Başında sak olan 5 harfli 14 kelime var. Sak ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde sak olan kelimeler listesine ya da sonu sak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında sak bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
AKS, ASK, KAS, SAK
2 Harfli Kelimeler
AK, AS
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SAKIT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Düşen, düşmüş
-
Hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş
-
[isim]
Düşük
-
[sıfat]
Düşen, düşmüş
- SAKSI
-
-
[isim]
Pişmiş toprak, plastik vb.nden yapılan, çiçek yetiştirmekte kullanılan kap
- "Yaz kış yeşil, bir saksı ıtır pencerede." (Ahmet Muhip Dranas)
-
Baş, kafa
-
[isim]
Pişmiş toprak, plastik vb.nden yapılan, çiçek yetiştirmekte kullanılan kap
- SAKİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ağır
-
Sıkıntı veren, sıkıntılı
-
Çirkin, kaba, uyumsuz
-
[isim]
Türk müziğinde bir usul
-
[sıfat]
Ağır
- SAKIN
-
-
[ünlem]
"Asla yapma" anlamında bir söz
- "Aman matmazel, sakın dışarı çıkmayınız!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
"Korkulacak bir durum olmasın" anlamında bir söz
- "Sakın bulaşıcı bir hastalık olmasın!"
-
[ünlem]
"Asla yapma" anlamında bir söz
- SAKİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Susmuş, sessiz
- "Nazmiye Hanım hülyaları içinde sakit, uysal ve gevşek adımlarla yürüyordu." (Peyami Safa)
-
Susmuş, sessiz
- SAKIZ
-
-
[isim]
Bazı ağaçların ve özellikle sakız ağacının kabuğundan sızan, çiğnendiğinde yumuşayan, hoş kokulu, beyaz renkli reçine
- "Kız kucağında hiç kullanılmamış, sakız gibi bir çamaşır sepeti ile çadırdan çıktı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Şekerli ve kokulu ağızda çiğnenen eğlence yiyeceği, ciklet
-
Vücudu beyaz olup başta ve ayaklarda belirgin siyah işaretler bulunan, ince kemik yapılı ve yüksek ayaklı, ince yağsız uzun kuyruklu bir koyun türü
-
Sakız ağacı
- "Sizi İnce dağ yollarının sakız gölgeleri içinde yalnız bırakmak lazım geldiğini hissediyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bazı ağaçların ve özellikle sakız ağacının kabuğundan sızan, çiğnendiğinde yumuşayan, hoş kokulu, beyaz renkli reçine
- SAKLI
-
-
[sıfat]
Saklanmış olan
- "Saklı, gizli demektir; sır manasına da gelir." (Refik Halit Karay)
-
Elde tutulan, mahfuz
- "Her hakkı saklıdır."
-
Gizli bir yere konarak kaybolması veya çalınması önlenen
-
Başkalarından gizlenen, gizli tutulan, hafi
- "Birbirlerinden saklı hiçbir işleri yoktur." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Saklanmış olan
- SAKİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hareket etmeyen, kımıldamayan
-
Durgun, dingin
- "Mümkün olduğu kadar sakin olmaya çalışarak tekrar masasına döndü." (Haldun Taner)
-
Sessiz
- "Dinlenmek için otelimizden daha sakinini bulacağınızı ummam." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık göstermeyen
-
Huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış veya geçmiş
- "Sesi dinlediği müddetçe sakin ve uslu duruyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir yerde oturan
- "Sakinleri Müslümanlardan ibaret olan semtte, bakkal dükkânı, günün her saatinde dolup boşalır." (Samiha Ayverdi)
-
[sıfat]
Hareket etmeyen, kımıldamayan
- SAKAR
-
-
[isim]
Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma
-
[sıfat]
Sık sık küçük, önemsiz kazalar yapan (kimse)
- "Orada ne babamın sakar hareketlerinden ne annemin çehresindeki hüznünden haberim olurdu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma
- SAKİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bozuk, yanlış, eksik
-
[sıfat]
Bozuk, yanlış, eksik
- SAKAK
-
-
[isim]
Çene altı
-
[isim]
Çene altı
- SAKAL
-
-
[isim]
Yetişkin erkeklerde yanak ve alt çenede çıkan kılların tümü
- "Sakalı kır, yaşı elliyi aşkın fakat dinçti." (Falih Rıfkı Atay)
- "Yaşıtlarının hemen hepsi sakal koyuverdi." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Yumuşak durmak, yalvarmak, sakalı ele vermek demektir, sonra artık evin idaresi ne olacak?" (Memduh Şevket Esendal)
- "Sakalına göre tarak vurdum. Oğlunun çok selamı var dedim. Tarla icarlarını toplar, kendi elleriyle verir dedim." (Orhan Kemal)
-
Bazı hayvanlarda çene altında bulunan kılların tümü
-
Gemi karinasında oluşan yosun, yapışan midye vb. yabancı madde
-
[isim]
Yetişkin erkeklerde yanak ve alt çenede çıkan kılların tümü
- SAKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Vücudunda hasta veya eksik bir yanı olan, engelli, özürlü
- "Ben gördüğünüz gibi bir sakat askerim, malul." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Şimdi koltuğumdan kımıldayamıyorum, bu yaşımda sakat oldum." (Refik Halit Karay)
-
Bozuk veya eksik
- "Sakat bir anlatım."
- "Sakat bir iş."
-
[sıfat]
Vücudunda hasta veya eksik bir yanı olan, engelli, özürlü
- SAKAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çatı, dam
- "... genç âlimlerin, binbir rica, yüz bin teşekkürle gezip yıkık sakaflarının, eğrilmiş camsız pencerelerinin, düşük kapılarının resimlerini almadıkları bu harabe, iki yüz yaşını çoktan doldurmuştu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Çatı, dam