İçinde kal olan 7 harfli 71 kelime var. İçerisinde KAL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kal olan kelimeler listesine ya da Sonu kal ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAL, LAK
2 Harfli Kelimeler
AK, AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AKSAKAL
-
-
[isim]
Köyün veya mahallenin ihtiyar heyetinde olan kimse
-
Ermiş, evliya
-
[isim]
Köyün veya mahallenin ihtiyar heyetinde olan kimse
- KALSEMİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kandaki kalsiyum miktarı
-
[isim]
Kandaki kalsiyum miktarı
- MEDİKAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Tıbba ait, tıpla ilgili
-
İyileştiren, sağaltan
-
[sıfat]
Tıbba ait, tıpla ilgili
- KALKMAK
-
-
[nsz]
Gitmek üzere yerinden ayrılmak
- "Niye kalktınız, biraz daha otursaydınız."
-
[-den]
Oturma durumundan dik duruma gelmek, doğrulmak
- "Annem yerinden kalktı, yanıma geldi, bir kolunu uzatarak omzuna doladı." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[-den]
Uyanarak yataktan ayrılmak
- "İstemeye istemeye, altüst olmuş yataktan kalktım." (Ömer Seyfettin)
-
Yukarı doğru yükselmek
- "Terazinin bir gözü inince öbürü kalkar."
-
Taşıtlar yola çıkmak
- "Tren saat onda kalktı."
-
[-den]
Uçmak, havalanmak
- "Uçak pistten kalktı."
-
Yerinden ayrılıp yol almaya başlamak
- "Çıkın arabaya, kalkacak şimdi, kalacaksınız buracıkta!" (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-e]
Hayvan iki art ayağı üzerinde dik durum almak
- "At, art ayakları üzerine kalktı."
-
Kabarmak, ayrılmak
- "Masanın kaplaması kalktı."
-
Derlenip götürülmek
- "Ne zaman kalkacağını, nereye gömüleceğini bilmek, bildirmek mümkün değil." (Memduh Şevket Esendal)
-
Hasta iyileşerek gezecek duruma gelmek
- "Hasta bir haftaya kadar kalkar."
-
Varlığı, hayatı son bulmak
- "Halifelik kalktı."
-
[-den]
Yok olmak, artık bulunmamak
- "Ortalıktan kar kalkınca..."
-
[-e]
Girişmek, başlamak, davranmak, yeltenmek
- "Gözlüklerini takmadan okumaya kalktı." (Necati Cumalı)
-
Geçerli olmamak, geçerliğini yitirmek, geçmez olmak
- "Yasanın bu maddesi kalktı."
-
Uygulanmaz olmak
- "Sıkıyönetim kalktı."
-
Güncelliğini yitirmek
- "Bu âdet çoktan kalktı."
-
[-e]
Bir durumdan başka bir duruma geçmek
- "Dörtnala kalkmak."
- "Tırısa kalkmak."
-
[-den]
Başka yere gitmek, taşınmak
- "O yıl, çok geçmeden piyade taburu bizim ilçeden başka ilçeye kalktı." (Necati Cumalı)
-
[-e]
Ayakta beklemek
- "Mektepte cezaya kalkmış gibi duruyorsun." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Gitmek üzere yerinden ayrılmak
- OKKALIK
-
-
[sıfat]
Herhangi bir okka ağırlığında veya oylumunda olan
- "Açlık, sıcak, ihtiyarlık üç bin okkalık bir yük gibi sırtına çökmüştü." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Herhangi bir okka ağırlığında veya oylumunda olan
- KALÇALI
-
-
[sıfat]
Kalçası geniş olan
-
[sıfat]
Kalçası geniş olan
- KALOMEL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tatlı sülümen
-
[isim]
Tatlı sülümen
- KALINMA
-
-
[isim]
Kalınmak işi veya durumu
-
[isim]
Kalınmak işi veya durumu
- KALESKA
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Dört tekerlekli, hafif, bir tür gezinti arabası
-
[isim]
Dört tekerlekli, hafif, bir tür gezinti arabası
- MİNKALE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İletki
-
[isim]
İletki
- İNTİKAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yerden başka bir yere geçme, geçiş
- "Sonra bahis yine sempati meselesine intikal etti." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Anlama, kavrama
- "Onu son gördüğümde de öyle yaptım. İntikali yerinde idi. Güldü. O da bana birkaç fıkra anlattı." (Haldun Taner)
-
Miras olarak babadan çocuğuna kalma
-
Öteleme
-
Geçişim
-
[isim]
Bir yerden başka bir yere geçme, geçiş
- BAKALİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Formaldehit ile bir fenolün yoğunlaşması sonucu elde edilen yapay reçine
-
[isim]
Formaldehit ile bir fenolün yoğunlaşması sonucu elde edilen yapay reçine
- KALAMİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Amfibol cinsinden bir mineral türü
-
İlk Çağ ağaç taşılı
-
[isim]
Amfibol cinsinden bir mineral türü
- ARKALIK
-
-
[isim]
Sırt dayamaya yarayan yer
- "Rıza Efendi iskemlesinin arkalığına iyice yaslandı." (Tarık Buğra)
-
Sırtında yük taşıyan hamalların, yük taşırken kullandıkları arka yastığı, semer, arkalıç
-
Ev içinde giyilen kolsuz, kalınca bir tür kısa hırka
-
[isim]
Sırt dayamaya yarayan yer
- KALIPLI
-
-
[sıfat]
Kalıplanmış olan
-
Düzgün, biçimli
- "Hüseyin Efendi, ütülü pantolonu, kalıplı fesi, yeni kravatı, temiz gömleği ve olgun konuşması ile sahiden efendiydi." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
İri yapılı, heybetli
-
[sıfat]
Kalıplanmış olan
- KALPGAH
- ...
- KALAYLI
-
-
[sıfat]
Kalaylanmış (kap)
- "Bir salepçinin kalaylı güğümü tütüyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
İçinde kalay bulunan
-
Gösterişi ve süsü yapay olan
-
[sıfat]
Kalaylanmış (kap)
- MARKALI
-
-
[sıfat]
Markası olan
-
[sıfat]
Markası olan
- ALAKALI
-
-
[sıfat]
İlgili
-
[sıfat]
İlgili
- VEKALET
- ...