İçinde ay olan 4 harfli 53 kelime var. İçerisinde AY bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ay olan kelimeler listesine ya da Sonu ay ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AY, YA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AYIT
-
-
[isim]
Mine çiçeğigillerden, Akdeniz çevresinde yetişen, mavi, beyaz veya menekşe renginde çiçekler açan, 1-2 m boyunda bir ağaççık, hayıt (Vitex agnus-castus)
-
[isim]
Mine çiçeğigillerden, Akdeniz çevresinde yetişen, mavi, beyaz veya menekşe renginde çiçekler açan, 1-2 m boyunda bir ağaççık, hayıt (Vitex agnus-castus)
- AYAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Karı, eş
- "Çocuklar uyumuştur / Efendi gazete okur / Ayali dikiş dikmektedir." (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
Karı, eş
- ZAYİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kaybolma, yitme
-
[sıfat]
Kayıp
-
[sıfat]
Yok olmuş, elden çıkmış, mahvolmuş
-
[sıfat]
İşe yaramayan, yararsız, boş
-
[isim]
Kaybolma, yitme
- AYIP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toplumun ahlak kurallarına aykırı olan, utanılacak durum veya davranış
- "Getirilmenin sebebini bana sordun mu ayıp edersin!" (Kemal Tahir)
- "Daha ne sözler ki açıklayamam burada, ayıp kaçar." (Mehmet Seyda)
-
Kusur, eksiklik
- "Ayıptır söylemesi, akşam kuzu dolması yedik."
-
[sıfat]
Utanç veren
-
[isim]
Toplumun ahlak kurallarına aykırı olan, utanılacak durum veya davranış
- PAYE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Rütbe
- "Lalalık, kavaslık derecelerinden kalfalık payesine yükseldiği bir sırada yanımdan uzaklaştırıldı, gitti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Onlar, bize bir esirden fazla paye vermemek fikrindedirler." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Derece, aşama
-
[isim]
Rütbe
- AYNA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Işığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam, gözgü, mirat
- "Ben onun aynada saçlarına değil, bana baktığını gene aynadan görüyordum." (Tarık Buğra)
-
Karagöz oyununda perde
-
Doğramacılık ve yapıcılıkta çerçeve içine geçirilen tahta veya taş levha
- "Kapı kanadının aynası. Çeşmenin aynası."
-
Atların diz kapağı
-
İyi bir durumda, yolunda
- "İşimiz ayna."
-
Bir olayı, bir durumu yansıtan, göz önünde canlandıran olay, durum, şey
- "Bir ülkenin sanat ve kültür hayatı bir bakıma o ülkenin uygarlık aynasıdır." (Haldun Taner)
-
Küreğin yassı uç bölümü
-
Gemilerde işaretçi erlerin kullandığı dürbün
-
Akıntı ve anaforun birleştiği yerde oluşan su burgacı
-
[isim]
Işığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam, gözgü, mirat
- AYRI
-
-
[sıfat]
Yerleri bir olmayan
- "Beraber misiniz, ayrı mısınız?"
- "Bizim ayrımız gayrımız var mı? Parayı ha sen vermişsin ha ben."
-
Başka, başka türlü
- "Bu ayrı konu."
- "Düşüncelerimiz çok ayrı düşüyor."
-
[zarf]
Yalnız, tek başına
-
[sıfat]
Yerleri bir olmayan
- AYÇA
-
-
[isim]
Hilal
-
Bayrak ve sancak direklerinin tepesindeki pirinçten yapılmış ay yıldızlı süs, alem
-
[isim]
Hilal
- AYIN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Arap alfabesinin on sekizinci harfinin adı
-
[isim]
Arap alfabesinin on sekizinci harfinin adı
- AYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kur'an surelerini oluşturan kısımlardan her biri
- "Unutmadığı ayetlerle namaz kılıyor, dua ediyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Kur'an surelerini oluşturan kısımlardan her biri
- DAYE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Çocuk bakıcısı, sütnine, dadı
-
[isim]
Çocuk bakıcısı, sütnine, dadı
- AYAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir aygıtın gereken işi yapabilmesi durumu
- "Saatin ayarı bozuk. Televizyonun ses ayarı iyi."
-
Saatler için belli bir yere göre kabul edilmiş olan ölçü
- "Memleket saat ayarı."
-
Altın, gümüş vb. madenlerden yapılmış şeylerin saflık derecesi
-
Bir iş veya bir davranışta gereken ölçü
- "Kalorifercinin ayarı yok, ya çok yakıyor veya hiç yakmıyor."
-
Değer, derece
- "Biz, telif eser ayarında bir sanat kıymeti taşıyan tercümelere teşekkür edelim." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[isim]
Bir aygıtın gereken işi yapabilmesi durumu
- ADAY
-
-
[isim]
Bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse
- "Babası da beni damat adayı olarak görüyordu." (Mahmut Yesari)
- "Siyasi parti grupları Başkanlık için aday gösteremezler." (Anayasa)
- "Geçen seçim bu dört kardeşin dördü de ayrı partiden aday oldular." (Haldun Taner)
-
Bir iş için yetiştirilmekte, eğitilmekte olan kimse, namzet
- "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adayları, on gün içinde Başkanlık Divanına bildirilir." (Anayasa)
-
[isim]
Bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse
- BAYT
- ...
- ONAY
-
-
[isim]
Uygun bulma, tasdik, icazet, izin
- "Orhan Veli'nin Garip'i arkadaşlarının onayını almadan çıkardığını anlatmıştır." (Salâh Birsel)
- "... olağanüstü hâl ilanına karar verilmesi durumunda, bu karar Resmî Gazete'de yayımlanır ve hemen Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur." (Anayasa)
-
[isim]
Uygun bulma, tasdik, icazet, izin
- TAYA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dadı
-
[isim]
Dadı
- AYAZ
-
-
[isim]
Duru, sakin havada çıkan kuru soğuk
- "Sürüp gider en sert ayazlarda bile / Bir tatlı sıcak kış vakti." (Behçet Necatigil)
-
Çok soğuk hava
-
[isim]
Duru, sakin havada çıkan kuru soğuk
- UZAY
-
-
[isim]
Bütün varlıkların içinde bulunduğu sonsuz boşluk, feza, mekân
-
Bütün gök cisimlerinin içinde bulunduğu sınırsız boşluk
-
[isim]
Bütün varlıkların içinde bulunduğu sonsuz boşluk, feza, mekân
- ŞAYİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yaygın, yayılmış (söz veya haber)
-
Bir şeyin her noktasıyla ilgisi bulunan (pay)
-
[sıfat]
Yaygın, yayılmış (söz veya haber)
- AYİN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dinî tören
-
Mevlevi tekkelerinde okunan ağır bestelerin biçimi
-
[isim]
Dinî tören