İçinde kın olan 8 harfli 34 kelime var. İçerisinde KIN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kın olan kelimeler listesine ya da Sonu kın ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KINDIRAÇ
-
-
[isim]
Oluk veya yiv açmaya yarayan araç
-
[isim]
Oluk veya yiv açmaya yarayan araç
- YAKINSAK
-
-
[sıfat]
Tek bir noktaya yöneltme niteliği taşıyan (mercek)
-
[sıfat]
Tek bir noktaya yöneltme niteliği taşıyan (mercek)
- TAKINMAK
-
-
[nsz]
Kendine takmak
-
[-i]
Bir nitelik veya durum almak
- "Takındığı bu sıfatı boynundaki kravattan fazla mühimsediği de yoktu." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Kendine takmak
- BIKKINTI
-
-
[isim]
Bıkma duygusu
-
[isim]
Bıkma duygusu
- SAKINMAK
-
-
[-i]
Herhangi bir korku veya düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak durmak, içtinap etmek
- "Gençliğinde gerçekten delifişek, gözünü daldan budaktan sakınmaz bir askermiş." (Haldun Taner)
-
Olabileceği düşünülen kötülüklere karşı önlemler almak
- "Bir insanı, yanında uşak gibi kullandıracak her işten sakın." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Korumak, esirgemek, gözetmek
- "Kendini tramvay ve otomobil tehlikelerinden sakınarak yürüdü." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-i]
Herhangi bir korku veya düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak durmak, içtinap etmek
- SAKINGAN
-
-
[sıfat]
Sakınarak davranan, ihtiyatlı, ihtiyatkâr
-
[sıfat]
Sakınarak davranan, ihtiyatlı, ihtiyatkâr
- BASKINCI
-
-
[isim]
Baskın yapan kimse
- "Baskıncılar bunları bir ahıra doldurup başlarına da birini dikmişler." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Baskın yapan kimse
- KIRKINCI
-
-
[sıfat]
Kırk sayısının sıra sıfatı, sırada otuz dokuzuncudan sonra gelen
-
[sıfat]
Kırk sayısının sıra sıfatı, sırada otuz dokuzuncudan sonra gelen
- ÇAPKINCA
-
-
[zarf]
Çapkın bir biçimde
- "Bana azıcık çapkınca göründü, söyle yola gelsin." (Mahmut Yesari)
-
[zarf]
Çapkın bir biçimde
- KALKINIŞ
-
-
[isim]
Kalkınma işi veya biçimi
-
[isim]
Kalkınma işi veya biçimi
- KINLILIK
- ...
- TAŞKINCA
-
-
[sıfat]
Biraz taşkın
-
Taşkın, aşırı bir biçimde
-
[sıfat]
Biraz taşkın
- YAKINLIK
-
-
[isim]
Yakın olma durumu
- "Ayrı ayrı anlıyorum da aralarında ne yakınlık var, çıkaramadım." (Memduh Şevket Esendal)
- "İkisi de birbirlerine yakınlık duyuyorlardı." (Refik Halit Karay)
- "O, Türkiye'de üç yerden yakınlık gördü." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Ben merhumla yakınlık kurmuş bahtiyarlardan değilim." (Burhan Felek)
-
Duygusal bağ veya akrabalık ilişkisi
-
[isim]
Yakın olma durumu
- BİHAKKIN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Hakkıyla, hakkı olarak, gerçekten
- "İşinin ehlidir, bihakkın çalışıyor." (Atilla İlhan)
-
[zarf]
Hakkıyla, hakkı olarak, gerçekten
- ŞAŞKINCA
-
-
Şaşkın bir biçimde
-
Şaşkın bir biçimde
- KALKINMA
-
-
[isim]
Kalkınmak işi
- "Yeni kurulan, hızla gelişmiş, kalkınma atılımlarını gerçekleştirmiş bir ülke." (Necati Cumalı)
-
İyileşme, şifa bulma
- "Görünen, bir daha kalkınması artık pek zor." (Mehmet Akif Ersoy)
-
[isim]
Kalkınmak işi
- YAPYAKIN
-
-
[zarf]
Çok yakın
- "Birimizin erişilmez uzaklarda gördüğünü öbürümüz yapyakın görüyor." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
Çok yakın
- BAKINCAK
-
-
[isim]
Nişangâh
-
[isim]
Nişangâh
- KINALAMA
-
-
[isim]
Kınalamak işi
-
[isim]
Kınalamak işi
- SARKINTI
-
-
[isim]
Aşağı doğru uzanan, sarkan şey
- "... kayışı siyaha yakın koyu lacivertti. Gümüşten üç büyük sarkıntısı vardı." (Ömer Seyfettin)
-
Sataşma, takılma
-
[isim]
Aşağı doğru uzanan, sarkan şey