İçinde kın olan 6 harfli 26 kelime var. İçerisinde KIN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kın olan kelimeler listesine ya da Sonu kın ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ŞAŞKIN
-
-
[sıfat]
Düşünceleri dağılmış, karışmış, ne yapacağını bilemez duruma gelmiş
- "Bir mektupla kadınlarınız sizi şaşkına çeviriyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bunlar da Mustafa Kemal'i ifratlı hareketlere, yanlış yollara sevk etmek töhmeti altında bunalmış, şaşkına dönmüş idiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Akılsız, sersem, budala
-
[sıfat]
Düşünceleri dağılmış, karışmış, ne yapacağını bilemez duruma gelmiş
- ÇAPKIN
-
-
[sıfat]
Geçici aşklar ve ilişikler peşinde koşan (kimse), hovarda
- "Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın." (Peyami Safa)
-
Cinsellik hatırlatan
- "Bunlar, herhangi bir caz havasına uyar gibi omuz, gerdan kırar, kalça sallar ve mantolarını çapkın bir eda ile şöylece omuzlarının üstüne atıverirler." (Halide Edip Adıvar)
-
Haylaz
- "İyidir, hoştur ... ille velakin birazcık delişmendir, birazcık çapkındır." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[ünlem]
Okşayıcı bir seslenme sözü
- "Kostüm yeni, potinler yeni, gömlek yeni ... güveyi mi giriyorsun çapkın!" (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Geçici aşklar ve ilişikler peşinde koşan (kimse), hovarda
- IKINMA
-
-
[isim]
Ikınmak işi
-
[isim]
Ikınmak işi
- KINSIZ
-
-
[sıfat]
Kını olmayan
-
[sıfat]
Kını olmayan
- SAPKIN
-
-
[sıfat]
Doğru yoldan ayrılmış olan
-
Sapkıya uğramış olan
-
[sıfat]
Doğru yoldan ayrılmış olan
- TAŞKIN
-
-
[sıfat]
Taşmış bir durumda olan
-
[isim]
Su baskını, seylap, feyezan
-
Aşırı
- "Bu yüz neşeli değil, taşkın denecek kadar mutlu idi." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Taşmış bir durumda olan
- BATKIN
-
-
Borçlarını ödeyemez duruma düşen, iflas etmiş (kimse), müflis
-
Borçlarını ödeyemez duruma düşen, iflas etmiş (kimse), müflis
- ZIPKIN
-
-
[isim]
Büyük balıkları vurup çekmeye yarayan ucu çengelli mızrak
-
[isim]
Büyük balıkları vurup çekmeye yarayan ucu çengelli mızrak
- SIKKIN
-
-
[sıfat]
Çok sıkılmış
-
Sıkıntılı, bungun
-
[sıfat]
Çok sıkılmış
- FIŞKIN
-
-
[isim]
Bir ağacın dibinden süren ince dal, sürgün, filiz, dal, piç
-
Asma kütüğünde hereğin üst yanında biten dal
-
[isim]
Bir ağacın dibinden süren ince dal, sürgün, filiz, dal, piç
- KINNAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kaba şeyler dikmeye, bağlamaya yarayan ince sicim veya kalın iplik
- "Onları arkadan kınnapla bağlamıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Kaba şeyler dikmeye, bağlamaya yarayan ince sicim veya kalın iplik
- YATKIN
-
-
[sıfat]
Bir yana eğilmiş, yatık
- "Bugün birçoğumuzun romana yatkın bulmayacağı anlatımları pek rahat kullanmıştır." (Selim İleri)
-
Çok durmaktan sağlamlığını yitirmiş, çürük
- "Yatkın mal. Yatkın kumaş."
-
Bir işte yeteneği, becerisi olan
- "Dolap çevirmeye, şantaj mesleğine ne kadar yatkın, ne kadar elverişli idi ise bu yeni konusunda da öyle olacağa benziyordu." (Tarık Buğra)
-
Benimsemiş, alışmış, eğilimli
- "Yadırgamaya yatkındı; ama görmüştü kızın oyununu." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Bir yana eğilmiş, yatık
- ÇIKKIN
-
-
[sıfat]
Kabarık, şişkin
-
[sıfat]
Kabarık, şişkin
- IKINTI
-
-
[isim]
ıkınma işi
-
[isim]
ıkınma işi
- BIKKIN
-
-
[sıfat]
Çok bıkmış, usanmış, bezmiş
-
[sıfat]
Çok bıkmış, usanmış, bezmiş
- YIKKIN
-
-
[sıfat]
Yıkılacak duruma gelmiş, harap
-
[sıfat]
Yıkılacak duruma gelmiş, harap
- AKINCI
-
-
[isim]
Düşman ülkesine akın yapan savaşçı
- "Pencap vadilerine yerleşen akıncılar ana yurtlarını unutuverdiler." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
İleri uç oyuncusu
-
[isim]
Düşman ülkesine akın yapan savaşçı
- TALKIN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Telkin
-
Ölü gömüldükten sonra mezar başında imamın söylediği dinî sözler, telkin
-
[isim]
Telkin
- KINALI
-
-
[sıfat]
Kına ile boyanmış olan
-
Kınanın renginde veya kızıl renkte olan
- "Bıyıklarının ortası belli ki tütün zifirinden kınalı bir renk almıştı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Yapıncak
-
[sıfat]
Kına ile boyanmış olan
- BASKIN
-
-
[isim]
Suç işlediği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girme
- "İbiş'in odasına cennet kuşları baskın vermişti." (Tarık Buğra)
-
Kısa süreli, beklenmedik saldırı
- "Bu dört kişi güç bela baskından kurtulup bana sığınmış." (Refik Halit Karay)
-
Su basması, sel
- "Behçet'e bu evin merdiven altındaki bakla gibi odasında baskın yaparlar." (Salâh Birsel)
-
Ansızın çıkagelme
-
[sıfat]
Sertlik, zorluk bakımından üstün
- "Belli bir şey ki bu genç ikisinden de baskın, çekemiyorlar." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Benzerleri arasında güç ve önem bakımından başta gelen, hâkim, dominant
-
[isim]
Suç işlediği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girme