İçinde as olan 5 harfli 165 kelime var. İçerisinde AS bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında as olan kelimeler listesine ya da Sonu as ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FASET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Baskı işlerinde harf ve satırları formada tutmak ve sıkmak için kullanılan kama
-
Dişin ön yüzüne estetik amaçla yapılan kaplama
-
[isim]
Baskı işlerinde harf ve satırları formada tutmak ve sıkmak için kullanılan kama
- MASÖZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bayan masajcı, ovucu
-
[isim]
Bayan masajcı, ovucu
- ASABİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sinirli
- "Bu sebepsiz ağrılar gibi onun her şeyi asabi mizacının belirtisi idi." (Tarık Buğra)
-
Sinirle ilgili, sinirsel
-
[sıfat]
Sinirli
- MASKE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Boyalı karton, kumaş veya plastikten yapılan ve başkalarınca tanınmamak için yüze geçirilerek kullanılan yapma yüz
- "Yüzlerinden yalancı maskeleri sıyırmak, hiçlikleri meydana çıkarmak Çalıkuşu'nun en büyük eğlencesiydi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Korunmak için özel olarak yapılıp yüze geçirilen şey
- "Gaz maskesi."
-
Yüz ve boyun güzelliği için cilde sürülen krem, macun vb. şeyler
-
Gerçek duyguları veya bir şeyin gerçek görünüşünü gizleyen aldatıcı görünüş, davranış
- "Hayırseverlik maskesiyle kendi çıkarını yürütüyor."
-
Kişinin oynadığı rol veya hem kendisine hem de çevresine karşı takındığı davranış
-
[isim]
Boyalı karton, kumaş veya plastikten yapılan ve başkalarınca tanınmamak için yüze geçirilerek kullanılan yapma yüz
- PASAJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İçinde dükkânlar bulunan, üzeri kapalı veya açık çarşı
- "Yemeğini son günlerde oracıkta, pasaj içindeki Macar lokantasında yiyordu." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
İçinde dükkânlar bulunan, üzeri kapalı veya açık çarşı
- ÇASAR
-
Kelime Kökeni : Macarca
-
[isim]
Viyana'da oturan Alman imparatoruna verilen unvan
-
[isim]
Viyana'da oturan Alman imparatoruna verilen unvan
- KASEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ant, yemin
- "Yaşı daha kırk bile yok, diye yeminler, kasemler, antlar..." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Ant, yemin
- PASİF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Edilgin
- "Yalnız müdafaa hâlinde ve pasif bir mücadeleyi sevdiğini zannettim." (Peyami Safa)
-
Çekingen, durgun
- "Dolmabahçe, bir sis bulutu gibi silik, sessiz ve pasif, âdeta varlığından utanır gibi uzanmaktadır." (Haldun Taner)
-
Edilgen
-
[isim]
Bir mal varlığı üstünde etki yapan, para ile değerlendirilebilir borç ve yükümlülüklerin toplamı
-
[sıfat]
Edilgin
- MASÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Erkek masajcı, ovucu
-
[isim]
Erkek masajcı, ovucu
- HASPA
-
-
[isim]
Kızlara, kadınlara söylenen söz
- "Haspa orada rahat durmamış." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Kızlara, kadınlara söylenen söz
- TERAS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir yapının damında çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça
- "Ayrıca denize bakan bir de büyük terası vardı." (Çetin Altan)
-
Damın, genellikle çamaşır sermeye yarayan ve üstü çinko ile döşeli bulunan düz bölümü, tahtaboş
-
Seki
-
[isim]
Bir yapının damında çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça
- VASIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ulaşan, varan
- "Biraz sonra tren Menemen'e vasıl oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Ulaşan, varan
- BEKAS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çulluk
-
[isim]
Çulluk
- KALAS
-
-
[isim]
Kalın biçilmiş uzun tahta
-
Ahşap yapılarda kiriş olarak kullanılan kalın biçilmiş uzun tahta
-
[sıfat]
Kaba, anlayışsız kimse, kereste
- "Önümüze geçen pahalı bir Alman arabasıydı, direksiyonundaki de bir başka kalas." (Sulhi Dölek)
-
[isim]
Kalın biçilmiş uzun tahta
- TEMAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Değme, dokunma (I), dokunuş (I)
- "Etrafımda uçları birbirine temas etmiş hilallerden müteşekkil bir daire vardı." (Ömer Seyfettin)
-
Buluşup görüşme, ilişki kurma, münasebet
- "Her nevi halkla temas ve kaynaşma hâlinde bulunmalıdır." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Şiiri iyi okuyanlarla fena okuyanlar arasındaki esaslı farka temas ettik." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Değinme, sözünü etme, bahsetme
- "O konuya hiç temas edilmedi."
-
Gidip gelme, ulaşım, bağlantı
- "İki şehir arasında temas kesildi."
-
Dokunma
-
[isim]
Değme, dokunma (I), dokunuş (I)
- ASLEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Kök veya soy bakımından
-
[zarf]
Kök veya soy bakımından
- FASİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kötü, bozuk
- "Fasit fikir."
-
Ara bozucu, fesat çıkaran, müfsit
- "Fasit adam."
-
[sıfat]
Kötü, bozuk
- TALAS
- ...
- VASAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Orta
-
[isim]
Ortam
-
[sıfat]
Orta
- FASIK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Allah'ın emirlerini tanımayan, sapkın, günah işleyen
-
Kötülük eden, fesatçı
-
[sıfat]
Allah'ın emirlerini tanımayan, sapkın, günah işleyen