Sonunda kın olan 28 kelime var. KIN ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde kın olan kelimeler listesine ya da başında kın olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
BİHAKKIN, YAPYAKIN
ALIŞKIN
BASKIN, BATKIN, BIÇKIN, BIKKIN, ÇAPKIN, ÇATKIN, ÇIKKIN, FIŞKIN, KAÇKIN, SAPKIN, ŞAŞKIN, SIKKIN, TALKIN, TAŞKIN, YATKIN, YIKKIN, ZIPKIN
AŞKIN, ÇAKIN, ÇIKIN, IŞKIN, SAKIN, YAKIN
AKIN
KIN
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BİHAKKIN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Hakkıyla, hakkı olarak, gerçekten
- "İşinin ehlidir, bihakkın çalışıyor." (Atilla İlhan)
-
[zarf]
Hakkıyla, hakkı olarak, gerçekten
- YAPYAKIN
-
-
[zarf]
Çok yakın
- "Birimizin erişilmez uzaklarda gördüğünü öbürümüz yapyakın görüyor." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
Çok yakın
- ALIŞKIN
-
-
[sıfat]
Bir şeye veya bir şey yapmaya alışmış olan, alışkan, alışmış
- "Hayatın alışkın olduğumuz birçok gündelik hâlleri beklenmedik nice zevklere bürünürdü." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Bir şeye veya bir şey yapmaya alışmış olan, alışkan, alışmış
- TAŞKIN
-
-
[sıfat]
Taşmış bir durumda olan
-
[isim]
Su baskını, seylap, feyezan
-
Aşırı
- "Bu yüz neşeli değil, taşkın denecek kadar mutlu idi." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Taşmış bir durumda olan
- BIÇKIN
-
-
[isim]
Külhanbeyi, kabadayı
- "Ulan, onlar bey, sen bıçkın." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Korkusuz, gözü pek, yürekli, cesur
- "Sekiz tane bıçkın, sekiz tane ayağı filarlı pınar başı çocuğuna kim laf dinletebilir ki..." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Külhanbeyi, kabadayı
- ÇIKKIN
-
-
[sıfat]
Kabarık, şişkin
-
[sıfat]
Kabarık, şişkin
- BASKIN
-
-
[isim]
Suç işlediği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girme
- "İbiş'in odasına cennet kuşları baskın vermişti." (Tarık Buğra)
-
Kısa süreli, beklenmedik saldırı
- "Bu dört kişi güç bela baskından kurtulup bana sığınmış." (Refik Halit Karay)
-
Su basması, sel
- "Behçet'e bu evin merdiven altındaki bakla gibi odasında baskın yaparlar." (Salâh Birsel)
-
Ansızın çıkagelme
-
[sıfat]
Sertlik, zorluk bakımından üstün
- "Belli bir şey ki bu genç ikisinden de baskın, çekemiyorlar." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Benzerleri arasında güç ve önem bakımından başta gelen, hâkim, dominant
-
[isim]
Suç işlediği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girme
- KAÇKIN
-
-
[isim]
Bir yerden veya bir işten kaçmış kimse
- "Doktor kaçkını nice manyaklar içinde, narsist kompleksine müptela olanlar sandığınızdan çoktur." (Haldun Taner)
-
İnsanlardan uzak duran, insan içine çıkmak istemeyen kimse
-
[isim]
Bir yerden veya bir işten kaçmış kimse
- ÇATKIN
-
-
[sıfat]
Çatık
- "Müftü bunu işitince çatkın bir çehre ile geldi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Çatık
- ZIPKIN
-
-
[isim]
Büyük balıkları vurup çekmeye yarayan ucu çengelli mızrak
-
[isim]
Büyük balıkları vurup çekmeye yarayan ucu çengelli mızrak
- YATKIN
-
-
[sıfat]
Bir yana eğilmiş, yatık
- "Bugün birçoğumuzun romana yatkın bulmayacağı anlatımları pek rahat kullanmıştır." (Selim İleri)
-
Çok durmaktan sağlamlığını yitirmiş, çürük
- "Yatkın mal. Yatkın kumaş."
-
Bir işte yeteneği, becerisi olan
- "Dolap çevirmeye, şantaj mesleğine ne kadar yatkın, ne kadar elverişli idi ise bu yeni konusunda da öyle olacağa benziyordu." (Tarık Buğra)
-
Benimsemiş, alışmış, eğilimli
- "Yadırgamaya yatkındı; ama görmüştü kızın oyununu." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Bir yana eğilmiş, yatık
- TALKIN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Telkin
-
Ölü gömüldükten sonra mezar başında imamın söylediği dinî sözler, telkin
-
[isim]
Telkin
- BATKIN
-
-
Borçlarını ödeyemez duruma düşen, iflas etmiş (kimse), müflis
-
Borçlarını ödeyemez duruma düşen, iflas etmiş (kimse), müflis
- ŞAŞKIN
-
-
[sıfat]
Düşünceleri dağılmış, karışmış, ne yapacağını bilemez duruma gelmiş
- "Bir mektupla kadınlarınız sizi şaşkına çeviriyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bunlar da Mustafa Kemal'i ifratlı hareketlere, yanlış yollara sevk etmek töhmeti altında bunalmış, şaşkına dönmüş idiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Akılsız, sersem, budala
-
[sıfat]
Düşünceleri dağılmış, karışmış, ne yapacağını bilemez duruma gelmiş
- SAPKIN
-
-
[sıfat]
Doğru yoldan ayrılmış olan
-
Sapkıya uğramış olan
-
[sıfat]
Doğru yoldan ayrılmış olan
- SIKKIN
-
-
[sıfat]
Çok sıkılmış
-
Sıkıntılı, bungun
-
[sıfat]
Çok sıkılmış
- FIŞKIN
-
-
[isim]
Bir ağacın dibinden süren ince dal, sürgün, filiz, dal, piç
-
Asma kütüğünde hereğin üst yanında biten dal
-
[isim]
Bir ağacın dibinden süren ince dal, sürgün, filiz, dal, piç
- ÇAPKIN
-
-
[sıfat]
Geçici aşklar ve ilişikler peşinde koşan (kimse), hovarda
- "Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın." (Peyami Safa)
-
Cinsellik hatırlatan
- "Bunlar, herhangi bir caz havasına uyar gibi omuz, gerdan kırar, kalça sallar ve mantolarını çapkın bir eda ile şöylece omuzlarının üstüne atıverirler." (Halide Edip Adıvar)
-
Haylaz
- "İyidir, hoştur ... ille velakin birazcık delişmendir, birazcık çapkındır." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[ünlem]
Okşayıcı bir seslenme sözü
- "Kostüm yeni, potinler yeni, gömlek yeni ... güveyi mi giriyorsun çapkın!" (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Geçici aşklar ve ilişikler peşinde koşan (kimse), hovarda
- YIKKIN
-
-
[sıfat]
Yıkılacak duruma gelmiş, harap
-
[sıfat]
Yıkılacak duruma gelmiş, harap
- BIKKIN
-
-
[sıfat]
Çok bıkmış, usanmış, bezmiş
-
[sıfat]
Çok bıkmış, usanmış, bezmiş