İçinde kın olan 6 harfli 26 kelime var. İçerisinde KIN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kın olan kelimeler listesine ya da Sonu kın ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KINAMA

  1. [isim] Kınamak işi, ayıplama, takbih

TAŞKIN

  1. [sıfat] Taşmış bir durumda olan
  2. [isim] Su baskını, seylap, feyezan
  3. Aşırı
    • "Bu yüz neşeli değil, taşkın denecek kadar mutlu idi." (Tarık Buğra)

TALKIN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Telkin
  2. Ölü gömüldükten sonra mezar başında imamın söylediği dinî sözler, telkin

AKINCI

  1. [isim] Düşman ülkesine akın yapan savaşçı
    • "Pencap vadilerine yerleşen akıncılar ana yurtlarını unutuverdiler." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  2. İleri uç oyuncusu

KAÇKIN

  1. [isim] Bir yerden veya bir işten kaçmış kimse
    • "Doktor kaçkını nice manyaklar içinde, narsist kompleksine müptela olanlar sandığınızdan çoktur." (Haldun Taner)
  2. İnsanlardan uzak duran, insan içine çıkmak istemeyen kimse

BASKIN

  1. [isim] Suç işlediği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girme
    • "İbiş'in odasına cennet kuşları baskın vermişti." (Tarık Buğra)
  2. Kısa süreli, beklenmedik saldırı
    • "Bu dört kişi güç bela baskından kurtulup bana sığınmış." (Refik Halit Karay)
  3. Su basması, sel
    • "Behçet'e bu evin merdiven altındaki bakla gibi odasında baskın yaparlar." (Salâh Birsel)
  4. Ansızın çıkagelme
  5. [sıfat] Sertlik, zorluk bakımından üstün
    • "Belli bir şey ki bu genç ikisinden de baskın, çekemiyorlar." (Haldun Taner)
  6. [sıfat] Benzerleri arasında güç ve önem bakımından başta gelen, hâkim, dominant

YATKIN

  1. [sıfat] Bir yana eğilmiş, yatık
    • "Bugün birçoğumuzun romana yatkın bulmayacağı anlatımları pek rahat kullanmıştır." (Selim İleri)
  2. Çok durmaktan sağlamlığını yitirmiş, çürük
    • "Yatkın mal. Yatkın kumaş."
  3. Bir işte yeteneği, becerisi olan
    • "Dolap çevirmeye, şantaj mesleğine ne kadar yatkın, ne kadar elverişli idi ise bu yeni konusunda da öyle olacağa benziyordu." (Tarık Buğra)
  4. Benimsemiş, alışmış, eğilimli
    • "Yadırgamaya yatkındı; ama görmüştü kızın oyununu." (Atilla İlhan)

BIKKIN

  1. [sıfat] Çok bıkmış, usanmış, bezmiş

ÇAPKIN

  1. [sıfat] Geçici aşklar ve ilişikler peşinde koşan (kimse), hovarda
    • "Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın." (Peyami Safa)
  2. Cinsellik hatırlatan
    • "Bunlar, herhangi bir caz havasına uyar gibi omuz, gerdan kırar, kalça sallar ve mantolarını çapkın bir eda ile şöylece omuzlarının üstüne atıverirler." (Halide Edip Adıvar)
  3. Haylaz
    • "İyidir, hoştur ... ille velakin birazcık delişmendir, birazcık çapkındır." (Osman Cemal Kaygılı)
  4. [ünlem] Okşayıcı bir seslenme sözü
    • "Kostüm yeni, potinler yeni, gömlek yeni ... güveyi mi giriyorsun çapkın!" (Peyami Safa)

IKINMA

  1. [isim] Ikınmak işi

ÇIKKIN

  1. [sıfat] Kabarık, şişkin

KINALI

  1. [sıfat] Kına ile boyanmış olan
  2. Kınanın renginde veya kızıl renkte olan
    • "Bıyıklarının ortası belli ki tütün zifirinden kınalı bir renk almıştı." (Refik Halit Karay)
  3. [isim] Yapıncak

KINSIZ

  1. [sıfat] Kını olmayan

BIÇKIN

  1. [isim] Külhanbeyi, kabadayı
    • "Ulan, onlar bey, sen bıçkın." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. [sıfat] Korkusuz, gözü pek, yürekli, cesur
    • "Sekiz tane bıçkın, sekiz tane ayağı filarlı pınar başı çocuğuna kim laf dinletebilir ki..." (Sait Faik Abasıyanık)

FIŞKIN

  1. [isim] Bir ağacın dibinden süren ince dal, sürgün, filiz, dal, piç
  2. Asma kütüğünde hereğin üst yanında biten dal

AKINTI

  1. [isim] Akma işi
    • "Musluğun akıntısı bir türlü kesilemedi."
    • "Ancak bugün anlıyoruz ki Mithat Paşa'dan beri o kırkyıllık davada beyhude akıntıya kürek çekmişiz." (Yahya Kemal Beyatlı)
  2. Havanın veya suyun herhangi bir yöne doğru yer değiştirmesi, akım, cereyan
    • "Bataklıklardan kurtulduktan sonra, akıntıyı takip ederek bir köye giriyordum." (Ömer Seyfettin)
  3. Eğiklik, eğim, meyil
    • "Bu damın akıntısı az gelmiş."
  4. Çam türü ağaçlarda bulunan reçinenin eriyerek akması olayı
  5. Sıvı yapıştırıcıların ağaç yüzeylerine gereğinden çok sürülmesi ile oluşan durum
  6. Hastalık sebebiyle vücudun herhangi bir yerinden sulu madde akması
    • "Ertesi sabah, sol kulağımda ağrı ile beraber akıntı başladı." (Reşat Nuri Güntekin)

ZIPKIN

  1. [isim] Büyük balıkları vurup çekmeye yarayan ucu çengelli mızrak

BATKIN

  1. Borçlarını ödeyemez duruma düşen, iflas etmiş (kimse), müflis

KINNAP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kaba şeyler dikmeye, bağlamaya yarayan ince sicim veya kalın iplik
    • "Onları arkadan kınnapla bağlamıştı." (Sait Faik Abasıyanık)

KAKINÇ

  1. [isim] Öfke, kızgınlık

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü