Başında kal olan 7 harfli 39 kelime var. Kal ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde kal olan kelimeler listesine ya da sonu kal ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında kal bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A K L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

KAL, LAK

2 Harfli Kelimeler

AK, AL, LA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KALITÇI

  1. [isim] Bir kalıttan yasalar gereğince yararlanan kimse, mirasçı, vâris

KALKMAK

  1. [nsz] Gitmek üzere yerinden ayrılmak
    • "Niye kalktınız, biraz daha otursaydınız."
  2. [-den] Oturma durumundan dik duruma gelmek, doğrulmak
    • "Annem yerinden kalktı, yanıma geldi, bir kolunu uzatarak omzuna doladı." (Halit Ziya Uşaklıgil)
  3. [-den] Uyanarak yataktan ayrılmak
    • "İstemeye istemeye, altüst olmuş yataktan kalktım." (Ömer Seyfettin)
  4. Yukarı doğru yükselmek
    • "Terazinin bir gözü inince öbürü kalkar."
  5. Taşıtlar yola çıkmak
    • "Tren saat onda kalktı."
  6. [-den] Uçmak, havalanmak
    • "Uçak pistten kalktı."
  7. Yerinden ayrılıp yol almaya başlamak
    • "Çıkın arabaya, kalkacak şimdi, kalacaksınız buracıkta!" (Osman Cemal Kaygılı)
  8. [-e] Hayvan iki art ayağı üzerinde dik durum almak
    • "At, art ayakları üzerine kalktı."
  9. Kabarmak, ayrılmak
    • "Masanın kaplaması kalktı."
  10. Derlenip götürülmek
    • "Ne zaman kalkacağını, nereye gömüleceğini bilmek, bildirmek mümkün değil." (Memduh Şevket Esendal)
  11. Hasta iyileşerek gezecek duruma gelmek
    • "Hasta bir haftaya kadar kalkar."
  12. Varlığı, hayatı son bulmak
    • "Halifelik kalktı."
  13. [-den] Yok olmak, artık bulunmamak
    • "Ortalıktan kar kalkınca..."
  14. [-e] Girişmek, başlamak, davranmak, yeltenmek
    • "Gözlüklerini takmadan okumaya kalktı." (Necati Cumalı)
  15. Geçerli olmamak, geçerliğini yitirmek, geçmez olmak
    • "Yasanın bu maddesi kalktı."
  16. Uygulanmaz olmak
    • "Sıkıyönetim kalktı."
  17. Güncelliğini yitirmek
    • "Bu âdet çoktan kalktı."
  18. [-e] Bir durumdan başka bir duruma geçmek
    • "Dörtnala kalkmak."
    • "Tırısa kalkmak."
  19. [-den] Başka yere gitmek, taşınmak
    • "O yıl, çok geçmeden piyade taburu bizim ilçeden başka ilçeye kalktı." (Necati Cumalı)
  20. [-e] Ayakta beklemek
    • "Mektepte cezaya kalkmış gibi duruyorsun." (Falih Rıfkı Atay)

KALAMİT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Amfibol cinsinden bir mineral türü
  2. İlk Çağ ağaç taşılı

KALPGAH
...
KALMALI

  1. [sıfat] Kalma durumunda olan

KALAVRA

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Ölçeksiz ayakkabı, yemeni
  2. Deriden yapılmış eşya

KALÇETE

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Elle örülerek yapılan yassı halat

KALINMA

  1. [isim] Kalınmak işi veya durumu

KALÇALI

  1. [sıfat] Kalçası geniş olan

KALESKA

Kelime Kökeni : Rusça

  1. [isim] Dört tekerlekli, hafif, bir tür gezinti arabası

KALINCA

  1. [sıfat] Kalına yakın
    • "Ellerinin parmakları hem uzun hem kalınca idi." (Sait Faik Abasıyanık)

KALPLIK

  1. [isim] Düzmelik, sahtelik
  2. İş yapma isteksizliği

KALİNOS

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Levreğe benzer bir balık

KALIPÇI

  1. [isim] Kalıp yapan veya satan kimse
  2. Görevi herhangi bir şeyi kalıba vurmak olan kimse
  3. Beton kalıplarını yapan kimse

KALHANE

Kelime Kökeni : Türkçe

  1. [isim] Kal (I) işi yapılan yer

KALAYLI

  1. [sıfat] Kalaylanmış (kap)
    • "Bir salepçinin kalaylı güğümü tütüyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. İçinde kalay bulunan
  3. Gösterişi ve süsü yapay olan

KALAYSI

  1. [sıfat] Kalayı andıran, kalaya benzeyen, kalay gibi

KALAYCI

  1. [isim] Kap kalaylayan kimse
  2. [sıfat] Üstünkörü iş yapan, sahtekâr

KALIMLI

  1. [sıfat] Kalıcı, yok olmayan, ölümsüz, zevalsiz, baki, payidar

KALINTI

  1. [isim] Artıp kalan şey, bakiye
  2. Bir kentten veya mimarlık eserinden artakalan bölüm, yıkıntı, harabe, enkaz
    • "Efes, Bergama'nın kalıntıları, ulaştıkları uygarlığı serer gözler önüne." (Necati Cumalı)
  3. İz, işaret
  4. Bir toplum, kültür, uygarlık vb.nden artakalan şey
    • "Bu babacan, filozof ve hazırcevap insanlar kuşağı, tükenen bir görgü devrinin son kalıntıları gibidir." (Haldun Taner)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü