Sonunda met olan 6 harfli 20 kelime var. MET ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde met olan kelimeler listesine ya da başında met olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E M T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
MET, TEM
2 Harfli Kelimeler
EM, ET, ME, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İMAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İmamlık
- "Bu zaman zarfında Bedri'yi yetiştiremezsem imamet elden gider, biz, açlıktan ölürüz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
İmamlık
- AZAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ululuk, büyüklük
-
Gurur
- "Arkadaşlarımdan ayrılıp onun yanına geçmek azametime dokundu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Görkem, gösteriş, heybet
-
Debdebe
-
Çalım, kurum, tekebbür
- "Şu her tarafından temizlik ve azamet akan şişman adama bile sorabilirdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Ululuk, büyüklük
- HAŞMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Görkem
-
[isim]
Görkem
- ZAHMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet, meşakkat
- "Yalnız rica ederim, bir an için bir zahmet ve fedakârlık daha yapın." (Halit Fahri Ozansoy)
- "Yolda çok zahmet çekmiş, bereket versin Paris sefareti erkânından biri kendisine refakat etmiş." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Benim için yine yorulacaksınız, zahmete katlanacaksınız, dedi." (Refik Halit Karay)
- "Bunun için büyük zahmetlere girmeye gerek yoktur." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet, meşakkat
- HİMMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yardım, kayırma
- "Himmetinizle fakir bir ailenin yüzü gülerse tabii siz de sevaba girersiniz." (Refik Halit Karay)
- "Sizler de bir parça himmet edersiniz, boğaz köprüsünün, metroların kurulduğu bugünlerde, bizim dev harita da sıraya girer belki." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Çalışma, emek, gayret
- "Bu iş çok himmet ister."
-
Lütuf, iyilik, iyi davranma
-
[isim]
Yardım, kayırma
- İKAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yerde oturma, eğleşme
- "Bizim kahraman da şimdi, burada ikamet ediyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bir yerde oturma, eğleşme
- HİKMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bilgelik
-
Neden, gizli neden
- "Ben artık korkmuyorum her şeyde bir hikmet var / Gecenin sonu seher, kışın sonunda bahar." (Zeki Ömer Defne)
-
Tanrı'nın insanlarca anlaşılamayan amacı
-
Özlü söz, vecize
- "Biz bize benzeriz sözü ile millî hikmetlerimizin en doğrusunu söylemişiz." (Falih Rıfkı Atay)
-
Fizik
-
Felsefe
-
[isim]
Bilgelik
- ZULMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Karanlık
- "Görmek için aydınlık ve görülmemek için zulmet lazımdı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Karanlık
- HÜRMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Saygı
- "Sanata her yerde hürmet etmek lazımdır." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Hürmette kusur ettin mi işte o zaman kendini yok bil." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Saygı
- TÖHMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birine yüklenen, işlenildiği sanılan fakat henüz aydınlanmamış olan suç, suçlama
-
[isim]
Birine yüklenen, işlenildiği sanılan fakat henüz aydınlanmamış olan suç, suçlama
- ALAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belirti, işaret, iz, nişan
- "Komşunun kızında da bir zamandır, sabırsızlık, taşkınlık alametleri çoğalmıştı." (Refik Halit Karay)
-
Büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan nesne
-
[isim]
Belirti, işaret, iz, nişan
- HİZMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma
- "Vatan, evladının hizmetini bekliyor." (Ömer Seyfettin)
- "Değil kendisine hizmet etmeye, kendisinden herhangi bir hizmet görmeye bile tahammül edemeyeceği bir insana '-Ne istiyorsunuz?' demek yok." (Sait Faik Abasıyanık)
- "On lokomotif hizmete giriyor."
- "Kendisine büyük hizmeti dokunmuş insanları unutmak bir toplumun yozlaştığını belgeler." (Haldun Taner)
-
Görev, iş
- "Askerlik hizmeti."
- "Bu davaya en iyi hizmet etmiş olan benim." (Azra Erhat)
-
Bakım, özen, ihtimam
- "Bu bahçe çok hizmet ister."
-
[isim]
Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma
- ZEAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tımar
-
[isim]
Tımar
- KISMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanrı'nın her kişiye uygun gördüğü yaşama durumu, nasip
- "Şimdi genç değil, şöyle kırkını, kırk beşini aşmış, efendiden, ağırbaşlı bir kısmet bekliyor." (Haldun Taner)
- "Zavallı kızın kısmeti çıkmış, kendine sormadan, danışmadan hemen vermişler." (Ömer Seyfettin)
- "Kısmet olursa bunları bu yeni yılda göreceğiz." (Haldun Taner)
- "Çöp tenekeleri modernleşip metal sandıklara dönüşünce bu zavallıların çöp tenekelerinden de kısmeti kesildi." (Aydın Boysan)
-
Evlenme talihi
- "Aslında kendi de şimdiye kadar bütün kısmetleri tepti." (Halide Edip Adıvar)
-
Olayların kötü sonuçlarını tevekkülle karşılama durumu
-
Talih, kader, şans
-
[ünlem]
"Şimdiden belli değil, ya olur ya olmaz" anlamlarında bir seslenme sözü
- "Yarın gelecek misiniz? -Kısmet!"
-
[isim]
Tanrı'nın her kişiye uygun gördüğü yaşama durumu, nasip
- KIYMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Değer
- "Bir özleyiş ve bir korkudan sonra bayrağın kıymetini ne kadar daha başka, ne kadar daha yakından duyuyordum." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Düşündüm ki başka bir yerde çalışmaya başlarsam, belki kıymete binerim." (Ayşe Kulin)
- "Güneş yalnız dirileri ısıtır. / Güneşin kıymetini bil." (Oktay Rifat)
-
[isim]
Değer
- ZİMMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üstünde olan şey
-
Kurum ve kuruluşlarda çalışanlara veya para işleri ile uğraşan görevliye imza karşılığı teslim edilen para veya eşya
-
Bir kimsenin yasal olmayan yollardan üzerine geçirip ödemeye zorunlu olduğu para
-
Bir ticaret kuruluşunun borçlarının tümü
-
[isim]
Üstünde olan şey
- AKAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kısırlık, verimsizlik
-
Başarısızlık, sonuçsuzluk
- "Bu mücadeleden ruhumun yorgun düştüğünü, akamete mahkûm kaldığını görüyorum." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Kısırlık, verimsizlik
- AZİMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gidiş
-
[isim]
Gidiş
- ŞEAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uğursuzluk, kademsizlik, nuhuset
-
[isim]
Uğursuzluk, kademsizlik, nuhuset
- RAHMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin suçunu bağışlama, yarlıgama, merhamet etme
- "Allah rahmet eylesin."
-
Yağmur
- "Kubbedeki açıktan rahmet yağar, güneş vurur." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
[isim]
Birinin suçunu bağışlama, yarlıgama, merhamet etme