İçinde akma olan 38 kelime var. İçerisinde AKMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında akma olan kelimeler listesine ya da Sonu akma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
ÇAKMAKLAŞMAK
ÇAKMAKÇILIK, ÇAKMAKLAMAK, ÇAKMAKLAŞMA, TAKMAMAZLIK
ÇAKMACILIK, ÇAKMAKLAMA, KAKMACILIK
ÇAKMAKLIK, ÇAKMAKSIZ, TAKMAZLIK
AKMANTAR, BIRAKMAK, ÇAKMAKÇI, ÇAKMAKLI, ÇAKMALIK, ÇIRAKMAN, YAKMALIK
BIRAKMA, ÇAKMACI, ÇIRAKMA, KAKMACI, KAKMALI
BAKMAK, ÇAKMAK, KAKMAK, TAKMAK, YAKMAÇ, YAKMAK
AKMAK, AKMAN, AKMAZ, BAKMA, ÇAKMA, KAKMA, TAKMA, YAKMA
AKMA
A A K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
4 Harfli Kelimeler
AKMA, KAMA
3 Harfli Kelimeler
AKA, AMA, KAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇAKMAKLAŞMAK
-
-
[nsz]
Göz çakmak çakmak olmak, kızarmak ve iyice açılmak
-
[nsz]
Göz çakmak çakmak olmak, kızarmak ve iyice açılmak
- ÇAKMAKÇILIK
-
-
[isim]
Çakmak yapıp satma işi
-
[isim]
Çakmak yapıp satma işi
- ÇAKMAKLAMAK
- ...
- ÇAKMAKLAŞMA
-
-
[isim]
Çakmaklaşmak durumu
-
[isim]
Çakmaklaşmak durumu
- TAKMAMAZLIK
-
-
[isim]
Bakınız takmazlık
-
[isim]
Bakınız takmazlık
- KAKMACILIK
-
-
[isim]
Kakmacı olma durumu
-
Kakmacının işi ve sanatı
- "Türklerde kakmacılık, pek ileri bir sanattı."
-
[isim]
Kakmacı olma durumu
- ÇAKMACILIK
- ...
- ÇAKMAKLAMA
- ...
- ÇAKMAKLIK
-
-
[isim]
İçine çakmak konulan koruyucu malzeme
-
[sıfat]
Çakmakta kullanılacak olan
- "Çakmaklık benzin."
-
[isim]
İçine çakmak konulan koruyucu malzeme
- ÇAKMAKSIZ
-
-
[sıfat]
Çakmağı olmayan
-
[isim]
Eski, kullanılmaz tabanca veya tüfek
-
[isim]
Kibrit
-
[sıfat]
Çakmağı olmayan
- TAKMAZLIK
-
-
[isim]
Dikkate veya ciddiye almama, umursamama
- "Sakal onun için bir çeşit özgürlük, doğallık, kimseyi takmazlık ve filozofluk bayrağı idi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Dikkate veya ciddiye almama, umursamama
- BIRAKMAK
-
-
[-i]
Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- "Filan hekim dediler, geldi baktı, anlamadı / Bırak ki anlasalar var mı çare hiç, ne gezer." (Mehmet Akif Ersoy)
-
[nsz]
Koymak
- "Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı." (Tarık Buğra)
-
Bir işi başka bir zamana ertelemek
- "Gezmeyi haftaya bıraktık."
-
Unutmak
- "Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım?"
-
Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek
-
Saklamak, artırmak
- "Paranın bir kısmını bırak!"
-
Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek
- "Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Engel olmamak
- "Bırak, burasını benim defterimden okuyayım." (Ömer Seyfettin)
-
Sarkıtmak
- "Saçlarını omzuna bırakmış."
-
[nsz]
Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak
- "Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu." (Cahit Uçuk)
-
Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek
- "Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı." (Halide Edip Adıvar)
-
[nsz]
Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak
- "Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Bıyık veya sakal uzatmak
-
[nsz]
Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak
- "Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı?" (Refik Halit Karay)
-
Boşamak
- "Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler." (Ömer Seyfettin)
-
Kötü bir durumda terk etmek
-
Ayrılmak, terk etmek
- "Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi." (Peyami Safa)
-
Sınıf geçirmemek, döndürmek
- "Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı."
-
[-e]
Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek
- "Başkalarına on ikiye veriyoruz ama, sana onar kuruştan bırakayım." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bakılmak, korunmak için vermek
- "Eşyamı size bırakacağım."
-
[nsz]
Yanına almamak, yanında götürmemek
- "Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim." (Atatürk)
-
[-i]
Sahiplik hakkını başkasına vermek
- "Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış."
-
[nsz]
Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak
-
[nsz]
Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek
- "İz bırakmak. Leke bırakmak."
-
[-i]
Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- ÇAKMAKLI
-
-
[isim]
Çakmak taşı ve zemberekle ateş alan bir tür tüfek
-
[isim]
Çakmak taşı ve zemberekle ateş alan bir tür tüfek
- ÇAKMAKÇI
-
-
[isim]
Çakmak yapan veya satan kimse
-
Tüfek ve tabanca çakmaklarını yapan ve onaran kimse
-
[isim]
Çakmak yapan veya satan kimse
- AKMANTAR
-
-
[isim]
Tadı güzel ve besleyici bir tür mantar, keçi mantarı (Agaricus campestris)
-
[isim]
Tadı güzel ve besleyici bir tür mantar, keçi mantarı (Agaricus campestris)
- ÇIRAKMAN
-
-
[isim]
Üzerinde meşale yakılan kule veya demir direk
-
Balıkçıların balıkları kıyıya çekebilmek için geceleyin yaktıkları ateş
-
Çırakma
-
[isim]
Üzerinde meşale yakılan kule veya demir direk
- ÇAKMALIK
- ...
- YAKMALIK
-
-
[isim]
Yakmaya ayrılmış yakacak
-
Ölülerin yakıldığı yer, krematoryum
-
[isim]
Yakmaya ayrılmış yakacak
- ÇAKMACI
-
-
[isim]
Çakma işini yapan kimse
-
[isim]
Çakma işini yapan kimse
- ÇIRAKMA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Şamdan
-
[isim]
Şamdan