yaş dallar yumuşak olur. Yumuşak kumaş."
  3. Dokunulduğunda hoş bir duygu uyandıran
    • "... yumuşak lepiska saçlarına amiyane bir perişanlık gelmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  4. Kolaylıkla işlenebilen
    • "Uzun gagasını yumuşak topraklara sokar, otların kökündeki yaşlığı emerek yaşarmış." (Memduh Şevket Esendal)
  5. Kolay çiğnenen, kolay kesilen
    • "Yumuşak ekmek."
  6. Ilıman (iklim), sert karşıtı
    • "Yumuşak iklim. Yumuşak hava."
  7. Kaba, hırçın, sert olmayan, kolay yola gelen, uysal
  8. Okşayıcı, tatlı, hoş
    • "Gözleri yan aralık, kirpiklerinin arasından bana her zamanki yumuşak, tatlı, sonsuz şefkatiyle bakıyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
  9. Sessiz, hafif
    • "Onun içinde mutlaka sönüp yanan gizli yumuşak ışıklarla fosforlu bir parıldayış vardır." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  10. Ötümlü

KAĞŞAK

  1. [sıfat] Eskimiş, gevşemiş, dağılmaya yüz tutmuş (eşya, yapı)
    • "Kağşak sandalyede rahat edilmez."

KAVŞAK

  1. [isim] Yol vb. uzayıp giden şeylerin kesiştikleri veya birleştikleri yer
  2. Bir ırmağın denize veya başka bir ırmağa döküldüğü, kavuştuğu yer, munsap

ŞİPŞAK

  1. [zarf] Çabucak
    • "Eğer siz bana haftada iki defa gelseniz ikinci hafta şipşak kim olduğunuzu söylerim." (Burhan Felek)

ŞAKŞAK

  1. [isim] Çoğunlukla hokkabazların kullandıkları, hafifçe vurulduğunda hızla vurulmuş gibi "şak" diye ses çıkaran tahta maşa

APIŞAK

  1. [sıfat] Bacaklarını açarak yürüyen, ayrık bacaklı

YAVŞAK

  1. [isim] Bit yavrusu, sirke
  2. Geveze, yılışık kimse
    • "Sonra aynı yavşak, teklifsizlikle Binbaşı Ferit'in kadehini dikiyor." (Atilla İlhan)

YANŞAK

  1. [sıfat] Yersiz ve çok konuşan, geveze

VAŞAK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Kedigillerden, kulakları sivri, dişleri ve tırnakları keskin, kürkünden yararlanılan çok yırtıcı hayvan (Lynx lynx)

DUŞAK

  1. [isim] Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek

UŞŞAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Türk müziğinde ana makamlardan biri

TAŞAK

  1. [isim] Er bezi, erkeklik bezi, haya

KUŞAK

  1. [isim] Bele sarılan uzun ve enli kumaş
    • "Kuşağının arasından bir iri tütün tabakası çıkarıp bana uzattıktan sonra..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Sağlamlığını artırmak için bir şeyin çevresine geçirilen ağaçtan veya metalden bağ
  3. Yeryüzünde veya herhangi bir gök cisminde belli şartları sağlayan bölge
    • "İklim kuşakları. Zaman kuşakları."
  4. Yeryüzünün kutuplar, kutup daireleri ve dönencelerle belirlenen beş bölümünden her biri, küre kuşağı
    • "Isı kuşak."
  5. Yaklaşık olarak aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarını, dolayısıyla birbirine benzer sıkıntıları, kaderleri paylaşmış, benzer ödevlerle yükümlü olmuş kişilerin topluluğu
    • "Sanat kuşağı."
  6. Bir küre yüzeyi, paralel iki düzlemle kesildiğinde iki kesitin arasında kalan bölüm
  7. Henüz birleştirilmemiş ses ve görüntü taşıyan filmler
  8. Televizyonda programlar için ayrılmış özel zaman dilimi
    • "Çizgi film kuşağı."
  9. Yaklaşık olarak yirmi beş, otuz yıllık yaş kümelerini oluşturan bireyler öbeği, göbek, nesil, batın, jenerasyon
    • "Bugünkü kuşak benim kuşağımın bir hikâyesini dinlemelidir." (Falih Rıfkı Atay)

BAŞAK

  1. [isim] Arpa, buğday, yulaf vb. ekinlerin tanelerini taşıyan kılçıklı başı
    • "Toprak üstünde ne tütün fidanı ne buğday başağı bırakmışlar." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. Tarlalarda, bağlarda dökülmüş veya tek tük kalmış olan ürün

UŞAK

  1. [isim] Çocuk
    • "Doksan yaşına kadar yaşamış, yokluk yüzü görmemiş, oğul uşak toplansa koca bir mahalle olacak kadar bereketlenmiş." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Herhangi bir bölgenin halkından olan erkek
    • "Kim bilir, bu Anadolu uşaklarının her birinde ne cevherler vardır." (Cahit Sıtkı Tarancı)
  3. Erkek hizmetçi
    • "... kapının eşiğinde fraklı, beyaz eldivenli bir uşak duruyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  4. Tayfa
    • "Bir haykırma duyuldu. Uşakları koşturdum. Simit attırdım denize ama deniz geri vermedi." (Zeyyat Selimoğlu)

ŞAK

  1. [isim] Eni geniş bir şeyle vurulduğunda çıkan ses
    • "Şak diye yüzüne vurdu."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü