İçinde kal olan 7 harfli 71 kelime var. İçerisinde KAL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kal olan kelimeler listesine ya da Sonu kal ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAL, LAK
2 Harfli Kelimeler
AK, AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ALKALİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
İçinde alkali bulunan, kalevi, antiasit
-
[sıfat]
İçinde alkali bulunan, kalevi, antiasit
- KALAFAT
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi
- "Kalafatın tokmak gürültüsü ve denize uzayan zift kokusu arasından yol aldım ve tenha yollara saptım." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Aşağısı dar, yukarısı geniş bir çeşit yeniçeri başlığı
-
Osmanlı İmparatorluğu'nda vezir veya yüksek mevkide devlet adamlarının giydikleri bir başlık
-
Onarma, tamir etme
-
[isim]
Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi
- KALESKA
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Dört tekerlekli, hafif, bir tür gezinti arabası
-
[isim]
Dört tekerlekli, hafif, bir tür gezinti arabası
- KALEMLİ
- ...
- KALPSİZ
-
-
[sıfat]
Acıması olmayan, katı yürekli, duygusuz, acımasız, merhametsiz
-
[sıfat]
Acıması olmayan, katı yürekli, duygusuz, acımasız, merhametsiz
- KALITIM
-
-
[isim]
Çevre etkileriyle köklü olarak değiştirilemeyen özelliklerin, döllenme sırasında, dişi ve erkeğin kromozomları yoluyla bir kuşaktan ötekine geçmesi, soya çekim, irs, irsiyet, veraset
- "Bir ülkenin tarihsel varlığı, onun sahip olduğu ölçülemez bir değerler kalıtımıdır." (Melih Cevdet Anday)
-
[isim]
Çevre etkileriyle köklü olarak değiştirilemeyen özelliklerin, döllenme sırasında, dişi ve erkeğin kromozomları yoluyla bir kuşaktan ötekine geçmesi, soya çekim, irs, irsiyet, veraset
- YAKALIK
-
-
[isim]
Erkek gömleklerinin üzerine takılan eğreti yaka
- "Karıları incik boncuk içinde, erkekler ekseri yakalık bile alıp takmıyorlar." (Halide Edip Adıvar)
-
İlköğretim öğrencilerinin önlüklerinin üzerine taktıkları yaka
-
[isim]
Erkek gömleklerinin üzerine takılan eğreti yaka
- KALİBRE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Mermilerde, ateşli silahlarda çap
-
[isim]
Mermilerde, ateşli silahlarda çap
- KALİNOS
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Levreğe benzer bir balık
-
[isim]
Levreğe benzer bir balık
- KAKALAK
- ...
- ARKALIK
-
-
[isim]
Sırt dayamaya yarayan yer
- "Rıza Efendi iskemlesinin arkalığına iyice yaslandı." (Tarık Buğra)
-
Sırtında yük taşıyan hamalların, yük taşırken kullandıkları arka yastığı, semer, arkalıç
-
Ev içinde giyilen kolsuz, kalınca bir tür kısa hırka
-
[isim]
Sırt dayamaya yarayan yer
- KALMALI
-
-
[sıfat]
Kalma durumunda olan
-
[sıfat]
Kalma durumunda olan
- KALINCA
-
-
[sıfat]
Kalına yakın
- "Ellerinin parmakları hem uzun hem kalınca idi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Kalına yakın
- HIRKALI
-
-
[sıfat]
Hırkası olan
-
[sıfat]
Hırkası olan
- KALÇALI
-
-
[sıfat]
Kalçası geniş olan
-
[sıfat]
Kalçası geniş olan
- KALITÇI
-
-
[isim]
Bir kalıttan yasalar gereğince yararlanan kimse, mirasçı, vâris
-
[isim]
Bir kalıttan yasalar gereğince yararlanan kimse, mirasçı, vâris
- MISKALA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Metal veya deri parlatmaya yarar alet
-
[isim]
Metal veya deri parlatmaya yarar alet
- KALKMAK
-
-
[nsz]
Gitmek üzere yerinden ayrılmak
- "Niye kalktınız, biraz daha otursaydınız."
-
[-den]
Oturma durumundan dik duruma gelmek, doğrulmak
- "Annem yerinden kalktı, yanıma geldi, bir kolunu uzatarak omzuna doladı." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[-den]
Uyanarak yataktan ayrılmak
- "İstemeye istemeye, altüst olmuş yataktan kalktım." (Ömer Seyfettin)
-
Yukarı doğru yükselmek
- "Terazinin bir gözü inince öbürü kalkar."
-
Taşıtlar yola çıkmak
- "Tren saat onda kalktı."
-
[-den]
Uçmak, havalanmak
- "Uçak pistten kalktı."
-
Yerinden ayrılıp yol almaya başlamak
- "Çıkın arabaya, kalkacak şimdi, kalacaksınız buracıkta!" (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-e]
Hayvan iki art ayağı üzerinde dik durum almak
- "At, art ayakları üzerine kalktı."
-
Kabarmak, ayrılmak
- "Masanın kaplaması kalktı."
-
Derlenip götürülmek
- "Ne zaman kalkacağını, nereye gömüleceğini bilmek, bildirmek mümkün değil." (Memduh Şevket Esendal)
-
Hasta iyileşerek gezecek duruma gelmek
- "Hasta bir haftaya kadar kalkar."
-
Varlığı, hayatı son bulmak
- "Halifelik kalktı."
-
[-den]
Yok olmak, artık bulunmamak
- "Ortalıktan kar kalkınca..."
-
[-e]
Girişmek, başlamak, davranmak, yeltenmek
- "Gözlüklerini takmadan okumaya kalktı." (Necati Cumalı)
-
Geçerli olmamak, geçerliğini yitirmek, geçmez olmak
- "Yasanın bu maddesi kalktı."
-
Uygulanmaz olmak
- "Sıkıyönetim kalktı."
-
Güncelliğini yitirmek
- "Bu âdet çoktan kalktı."
-
[-e]
Bir durumdan başka bir duruma geçmek
- "Dörtnala kalkmak."
- "Tırısa kalkmak."
-
[-den]
Başka yere gitmek, taşınmak
- "O yıl, çok geçmeden piyade taburu bizim ilçeden başka ilçeye kalktı." (Necati Cumalı)
-
[-e]
Ayakta beklemek
- "Mektepte cezaya kalkmış gibi duruyorsun." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Gitmek üzere yerinden ayrılmak
- AKSAKAL
-
-
[isim]
Köyün veya mahallenin ihtiyar heyetinde olan kimse
-
Ermiş, evliya
-
[isim]
Köyün veya mahallenin ihtiyar heyetinde olan kimse
- MÜZİKAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Müzikle ilgili
-
[isim]
Müzik eşliğinde sergilenen film veya tiyatro oyunu
- "Halk müzikallere ilgi göstermeye başlıyor."
-
[sıfat]
Müzikle ilgili