İçinde ay olan 7 harfli 300 kelime var. İçerisinde AY bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ay olan kelimeler listesine ya da Sonu ay ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AY, YA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KADAYIF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Undan yapılan, tatlı olarak tüketilen türlü biçimlerde yiyecek
- "Ekmek kadayıfı."
- "Tel kadayıf."
-
[isim]
Undan yapılan, tatlı olarak tüketilen türlü biçimlerde yiyecek
- AYARTMA
-
-
[isim]
Ayartmak işi
-
[isim]
Ayartmak işi
- DAYANMA
-
-
[isim]
Dayanmak işi
-
[isim]
Dayanmak işi
- HAMAYLI
-
-
[isim]
Omuzdan çapraz olarak bele inen bağ
-
Muska
-
[isim]
Omuzdan çapraz olarak bele inen bağ
- DAYAMAK
-
-
[-i]
Yaslamak
- "Sol kolunu yürürken hep kalçasına dayardı." (Ömer Seyfettin)
- "Karyolalar, koltuklar, kanepelerle dayayıp döşemek lazım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir yerden, bir kimseden yararlanmak, güç almak
- "Kürekleri iskeleye dayayarak bütün hızıyla itti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Korkutmak için hızla, öfkeyle yaklaştırmak, uzatmak
- "Mektubu gözüne dayadı. Bıçağı göğsüne dayadı."
-
[-e]
Varmak, ulaşmak
-
Kalitesiz, kötü veya çürük bir malı, gizlice iyi olanların arasına katıp müşteriye satmak
-
[-e]
Vakit geçirmeden, bekletmeden vermek
- "Tezgâha giden garson, önüme koca bir kadeh rakı dayadı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-i]
Kapı veya pencereyi ardına kadar açmak
-
[-i]
Yaslamak
- HAFTAYA
- ...
- MUAYYEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Belli, belirli
- "Sizi muayyen bir kimseye benzetmek istiyorum." (Haldun Taner)
-
Belirlenmiş, kararlaştırılmış
- "Yadırganan bir yığın eser, mimarinin sadece muayyen bir malzemeyi, muayyen bir gaye uğrunda kullanmaktan ibaret olmadığını gösterirler." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
[sıfat]
Belli, belirli
- SIVAYIŞ
- ...
- AYRINTI
-
-
[isim]
Bir bütünün önemce ikinci derecede olan ögelerinden her biri, teferruat, detay
- "Az daha kuşku diyecektim herkes gibi. Oysa şüphe başka, kuşku başka şeydir. Bir ayrıntı sorunu ama neylersiniz ki dilin inceliği ayrıntılara dayanır." (Haldun Taner)
- "Ne var ki genelleyici bakış açısı, bizi bazen yararlı ayrıntılara inmekten ister istemez alıkoyuyor." (Haldun Taner)
-
Edebiyat veya sanat eserlerinde bir bütünün ögelerinden her biri, teferruat, tafsilat
-
Bir tiyatro eserinde ana düşünceye yardımcı olan kelime, cümle veya eşya
-
[isim]
Bir bütünün önemce ikinci derecede olan ögelerinden her biri, teferruat, detay
- NALAYIK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
Yakışıksız, hoş olmayan
- "Başka kızların böyle nalayık hâllerde bulunması senin için bir mazeret değildir kızım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yakışıksız, hoş olmayan
- YAYINIM
-
-
[isim]
Yayınma
-
[isim]
Yayınma
- AYRIKLI
-
-
[sıfat]
Ayrı tutulmuş, benzerlerine uymayan, kural dışı olan, istisnai
-
[sıfat]
Ayrı tutulmuş, benzerlerine uymayan, kural dışı olan, istisnai
- KAYIŞÇI
-
-
[isim]
Kayış yapan veya satan kimse
-
[sıfat]
Aldatıcı, hileci
-
[isim]
Kayış yapan veya satan kimse
- YAYINCI
-
-
[isim]
Yayımcı
-
[isim]
Yayımcı
- MAYIŞIK
- ...
- SİRAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hastalık başkalarına geçme, bulaşma
- "Yapılan muayene neticesinde, hastalığın kimseye sirayetine meydan verilmeyecektir." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Yazın korkunç sıtması, gökyüzüne ve gökyüzünün yıldızlarına kadar sirayet eden bu küçük kasabayı terke hazırlanıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yayılma, dağılma
- "Vehbi'nin bu şüphesi büyüklere sirayete başladı, çocuk bu fırtınada başka köye gitmiş olamaz." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Bu dedikodular bizim eve bile sirayet etti." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Hastalık başkalarına geçme, bulaşma
- AYRIŞMA
-
-
[isim]
Ayrışmak işi
-
Moleküllerin, türlü etkenlerle geçici olarak daha yalın atom ve moleküllere bölünmesi, inhilal
-
[isim]
Ayrışmak işi
- DAYATMA
-
-
[isim]
Dayatmak işi, empoze etme
- "Motorlu birlikler bu memleketi, hiçbir dayatmaya uğramaksızın işgal ediverince hayretten donakaldı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Dayatmak işi, empoze etme
- YARAYIŞ
- ...
- MUAYEDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bayramlaşma, birbirinin bayramını kutlama
-
[isim]
Bayramlaşma, birbirinin bayramını kutlama