İçinde kal olan 6 harfli 50 kelime var. İçerisinde KAL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kal olan kelimeler listesine ya da Sonu kal ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAL, LAK
2 Harfli Kelimeler
AK, AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- LAAKAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
En azından, hiç olmazsa
- "Büyük hanın altında sıra kahveler vardır ya; her birinde laakal iki, üç dava vekiline tesadüf edilir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
En azından, hiç olmazsa
- KALPLİ
-
-
[sıfat]
Kalp hastalığı olan
-
[sıfat]
Kalp hastalığı olan
- FİSKAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Hazineye ilişkin
-
Vergiye ilişkin
-
[sıfat]
Hazineye ilişkin
- KALLEŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sözünde durmayıp bir işin yüzüstü kalmasına yol açan
- "Gene gülümsüyordu ama artık kalleş bir hınç vardı gülümseyişinde." (Tarık Buğra)
-
Birine gizlice kötülük eden
-
[sıfat]
Sözünde durmayıp bir işin yüzüstü kalmasına yol açan
- TIKALI
-
-
[sıfat]
Kapanmış, herhangi bir şeyin geçmesine imkân vermeyen, tıkanmış
-
[sıfat]
Kapanmış, herhangi bir şeyin geçmesine imkân vermeyen, tıkanmış
- KALECİ
-
-
[isim]
Bazı top oyunlarda kalenin önünde durarak topun kaleye girmesini önlemekle görevli oyuncu
- "Sonra topu en yükseğe kaleciler vurur, çıkarırlar." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bazı top oyunlarda kalenin önünde durarak topun kaleye girmesini önlemekle görevli oyuncu
- KALORİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Normal atmosfer basıncında, ısınma ısısı 15 °C'lik suyunkine eşit olan bir cismin, bir gramının sıcaklığını 10 °C yükseltmek için gerekli ısı miktarına eşit olan ısı birimi, ısın
-
Besinlerin, dokular içinde yanarak vücudun sıcaklık ve enerjisini sağlama değerlerini gösteren ölçü
- "Bir gram yağ, aşağı yukarı dokuz kalori verir."
- "Çalışan bir insanın 24 saatte ortalama 3000 kaloriye ihtiyacı olur."
-
[isim]
Normal atmosfer basıncında, ısınma ısısı 15 °C'lik suyunkine eşit olan bir cismin, bir gramının sıcaklığını 10 °C yükseltmek için gerekli ısı miktarına eşit olan ısı birimi, ısın
- KALİKO
-
-
[isim]
Pamuk iplikleriyle yapılan ilk cilt bezi
-
[isim]
Pamuk iplikleriyle yapılan ilk cilt bezi
- MISKAL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Her biri başka perdede bir sıra kamış boğumundan yapılmış düdük, musikar
-
[isim]
Her biri başka perdede bir sıra kamış boğumundan yapılmış düdük, musikar
- KALMAK
-
-
[nsz]
Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek
- "Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı." (Tarık Buğra)
- "Kaldı ki bugün propaganda da yasaktır." (Haldun Taner)
- "Bana kalırsa siz yanılıyorsunuz."
-
Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak
- "Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Ona kalsa bize hiçbir şey vermez."
-
[-de]
Konaklamak, konmak
- "Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim." (Falih Rıfkı Atay)
-
[-le]
Oturmak, yaşamak, eğleşmek
- "Tam beş sene benimle beraber kaldı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Hayatını sürdürmek, yaşamak
- "O aileden bir bu çocuk kaldı."
-
Varlığını korumak, sürdürmek
- "Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[-de]
Oyalanmak, vakit geçirmek
- "Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı." (Necati Cumalı)
-
Sınıf geçmemek
- "Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de."
-
[-de]
İşlemez, yürümez duruma gelmek
- "Araba yarı yolda kaldı."
-
[-e]
Geriye atılmak, ertelenmek
- "Mahkeme ayın on sekizine kaldı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-de]
Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak
- "Oda duman içinde kaldı."
-
[-de]
Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek
- "Bugün iş maddesinde kaldık."
-
[-den]
Miras olarak geçmek
- "Çiftlik ana babasından kalmış."
-
[-den]
Yapamamak
- "Misafir geldi, gezmeden kaldık."
-
Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak
- "Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına." (Haldun Taner)
-
[-le]
Yetinmek
- "Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı."
-
[-le]
Sınırlanmak, bitmemek
- "Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı." (Atatürk)
-
Herhangi bir durumu sürdürmek
-
[yardımcı fiil]
Olmak, herhangi bir durumda bulunmak
- "Fatma'nın yemek çantası olmasaydı, dün aç kalmıştık." (Falih Rıfkı Atay)
-
[yardımcı fiil]
Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur
- "Bakakalmak."
- "Şaşakalmak."
- "Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak."
-
[nsz]
Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek
- POTKAL
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Kaza veya başka bir olayı karadakilere bildirmek için gemilerden denize salınan, içinde mektup olan şişe
-
[isim]
Kaza veya başka bir olayı karadakilere bildirmek için gemilerden denize salınan, içinde mektup olan şişe
- KALKAN
-
-
[isim]
Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık
-
Toplum olaylarında güvenlik görevlilerinin çeşitli saldırı araçlarından kendilerini ve başkalarını korumak için kullandıkları, özel olarak yapılmış korumalık
-
Koruyucu
- "Akbabanın kanatlarından başka kalkanı yoktu galiba." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık
- KALYON
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Yelkenle ve kürekle yol alan savaş gemilerinin en büyüğü
-
[isim]
Yelkenle ve kürekle yol alan savaş gemilerinin en büyüğü
- PASKAL
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[sıfat]
İnsanı güldürüp eğlendiren
- "Ne paskal adam!"
-
[sıfat]
İnsanı güldürüp eğlendiren
- KALEVİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Alkalik
-
[sıfat]
Alkalik
- YAKALI
-
-
[sıfat]
Herhangi bir biçimde yakası olan
- "Damat orta yaşlı bir zat olup kadife yakalı lacivert bir palto giymişti." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Herhangi bir biçimde yakası olan
- TOKALI
-
-
[sıfat]
Tokası olan, toka takılmış olan
- "Başına, altın kaplama tokalı, yana sarkan çuha püsküllü bir şapka giymiş." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Tokası olan, toka takılmış olan
- KALBEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
İçten, gönülden gelerek, yürekten
- "Kalben bana nasıl ahmak dediğine dikkat etmemek mümkün değildi." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[zarf]
İçten, gönülden gelerek, yürekten
- MİSKAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
4,810 g olan bir ağırlık ölçü birimi
- "Muhabbet kantarla, alışveriş miskalle."
-
[isim]
4,810 g olan bir ağırlık ölçü birimi
- SAYKAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Maden, ayna vb. nesneleri parlatmak için kullanılan cila
-
Cilalamakta kullanılan araç
-
Bu cilayı yapan kimse
-
[isim]
Maden, ayna vb. nesneleri parlatmak için kullanılan cila