İçinde utmak olan 18 kelime var. İçerisinde UTMAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında utmak olan kelimeler listesine ya da Sonu utmak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler

9 Harfli Kelimeler

KORKUTMAK

8 Harfli Kelimeler

COZUTMAK, DOKUTMAK, KOKUTMAK, KORUTMAK, KURUTMAK, SOĞUTMAK, SOLUTMAK, SORUTMAK, TOZUTMAK

7 Harfli Kelimeler

AVUTMAK, OKUTMAK, ULUTMAK, UNUTMAK, UYUTMAK

6 Harfli Kelimeler

TUTMAK, YUTMAK

5 Harfli Kelimeler

UTMAK


Kelime bulma makinesi

A K M T U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

5 Harfli Kelimeler

MAKTU, UTMAK

4 Harfli Kelimeler

AKUT, AMUT, KAMU, KUMA, MUTA, TAMU, UTMA

3 Harfli Kelimeler

AUT, KAM, KAT, KUM, KUT, MAT, MUT, TAK, TAM

2 Harfli Kelimeler

AK, AM, AT, MA, TA, TU, UT

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KORKUTMAK

  1. [-i] Korkmasına yol açmak
    • "Yılan beni o kadar korkutmuştu ki bakarken kuşun hesabına ondan ben korkuyorum." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Kaygıya düşürmek
    • "Sevdiğimiz bir kadının nazarımızda meziyet teşkil eden birçok hâlleri karımız olacak kadında bizi korkutur." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  3. Gözdağı vermek

KURUTMAK

  1. [-i] Suyunu ve ıslaklığını giderip kuru duruma getirmek
    • "Göz yaşlarını kurut, dedi; bilirsin ki kader değişmez." (Cemil Meriç)
  2. Bitki canlılığını yitirmek
    • "Fırtına bütün gülleri kuruttu."
  3. Bazı sebze ve meyvelerin buharlaştırılmasıyla kuru bir durum almasını sağlamak
  4. Cılız duruma getirmek, zayıflatmak
    • "Bu hastalık onu kurutmuş."
  5. Yiyecek ve içecekleri yiyip bitirmek
  6. Uğursuzluk getirmek, yok etmek
    • "Dâhilde bütün millî kuvvetlerimizi dağıttılar, bütün kabiliyetlerimizi kuruttular." (Peyami Safa)

KOKUTMAK

  1. [-i] Hoş olmayan bir koku bırakmak
    • "Sigara elimi kokuttu."
  2. Bozulup kokmasına neden olmak, kokuşturmak
    • "Eti kokutmak."
  3. Bir işi uzatarak çıkmaza sokmak

SORUTMAK

  1. [nsz] Somurtmak, surat asmak
  2. Ayakta durmak, dikilmek, beklemek

KORUTMAK
...
SOĞUTMAK

  1. [-i] Soğumasını sağlamak, soğumasına sebep olmak
    • "Suyu soğutmak."
  2. [-den] Herhangi bir durum, kişi, olay; birine, bir yere veya bir şeye karşı duyulan sevgi ve ilginin yok olmasına yol açmak
    • "Fakat kız kardeşiyle annesinin iki ay ara ile ölmesi onu birdenbire İstanbul'dan soğutmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)

COZUTMAK
...
SOLUTMAK

  1. [-i] Solumasına sebep olmak
    • "Bu yokuş beni soluttu."

TOZUTMAK

  1. [-i] Toz kaldırmak, çevreye toz yaymak
  2. Kar, toz gibi savurmak
  3. Böbürlenmek, yüksekten konuşup söylediği sözü yerine getirmemek, palavra atmak, mangalda kül bırakmamak
  4. Aklını yitirmek
    • "Hangi doktor hastasına resmen sen tozutuyorsun dostum, demiştir?" (Haldun Taner)

DOKUTMAK

  1. [-i] Dokuma işini yaptırmak

OKUTMAK

  1. [-i] Okumasını, öğrenim görmesini sağlamak
  2. [nsz] Okuma işini yaptırmak
    • "Kumandan paşaya bu akşam şiir okutmak istiyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
  3. [nsz] Ders vermek, bir konu üzerinde yetiştirmek
    • "Lisede İngilizce okutuyor."
  4. Satarak elinden çıkarmak
    • "Bana iki sandık çay verdi. Bunları al okut! dedi." (Sait Faik Abasıyanık)

UYUTMAK

  1. [-i] Uyumasını sağlamak, uyur duruma getirmek
  2. Acı, keder vb.ni hafifletmek
    • "Yeisimi uyutmak için dimağımı tarih okumakla yoruyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. İlgi konusu olmaktan çıkarmak, unutturmak
  4. Aldatmak, kandırmak
    • "Bugün yarın diye uyuttun durdun beni." (Atilla İlhan)

UNUTMAK

  1. [-i] Aklında kalmamak, hatırlamamak
    • "Kaç kere aynı palavralarla kendimi avutmuş, öfkemi geçirmiş, sonradan hepsini unutmuştum." (Refik Halit Karay)
  2. Bir şeyi dalgınlıkla bir yerde bırakmak
  3. Bir şeyi yapamaz duruma gelmek
    • "Onu da bilirdim eskiden memleketteyken amma sonradan unuttum." (Osman Cemal Kaygılı)
  4. Bağışlamak
    • "Onun yersiz davranışlarını çoktan unuttum."
  5. Gereken önemi vermemek, üstünde durmamak
    • "İçinde kabaran sevinçten vücudunun berelerini unutarak uyudu." (Halide Edip Adıvar)
  6. Hatırdan, gönülden çıkarmak
    • "İyiliğini de ölünceye kadar unutmam." (Memduh Şevket Esendal)

ULUTMAK

  1. [-i] Ulumasını sağlamak
    • "Şimdi ezanın sustuğu bu öksüz yurtlara çanlarını ulutmak için Selanik'e vapur vapur gelen Kafkasya Rumları yerleşiyorlardı." (Ömer Seyfettin)

AVUTMAK

  1. [-i] Bir kimsenin acısını veya sıkıntısını yatıştırmak, teselli etmek
    • "İnsanı sıkıntılı zamanlarda kitap kadar avutan bir şey yoktur."
  2. Oyalamak
    • "Çocuk annem diye tutturdu, güç avuttuk."

YUTMAK

  1. [-i] Ağızda bulunan bir şeyi yutağa geçirmek
  2. Tam ve doğru söylememek
    • "Bazı heceleri yutuyor."
  3. İnanmak, aldanmak, kanmak
    • "Bize numara yapma, yutacak enayi değiliz." (Sermet Muhtar Alus)
  4. Söylemek istediği bir sözü kendini tutarak söylememek
  5. İyice, eksiksiz olarak öğrenmek
    • "Bazen üçer yüz sayfalık iki kitabı birden, yirmi dört saat zarfında hatmedip yuttuğu olurdu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  6. Işık, ses gücünü, parlaklığını azaltmak
    • "Duvarlar bütün ışıkları yutuyor, halkın üstüne bir toprak rengi dökülüyor." (Memduh Şevket Esendal)
  7. Dayanıp sesini çıkarmamak, katlanmak
    • "Ben bu ağır sözleri yutmam."

TUTMAK

  1. [-i] Elde bulundurmak, ele almak
    • "Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." (Ömer Seyfettin)
    • "Geleceği tutmak. Gideceği tutmak."
  2. Ele geçirmek, yakalamak
    • "Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı." (Ömer Seyfettin)
  3. Avlamak
    • "Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz." (Refik Halit Karay)
  4. Yanında bulundurmak, alıkoymak
    • "Siz gelinceye kadar çocuğu ben tutarım!"
  5. Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek
    • "Vahşidir, hiçbir zaman onu kafeste tutmak mümkün değildir." (Sait Faik Abasıyanık)
  6. Kaplamak
    • "Tabanı otuz, otuz beş metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir." (Tarık Buğra)
  7. Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak
    • "Şu yağan kar bir tutsun, seyreyle sen ertesi gün çocukları." (Sait Faik Abasıyanık)
  8. Denetimi ve yetkisi altına almak
  9. Desteklemek, birinden yana çıkmak
  10. Benimsemek, beğenmek
    • "Ama öylelerini de çevresinde kimse sevmemiş, tutmamıştır." (Tarık Buğra)
  11. Gereğini yapmak, yerine getirmek
    • "Verdiği sözü tutmuş, vaktinde gelmişti."
  12. Uygun gelmek, çelişmez olmak
    • "Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu." (Reşat Nuri Güntekin)
  13. Hizmetine almak veya kiralamak
    • "Burada bir kat tuttum. Yazı geçireceğim." (Peyami Safa)
  14. Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek
    • "Yapıyı geniş tuttu."
  15. Girişmek, yapmak
    • "Askerden sonra ne iş tutacağını bilmemek kahrediyordu Yusuf'u." (Sait Faik Abasıyanık)
  16. Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak
    • "Avradın ilenci tutarsa senin iki gözün kör olacak." (Memduh Şevket Esendal)
  17. Ağrımak, sancımak, musallat olmak
    • "... poker oynanıyor. Yenilirse kızıyor. Başı tutuyor, komşu doktorun hizmetçisini çağırıp çenesini ovduruyor." (Memduh Şevket Esendal)
  18. Ulaşmak, varmak
    • "Hayvanlar, Bağdat Caddesi'ni tutmuş, çalakamçı ilerliyor." (Sermet Muhtar Alus)
  19. Para toplamı ...-e varmak
    • "Aldığım şeyler bin lira tuttu."
  20. Uğramak
    • "Vapur İzmir'i tutmayacakmış."
  21. Herhangi bir durumda bulundurmak
    • "Seksen bir yaşında da olsa çalışmak insanı zinde tutuyor." (Haldun Taner)
  22. Varsaymak, farz etmek
    • "Haydi tutalım babasının bir günahı vardı, çekti." (Memduh Şevket Esendal)
  23. [-i] Hedef olarak almak
    • "Taşa tutmak."
  24. [-i] Alacağa veya vereceğe saymak
    • "On bin lirayı borcunuza tuttum."
  25. [-i] Yaklaştırmak
    • "Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  26. Kullanmak
    • "Yaşmak tutmak. Ustura tutmak."
  27. Bağlamak
    • "Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım." (Bekir Sıtkı Erdoğan)
  28. [nsz] Beklenen sonucu vermek
    • "Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez." (Şevket Rado)
  29. [nsz] İş görebilmek
    • "Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona." (Tarık Buğra)
  30. [nsz] Sürmek, zaman almak
    • "Bu iş iki saat tuttu."
  31. [nsz] Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak
    • "Boya tutmadı. Çivi iyi tuttu."
  32. Giyinmesine yardım etmek
    • "Kucaklaşma sahanlıkta başlar ve ayakkabılarını çıkarıp karısının tuttuğu terliklerini giyene kadar Serdar'ın kolları boynunda kalır." (Tarık Buğra)
  33. Sunmak
    • "Konuklara şeker tutmak."
  34. İşgal etmek
  35. İzlemek
    • "Tepeden inince Değirmendere'ye hâkim bir iz tutacaksınız." (Refik Halit Karay)
  36. Bırakmamak
    • "Baba sesini çıkarmadı hatta öksürüğünü bile galiba tuttu." (Peyami Safa)
  37. Yönelmek
    • "Oyuncular ağır ağır soyunma odasının yolunu tuttular." (Haldun Taner)
  38. Sarmak, bürümek
    • "Hey başları duman tutmuş dağlar, hey!" (Halk türküsü)
  39. Asılmak, kuvvetlice sarılmak
    • "Üç kişi tutarlarmış da onu pencerenin önünden çekemezlermiş." (Peyami Safa)
  40. Bir kimsenin yerini almak
    • "Bak azizim, dedim, ben senin yerini tutamam." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  41. Otobüs, vapur, uçak vb. dokunmak, hasta etmek
  42. Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak
    • "Kapıyı açık tutmayın."
  43. Bir yerde kalmasını sağlamak
  44. Yemek hafifçe yanmak
  45. Bir sanat eseri geniş ilgi görmek
    • "Eğer piyes tutar da alkışlanırsa, bir yazara yakışacak bir kıyafet giymeliydim." (Cahit Uçuk)
  46. Biriktirmek, tasarruf etmek
    • "Sen metelik tutuyorsun gibi geliyor bana. Ay başına kadar bana ödünç versene." (Memduh Şevket Esendal)
  47. Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj
  48. Başlamak
    • "Kadınların başında gördüğünüz bürümcükten, iç çamaşırlarından tutunuz da entarilik kaba pamuklulara kadar hepsi Osmanlı malı idi." (Falih Rıfkı Atay)
  49. Bir şey düşünmek
    • "Herkes aklından bir sayı tutsun."
  50. Markaja almak

UTMAK

  1. [-i] Yenmek
  2. Oyunda yenmek, ütmek (II)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü