İçinde sak olan 5 harfli 21 kelime var. İçerisinde SAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sak olan kelimeler listesine ya da Sonu sak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A K S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

AKS, ASK, KAS, SAK

2 Harfli Kelimeler

AK, AS

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SAKIT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Düşen, düşmüş
  2. Hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş
  3. [isim] Düşük

İMSAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Oruca başlama zamanı
    • "İmsake beş dakika kaldı."
  2. Bir şeyden el çekerek nefsine hâkim olma
  3. Cimrilik

SAKAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Vücudunda hasta veya eksik bir yanı olan, engelli, özürlü
    • "Ben gördüğünüz gibi bir sakat askerim, malul." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Şimdi koltuğumdan kımıldayamıyorum, bu yaşımda sakat oldum." (Refik Halit Karay)
  2. Bozuk veya eksik
    • "Sakat bir anlatım."
    • "Sakat bir iş."

AKSAK

  1. [sıfat] Aksayan, hafifçe topallayan
  2. İyi gitmeyen, iyi işlemeyen
    • "İşin aksak yönü."
  3. [isim] Türk müziğinde kıvrak bir usul
  4. [isim] Eski Yunan ve Latin şiir ölçüsünde, sondan bir önceki hecesi kısa olacak yerde uzun olan dize

SAKİN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Hareket etmeyen, kımıldamayan
  2. Durgun, dingin
    • "Mümkün olduğu kadar sakin olmaya çalışarak tekrar masasına döndü." (Haldun Taner)
  3. Sessiz
    • "Dinlenmek için otelimizden daha sakinini bulacağınızı ummam." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık göstermeyen
  5. Huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış veya geçmiş
    • "Sesi dinlediği müddetçe sakin ve uslu duruyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  6. Bir yerde oturan
    • "Sakinleri Müslümanlardan ibaret olan semtte, bakkal dükkânı, günün her saatinde dolup boşalır." (Samiha Ayverdi)

MİSAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sözleşme, antlaşma, bağlaşma

SAKLI

  1. [sıfat] Saklanmış olan
    • "Saklı, gizli demektir; sır manasına da gelir." (Refik Halit Karay)
  2. Elde tutulan, mahfuz
    • "Her hakkı saklıdır."
  3. Gizli bir yere konarak kaybolması veya çalınması önlenen
  4. Başkalarından gizlenen, gizli tutulan, hafi
    • "Birbirlerinden saklı hiçbir işleri yoktur." (Burhan Felek)

SAKAL

  1. [isim] Yetişkin erkeklerde yanak ve alt çenede çıkan kılların tümü
    • "Sakalı kır, yaşı elliyi aşkın fakat dinçti." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Yaşıtlarının hemen hepsi sakal koyuverdi." (Yusuf Ziya Ortaç)
    • "Yumuşak durmak, yalvarmak, sakalı ele vermek demektir, sonra artık evin idaresi ne olacak?" (Memduh Şevket Esendal)
    • "Sakalına göre tarak vurdum. Oğlunun çok selamı var dedim. Tarla icarlarını toplar, kendi elleriyle verir dedim." (Orhan Kemal)
  2. Bazı hayvanlarda çene altında bulunan kılların tümü
  3. Gemi karinasında oluşan yosun, yapışan midye vb. yabancı madde

PASAK

  1. [isim] Kir
    • "Başta yağlı bir fes, boyunda pasak içinde yakalık ve kravat." (Salâh Birsel)

SAKAK

  1. [isim] Çene altı

SAKİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Ağır
  2. Sıkıntı veren, sıkıntılı
  3. Çirkin, kaba, uyumsuz
  4. [isim] Türk müziğinde bir usul

SAKİT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. Susmuş, sessiz
    • "Nazmiye Hanım hülyaları içinde sakit, uysal ve gevşek adımlarla yürüyordu." (Peyami Safa)

SAKİM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Bozuk, yanlış, eksik

SAKSI

  1. [isim] Pişmiş toprak, plastik vb.nden yapılan, çiçek yetiştirmekte kullanılan kap
    • "Yaz kış yeşil, bir saksı ıtır pencerede." (Ahmet Muhip Dranas)
  2. Baş, kafa

SAKIZ

  1. [isim] Bazı ağaçların ve özellikle sakız ağacının kabuğundan sızan, çiğnendiğinde yumuşayan, hoş kokulu, beyaz renkli reçine
    • "Kız kucağında hiç kullanılmamış, sakız gibi bir çamaşır sepeti ile çadırdan çıktı." (Osman Cemal Kaygılı)
  2. Şekerli ve kokulu ağızda çiğnenen eğlence yiyeceği, ciklet
  3. Vücudu beyaz olup başta ve ayaklarda belirgin siyah işaretler bulunan, ince kemik yapılı ve yüksek ayaklı, ince yağsız uzun kuyruklu bir koyun türü
  4. Sakız ağacı
    • "Sizi İnce dağ yollarının sakız gölgeleri içinde yalnız bırakmak lazım geldiğini hissediyordu." (Reşat Nuri Güntekin)

SUSAK

  1. [sıfat] Susamış olan, susayan
  2. [isim] Su kabağından yapılmış veya ağaçtan oyulmuş maşrapa
  3. Salak, aptal

SAKAR

  1. [isim] Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma
  2. [sıfat] Sık sık küçük, önemsiz kazalar yapan (kimse)
    • "Orada ne babamın sakar hareketlerinden ne annemin çehresindeki hüznünden haberim olurdu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

YASAK

  1. [isim] Bir işin yapılmasına karşı olan yasal veya yasa dışı engel, memnuiyet
    • "İçki yasağı. Av yasağı."
    • "Bu boyun bağı eskimiş ama bugünlük yasak savar."
  2. [sıfat] Yapılmaması istenmiş olan, yok, memnu, haram
    • "Bizim çocukluğumuzun şiirlerinde neşe yasak denecek kadar ayıptı." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Bunu da yasak savar gibi değil, yararlı olmak kaygısı ile yani özenle yapacaksınız." (Haldun Taner)

SAKAF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çatı, dam
    • "... genç âlimlerin, binbir rica, yüz bin teşekkürle gezip yıkık sakaflarının, eğrilmiş camsız pencerelerinin, düşük kapılarının resimlerini almadıkları bu harabe, iki yüz yaşını çoktan doldurmuştu." (Ömer Seyfettin)

SAKIN

  1. [ünlem] "Asla yapma" anlamında bir söz
    • "Aman matmazel, sakın dışarı çıkmayınız!" (Sait Faik Abasıyanık)
  2. "Korkulacak bir durum olmasın" anlamında bir söz
    • "Sakın bulaşıcı bir hastalık olmasın!"

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü