Sonunda as olan 5 harfli 40 kelime var. AS ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde as olan kelimeler listesine ya da başında as olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EŞHAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kişiler, şahıslar
- "Memleket'in Rahmi Bey gibi eşhasa şiddetle ihtiyacı vardır." (Tarık Buğra)
-
Bir olayda veya edebî bir eserde yer alan kişiler
-
[isim]
Kişiler, şahıslar
- KISAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir suçluyu, başkasına yaptığı kötülüğü aynı biçimde uygulayarak cezalandırma
-
[isim]
Bir suçluyu, başkasına yaptığı kötülüğü aynı biçimde uygulayarak cezalandırma
- MOLAS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Karbonatlı kum taşı
-
[isim]
Karbonatlı kum taşı
- MELAS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Şeker üretiminde, billurlaşan şeker alındıktan sonra kalan şekerli posa
-
[isim]
Şeker üretiminde, billurlaşan şeker alındıktan sonra kalan şekerli posa
- KALAS
-
-
[isim]
Kalın biçilmiş uzun tahta
-
Ahşap yapılarda kiriş olarak kullanılan kalın biçilmiş uzun tahta
-
[sıfat]
Kaba, anlayışsız kimse, kereste
- "Önümüze geçen pahalı bir Alman arabasıydı, direksiyonundaki de bir başka kalas." (Sulhi Dölek)
-
[isim]
Kalın biçilmiş uzun tahta
- MİRAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet, kalıt, bırakıt, tereke
- "Erkek çocuk ne kadar miras yerse kız çocuk da o kadar miras yer." (Falih Rıfkı Atay)
- "Bizimkiler okkalı bir mirasa konmuşlar da o hergelenin hakkını mı yemişler ne?" (Haldun Taner)
-
Kalıtım yoluyla gelen herhangi bir özellik
- "Son zamanlarda İzmir'deki gazinocu bir amcasından beş bin liralık bir de miras yemişti." (Haldun Taner)
-
Bir neslin kendinden sonra gelen nesle bıraktığı şey
- "Konukseverlik bize atalarımızdan mirastır."
-
[isim]
Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet, kalıt, bırakıt, tereke
- ESPAS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Basımcılıkta bir kelimenin harflerini ayırmak için kullanılan harflerden daha kısa ve küçük metal çubuk
-
Aralık
-
[isim]
Basımcılıkta bir kelimenin harflerini ayırmak için kullanılan harflerden daha kısa ve küçük metal çubuk
- KUDAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hz. İsa'nın havarileriyle birlikte yediği son yemeği anmak için, Hristiyanların kilisede bir kap içinde ekmek ve şarabı kutsayarak yaptıkları tören, liturya
-
[isim]
Hz. İsa'nın havarileriyle birlikte yediği son yemeği anmak için, Hristiyanların kilisede bir kap içinde ekmek ve şarabı kutsayarak yaptıkları tören, liturya
- PALAS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Lüks otel veya gösterişli yapı
- "Tanınmaz, anonim bir insan olmanın zevkine vardığımız oteller, palaslar yoktu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Kolay, rahat
- "Yarınki derslerin hepsi palas."
-
[sıfat]
Kolaylık gösteren, hoşa giden (nesne, kimse, yer)
-
[isim]
Lüks otel veya gösterişli yapı
- TEMAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Değme, dokunma (I), dokunuş (I)
- "Etrafımda uçları birbirine temas etmiş hilallerden müteşekkil bir daire vardı." (Ömer Seyfettin)
-
Buluşup görüşme, ilişki kurma, münasebet
- "Her nevi halkla temas ve kaynaşma hâlinde bulunmalıdır." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Şiiri iyi okuyanlarla fena okuyanlar arasındaki esaslı farka temas ettik." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Değinme, sözünü etme, bahsetme
- "O konuya hiç temas edilmedi."
-
Gidip gelme, ulaşım, bağlantı
- "İki şehir arasında temas kesildi."
-
Dokunma
-
[isim]
Değme, dokunma (I), dokunuş (I)
- BARAS
- ...
- HAVAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nitelikler, özellikler
-
Kendilerini halktan ayrı ve üstün sayan, kendilerinde bir çeşit ayrıcalık gören kimseler, avam karşıtı
-
[isim]
Nitelikler, özellikler
- İHDAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ortaya çıkarma, meydana getirme
-
Kurma
-
[isim]
Ortaya çıkarma, meydana getirme
- NADAS
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Tarlayı sürerek dinlenmeye bırakma
- "İki tarla ötede Çetecioğlu Mustafa, bu yıl mahsulünü kaldırdığı tarlayı nadas etmekle uğraşıyordu." (Nabizade Nazım)
-
[isim]
Tarlayı sürerek dinlenmeye bırakma
- MAKAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüzleri keskin iki çelik lamadan oluşmuş, arasına yerleştirilen herhangi bir şeyi kesmeye yarayan araç, sındı
- "Her iki eliyle kullanırdı makasıyla tarağını." (Necati Cumalı)
-
Birbirine komşu iki demir yolu hattını hemen bunların uzantısındaki üçüncü hatta bağlamaya yarayan alet
-
Birbirini kesen demir yolu kavşağı
-
Bazı araçlarda üst üste konulmuş birkaç yassı çelikten yay
-
Çatı ve köprülerde genellikle ağaç veya çelikten yapılan, ağırlığı karşılıklı iki ayağa veya duvara aktaran çatılmış kiriş sistemi
-
Mobilyalarda yukarıdan aşağıya doğru açılan kapakları yatay konumda tutmak amacıyla yapılmış mafsallı, kollu kapak aracı
-
Çalma, kırpma
-
Dirsek
-
Üst uçları birbirine bağlı, alt uçları açık olan iki direkten kurulmuş, ağırlık kaldırma düzeni
-
Bazı eklem bacaklı hayvanların ön ayaklarında bulunan, savunma ve saldırmada kullanılan kıskaç
-
[isim]
Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüzleri keskin iki çelik lamadan oluşmuş, arasına yerleştirilen herhangi bir şeyi kesmeye yarayan araç, sındı
- İHSAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üstü kapalı anlatma, sezdirme, ima
- "Bunların hepsini bana beş on kelimeyle ihsas etti." (Halide Edip Adıvar)
-
Duyum
-
[isim]
Üstü kapalı anlatma, sezdirme, ima
- SİVAS
- ...
- MÜMAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Dokunan, temas eden
-
[isim]
Teğet
-
[sıfat]
Dokunan, temas eden
- TAVAS
- ...
- KAVAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Elçilik veya konsolosluklarda görev yapan hizmetli
- "Artık şunları toplatsak, dedi, kavasa söyleseniz de bir adam bulunuverse." (Refik Halit Karay)
-
Banka, patrikhane, otel vb. yerlerde hizmetli veya koruma görevlisi
-
Elçilik ve konsolosluklarda koruma görevlisi
-
[isim]
Elçilik veya konsolosluklarda görev yapan hizmetli