İçinde tak olan 6 harfli 32 kelime var. İçerisinde TAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında tak olan kelimeler listesine ya da Sonu tak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAT, TAK
2 Harfli Kelimeler
AK, AT, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- PAYTAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çarpık, eğri bacaklı
-
[isim]
Satranç oyununda piyade taşı
-
[sıfat]
Çarpık, eğri bacaklı
- TAKYİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bağlı kılma, kısıtlama, kayıtlama
-
[isim]
Bağlı kılma, kısıtlama, kayıtlama
- TAKLİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belli bir örneğe benzemeye veya benzetmeye çalışma
- "Annesinin, babasının taklitlerini yapıyordu." (Çetin Altan)
-
Birinin davranışlarını, konuşmasını tekrarlayarak eğlenme
- "Hele taklitleri? -Kadın taklidi, Arap taklidi hepsini birbirinden güzel yapıyordu." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Taklit etmeyeceğine, kopya olmaktan, andırmaktan tiksindiğine göre bilmesinin faydası yoktu." (Tarık Buğra)
-
Benzetilerek yapılmış şey, imitasyon
-
[isim]
Belli bir örneğe benzemeye veya benzetmeye çalışma
- ATAKUM
- ...
- TAKRİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yerleştirme, yerleştirilme
-
Anlatma, anlatış, ders verme
- "Dersi kitaptan mı takip ediyorlar yoksa takrirden mi?" (Haldun Taner)
-
Önerge
-
Tapu dairesinde taşınmaz malını başkasına sattığını veya ipotek ettiğini söyleme
-
[isim]
Yerleştirme, yerleştirilme
- BULTAK
-
-
[isim]
Bir ile üç yaş grubu için oluşturulmuş, üzerinde çeşitli biçimlerin ve uygun parçalarının bulunduğu zekâ oyunu
-
[isim]
Bir ile üç yaş grubu için oluşturulmuş, üzerinde çeşitli biçimlerin ve uygun parçalarının bulunduğu zekâ oyunu
- TAKTİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Türlü savaş araçlarını belli bir sonuca ulaşmak amacıyla etkili biçimde birleştirerek ve kullanarak kara, deniz veya hava savaşını yönetme sanatı
- "Artık yapacak işleri kalmamış da afyon kaçakçılarına, karaborsa gangsterlerine taktik vermeye kalkmışlar." (Halide Edip Adıvar)
-
İstenen sonuca ulaşmak amacıyla izlenen yol ve kullanılan yöntemlerin tümü
- "Hayatında ilk ve son defa başvurduğu taktik de bu oldu." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Türlü savaş araçlarını belli bir sonuca ulaşmak amacıyla etkili biçimde birleştirerek ve kullanarak kara, deniz veya hava savaşını yönetme sanatı
- TAKDİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kutsal sayma, kutsama
- "Kemerlerindeki kurşunların her birisini ayrı ayrı takdis ettim." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Kutsal sayma, kutsama
- TAKVİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zamanı yıllara, aylara ve günlere ayıran yöntem
-
Bir yılın günlerini, aylarını, sayılı günlerini gösteren, değişik biçimlerde yapılmış çizelge veya defter
- "Takvimi iki gündür koparmadım." (Atilla İlhan)
-
Yapılacak bir işin türlü evrelerini zamana bağlı olarak gösteren program
-
[isim]
Zamanı yıllara, aylara ve günlere ayıran yöntem
- TAKİYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mezhep belirtmeme, gizleme
-
Olduğundan farklı görünme
-
Sakınma, çekinme
-
[isim]
Mezhep belirtmeme, gizleme
- TAKSİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Parçalara bölme, bölüştürme
- "Bu antlaşmalar, Osmanlı Devleti'nin taksimini öngörüyordu." (Atilla İlhan)
-
Bölme
-
Klasik Türk müziğinde faslın başında ve ortasında çalgıcının içinden geldiği biçimde yaptığı müzik
- "Davullar çalarken, kemanlar taksim yapıyor, kanunlar derin bir ezgi ile titreşirken bando coşuyor." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Parçalara bölme, bölüştürme
- TAKMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek
- "Gözlüğünü takıp masaya eğildi." (Refik Halit Karay)
- "Kız, kalk giyin, tak takıştır, diyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[-e]
Düğün vb. törenlerde takı armağan etmek
- "Geline pırlanta yüzük takmışlar."
-
[-i]
Ad, lakap koymak
- "Ona bu adı kim takmıştır, ne zaman takmıştır, bilemiyor." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Kuşanmak
- "Kılıç takmak."
-
Kendisiyle birlikte götürmek, yanına almak veya arkasından izletmek
- "Arabaya hafiye kıyafetinde polis memurları da takıyorlar." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[-e]
Biriyle olumsuz olarak uğraşmak
-
Borç bırakmak
- "Bu eve asilzadelerin biri girip öteki giderdi. Giden kirayı takar, gelen ortalığı kasıp kavururdu." (Peyami Safa)
-
Önemsemek, önem vermek, tınmak
- "Dün koskoca bir mebus kızıyken, bir zamanların şalvarlı Nuriye'sini takar mıyım?" (Adalet Ağaoğlu)
-
[-den]
Sınavını başaramamak
-
[-i]
Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek
- YALTAK
-
-
[sıfat]
Yaltakçı
-
[sıfat]
Yaltakçı
- KAYTAK
-
-
Kuytu
-
Sözünde durmayan
-
Yağcı, dalkavuk, numaracı
-
Kuytu
- KONTAK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Karşıt elektrik taşıyan iki maddenin birbirine dokunması, temas
-
Motorlu araçları çalıştırmaya yarayan düzenek
-
Bağlantı, ilgi
-
[sıfat]
Ruh sağlığı yerinde olmayan, dengesiz
-
[isim]
Karşıt elektrik taşıyan iki maddenin birbirine dokunması, temas
- MÜŞTAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Başka bir kelime veya kökten türemiş, çıkmış
-
[isim]
Türev
-
[sıfat]
Başka bir kelime veya kökten türemiş, çıkmış
- KISTAK
-
-
[isim]
Bir yarımadayı karaya bağlayan, iki yanı su, dar kara parçası, berzah, dil
-
[isim]
Bir yarımadayı karaya bağlayan, iki yanı su, dar kara parçası, berzah, dil
- TAKRİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yaklaştırma
-
[isim]
Yaklaştırma
- KOSTAK
-
-
[sıfat]
Zarif, kibar, çalımlı, güzel giyinmiş, yakışıklı
- "Boşa kostaklanma kostak değilsin karam." (Halk türküsü)
-
Yiğit, kabadayı, yürekli
-
[sıfat]
Zarif, kibar, çalımlı, güzel giyinmiş, yakışıklı
- TAKACI
-
-
[isim]
Taka işleten kimse
-
[isim]
Taka işleten kimse