Sonunda met olan 52 kelime var. MET ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde met olan kelimeler listesine ya da başında met olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
BERAATİZİMMET
HARİMİİSMET
İSTİKAMET, MUKAVEMET, MÜLAYEMET, VELİNİMET
MERHAMET, PEKSİMET, ZİKIYMET
CESAMET, FEHAMET, GANİMET, HEZİMET, HÜKUMET, HÜKÜMET, HUSUMET, KERAMET, KIYAMET, MELAMET, MUTEMET, NEDAMET, SAKAMET, SELAMET, VAHAMET
AKAMET, ALAMET, AZAMET, AZİMET, HAŞMET, HİKMET, HİMMET, HİZMET, HÜRMET, İKAMET, İMAMET, KISMET, KIYMET, RAHMET, ŞEAMET, TÖHMET, ZAHMET, ZEAMET, ZİMMET, ZULMET
DEMET, GAMET, İSMET, KAMET, NİMET, ÜMMET
EMET
MET
E M T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
MET, TEM
2 Harfli Kelimeler
EM, ET, ME, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BERAATİZİMMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Borçsuzluk
-
[isim]
Borçsuzluk
- HARİMİİSMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kutsal sayılan, korunulan yer, ocak
- "Düşmanı vatanın harimiismetinde boğacağız." (Atatürk)
-
[isim]
Kutsal sayılan, korunulan yer, ocak
- İSTİKAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doğrultu
- "Arkaya baka baka, yere yuvarlanmaksızın, istenilen istikamette kaç adım gidilebilir?" (Ahmet Haşim)
- "Son otuz senede tarihe nasıl bir istikamet verdiğimizi görüyorum." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Doğrultu
- VELİNİMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birine, etkisi yaşadıkça sürecek bir iyilik ve bağışta bulunan kimse
- "Velinimetlerinin bulunmadığı her mecliste kimseye söz bırakmayarak hep kendi konuşuyor." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Birine, etkisi yaşadıkça sürecek bir iyilik ve bağışta bulunan kimse
- MÜLAYEMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yumuşaklık
-
Bağırsakta yumuşaklık
- "Kayısı vücuda mülayemet verir."
-
[isim]
Yumuşaklık
- MUKAVEMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dayanma, karşı durma, karşı koyma, direnme, direniş, dayanırlık
- "Şuurlu, realist ve uyanık bir mu-kavemet cephesinin mevcudiyetine ne büyük ihtiyaç vardı" (Samiha Ayverdi)
- "Belinden tuttu ve öpmek istedi. Magda mukavemet etti ve ağlamaya başladı." (Ömer Seyfettin)
-
Direnç
-
[isim]
Dayanma, karşı durma, karşı koyma, direnme, direniş, dayanırlık
- PEKSİMET
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Pişirildikten sonra dilimler hâlinde kesilerek ısı ile kurutulmuş, uzun süre dayanabilen ekmek
- "Yanımızda, ne olur ne olmaz diye alınmış yarım çuval peksimet vardı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Pişirildikten sonra dilimler hâlinde kesilerek ısı ile kurutulmuş, uzun süre dayanabilen ekmek
- MERHAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma
- "Ömrümde hiç kimseye bu kadar saf ve derin merhamet duymamıştım." (Peyami Safa)
-
[isim]
Bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma
- ZİKIYMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Değerli, kıymetli
-
[sıfat]
Değerli, kıymetli
- HÜKÜMET
- ...
- HUSUMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hasım olma durumu
-
Düşmanlık
-
[isim]
Hasım olma durumu
- GANİMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Savaşta düşmandan zorla ele geçirilen mal
-
Bir rastlantı sonucu ele geçen kazanç veya imkân
-
Yağma sonrasında elde kalan mal, çalıntı
-
[isim]
Savaşta düşmandan zorla ele geçirilen mal
- SELAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Esen olma durumu, esenlik
-
Her türlü korku, tasa ve tehlikeden uzak, güvende olma durumu
- "İki şimşek çakıp bir gök gürlemeye görsün, o zaman selameti kaçışta buluruz." (Haldun Taner)
-
Anlatıma temel olan düşüncenin her bakımdan doğru ve sağlam olması
-
[isim]
Esen olma durumu, esenlik
- KERAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ermiş kimselerin gösterdiklerine inanılan, doğaüstü, şaşkınlık uyandırıcı durum
- "Babamın, mucize ve keramet kıssaları olarak bize anlattığı şeyler bu çeşit gülünç ve çocukça masallardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Kerameti kendinden menkul şeyhler gibi bu armağanlar onların eksik olan kabiliyetlerinin bir çeşit icazeti oluyor." (Haldun Taner)
-
Olağanüstü durum
-
[isim]
Ermiş kimselerin gösterdiklerine inanılan, doğaüstü, şaşkınlık uyandırıcı durum
- KIYAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tek tanrılı dinlerin inanışına göre dünyanın sonu ve bütün ölülerin dirilerek mahşerde toplanacağı zaman, hesap günü, kıyamet günü, mahşer günü
- "Asker az olmakla kıyamet mi kopar?" (Namık Kemal)
- "Yeni Türkler de bir ad kor, o adın kıyamete kadar sürmesini isterler." (Memduh Şevket Esendal)
- "Seni bir daha görmek kıyamete mi kaldı?" (Halide Edip Adıvar)
- "Eşin var, aşiyanın var, baharın var ki beklerdin / Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?" (Mehmet Akif Ersoy)
-
Gürültülü karışıklık, gürültü patırtı
- "Bağırma, çağırma, kıyamet, polisler Mustafa'yı çalyaka götürürler." (Peyami Safa)
-
Büyük felaket, afet
-
[isim]
Tek tanrılı dinlerin inanışına göre dünyanın sonu ve bütün ölülerin dirilerek mahşerde toplanacağı zaman, hesap günü, kıyamet günü, mahşer günü
- HEZİMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yenilgi
-
[isim]
Yenilgi
- SAKAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bozukluk, yanlışlık, eksiklik
-
[isim]
Bozukluk, yanlışlık, eksiklik
- FEHAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Büyüklük, ululuk
-
Değer
-
[isim]
Büyüklük, ululuk
- CESAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Büyüklük, irilik
- "Dağdan baktığınızda her biri beş altı fil cesametinde." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Büyüklük, irilik
- NEDAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Pişmanlık
- "Gözlerime iki damla nedamet yaşı getirmek için dudaklarımı bütün kuvvetimle ısırıyordum." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Ben şimdi nedamet getirdim." (Peyami Safa)
-
[isim]
Pişmanlık