Başında tak olan 6 harfli 21 kelime var. Tak ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde tak olan kelimeler listesine ya da sonu tak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında tak bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAT, TAK
2 Harfli Kelimeler
AK, AT, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TAKDİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi karşılıksız olarak birine verme, sunma
- "İlk karşılık olarak şunu takdim edeyim." (Refik Halit Karay)
-
Tanıtma, tanıştırma
- "... nihayet Mehmet Akif Bey'e de takdim edildim." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Seni bu gece bizim eski diplomatımıza takdim edeceğim." (Ömer Seyfettin)
-
Öne alma, önceye alma
-
[isim]
Bir şeyi karşılıksız olarak birine verme, sunma
- TAKTİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Türlü savaş araçlarını belli bir sonuca ulaşmak amacıyla etkili biçimde birleştirerek ve kullanarak kara, deniz veya hava savaşını yönetme sanatı
- "Artık yapacak işleri kalmamış da afyon kaçakçılarına, karaborsa gangsterlerine taktik vermeye kalkmışlar." (Halide Edip Adıvar)
-
İstenen sonuca ulaşmak amacıyla izlenen yol ve kullanılan yöntemlerin tümü
- "Hayatında ilk ve son defa başvurduğu taktik de bu oldu." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Türlü savaş araçlarını belli bir sonuca ulaşmak amacıyla etkili biçimde birleştirerek ve kullanarak kara, deniz veya hava savaşını yönetme sanatı
- TAKRİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Övme, övüş, bir eserin başına konulan yetkili bir kimsenin yazdığı, övücü tanıtma yazısı, beğence
-
[isim]
Övme, övüş, bir eserin başına konulan yetkili bir kimsenin yazdığı, övücü tanıtma yazısı, beğence
- TAKDİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Beğenme, beğenip belirtme, değer verme
- "... herkesin takdirini kazanarak yükselmek ümidi bizi işimizin başına koşturuyor." (Şevket Rado)
- "Ama içinden yine onu takdir etmekten de geri kalmazmış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "İhtimal ki senin alın yazında şunlar yazılıydı: Âlemin saygı ve takdirini kazanmış bir adam olacaksın." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir şeyin değerini, önemini, gerekliliğini anlama
- "Yarın pazar karıcığım / İşe gitmek var, takdir edersin." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
Takdirname
-
Değer biçme
- "Yapının takdirini bilirkişi yaptı."
-
Kitle iletişim araçlarında izlenme oranı
-
"Bu, şu, o" gösterme sıfatlarıyla kalma durumunda kullanıldığında "O durumda, böyle olunca" anlamlarında durum veya şart bildiren bir söz
- "Bu takdirde hem kendilerini hem de milleti iğfal etmiş olurlar." (Atatürk)
-
Yazgı
-
[isim]
Beğenme, beğenip belirtme, değer verme
- TAKYİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bağlı kılma, kısıtlama, kayıtlama
-
[isim]
Bağlı kılma, kısıtlama, kayıtlama
- TAKLİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Döndürme, çevirme
-
Bir şeyin biçim ve kalıbını değiştirme
-
[isim]
Döndürme, çevirme
- TAKLİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belli bir örneğe benzemeye veya benzetmeye çalışma
- "Annesinin, babasının taklitlerini yapıyordu." (Çetin Altan)
-
Birinin davranışlarını, konuşmasını tekrarlayarak eğlenme
- "Hele taklitleri? -Kadın taklidi, Arap taklidi hepsini birbirinden güzel yapıyordu." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Taklit etmeyeceğine, kopya olmaktan, andırmaktan tiksindiğine göre bilmesinin faydası yoktu." (Tarık Buğra)
-
Benzetilerek yapılmış şey, imitasyon
-
[isim]
Belli bir örneğe benzemeye veya benzetmeye çalışma
- TAKİYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mezhep belirtmeme, gizleme
-
Olduğundan farklı görünme
-
Sakınma, çekinme
-
[isim]
Mezhep belirtmeme, gizleme
- TAKSİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Parçalara bölme, bölüştürme
- "Bu antlaşmalar, Osmanlı Devleti'nin taksimini öngörüyordu." (Atilla İlhan)
-
Bölme
-
Klasik Türk müziğinde faslın başında ve ortasında çalgıcının içinden geldiği biçimde yaptığı müzik
- "Davullar çalarken, kemanlar taksim yapıyor, kanunlar derin bir ezgi ile titreşirken bando coşuyor." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Parçalara bölme, bölüştürme
- TAKSİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kısaltma, kısma
-
Kusurda bulunma
-
Dikkatsizlik, tedbirsizlik, meslekte acemilik veya düzene, buyruklara ve talimata uymazlıktan doğan kusurlu olma durumu
- "Elbette bir taksirimiz varmış ki çekiyoruz. Bugünleri de görmek mukaddermiş." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Kısaltma, kısma
- TAKSİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir borcun belli zamanlarda ödenmesi gerekli olan parçalarından her biri
- "Sen nasıl olsa memursun, taksitle her şeyi alabilirsin." (Çetin Altan)
-
[isim]
Bir borcun belli zamanlarda ödenmesi gerekli olan parçalarından her biri
- TAKACI
-
-
[isim]
Taka işleten kimse
-
[isim]
Taka işleten kimse
- TAKILI
-
-
[sıfat]
Takılmış, tutturulmuş, asılmış
- "Bütün dava şimdi Trakya'daki bu sınırlama keyfiyetine takılı kalmıştı." (Ali Naci Karacan)
-
[sıfat]
Takılmış, tutturulmuş, asılmış
- TAKMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek
- "Gözlüğünü takıp masaya eğildi." (Refik Halit Karay)
- "Kız, kalk giyin, tak takıştır, diyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[-e]
Düğün vb. törenlerde takı armağan etmek
- "Geline pırlanta yüzük takmışlar."
-
[-i]
Ad, lakap koymak
- "Ona bu adı kim takmıştır, ne zaman takmıştır, bilemiyor." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Kuşanmak
- "Kılıç takmak."
-
Kendisiyle birlikte götürmek, yanına almak veya arkasından izletmek
- "Arabaya hafiye kıyafetinde polis memurları da takıyorlar." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[-e]
Biriyle olumsuz olarak uğraşmak
-
Borç bırakmak
- "Bu eve asilzadelerin biri girip öteki giderdi. Giden kirayı takar, gelen ortalığı kasıp kavururdu." (Peyami Safa)
-
Önemsemek, önem vermek, tınmak
- "Dün koskoca bir mebus kızıyken, bir zamanların şalvarlı Nuriye'sini takar mıyım?" (Adalet Ağaoğlu)
-
[-den]
Sınavını başaramamak
-
[-i]
Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek
- TAKAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Azarlama, başa kakma
- "Siz şimdi, bu yavan takazaları bir kere daha, ya sabır çekerek dinlemek zorunda kalırsınız." (Haldun Taner)
-
[isim]
Azarlama, başa kakma
- TAKBİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Ayıplama
-
[isim]
Çirkin görme, beğenmeme
-
Ayıplama
- TAKRİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yerleştirme, yerleştirilme
-
Anlatma, anlatış, ders verme
- "Dersi kitaptan mı takip ediyorlar yoksa takrirden mi?" (Haldun Taner)
-
Önerge
-
Tapu dairesinde taşınmaz malını başkasına sattığını veya ipotek ettiğini söyleme
-
[isim]
Yerleştirme, yerleştirilme
- TAKVİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zamanı yıllara, aylara ve günlere ayıran yöntem
-
Bir yılın günlerini, aylarını, sayılı günlerini gösteren, değişik biçimlerde yapılmış çizelge veya defter
- "Takvimi iki gündür koparmadım." (Atilla İlhan)
-
Yapılacak bir işin türlü evrelerini zamana bağlı olarak gösteren program
-
[isim]
Zamanı yıllara, aylara ve günlere ayıran yöntem
- TAKTİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Damıtma, imbikten çekme
-
[isim]
Damıtma, imbikten çekme
- TAKRİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yaklaştırma
-
[isim]
Yaklaştırma