İçinde alm olan 5 harfli 9 kelime var. İçerisinde ALM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında alm olan kelimeler listesine ya da Sonu alm ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A L M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
LAM, MAL
2 Harfli Kelimeler
AL, AM, LA, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ALMAŞ
-
-
[isim]
İki veya daha çok şeyin sıra ile değiştirilerek kullanılması veya kendiliğinden değişerek çalışması, keşikleme, münavebe
-
Birinin doğru olması ötekinin yanlışlığını gerektiren iki önermenin oluşturduğu sistem
-
[isim]
İki veya daha çok şeyin sıra ile değiştirilerek kullanılması veya kendiliğinden değişerek çalışması, keşikleme, münavebe
- ALMAN
- ...
- ÇALMA
-
-
Hırsızlık, sirkat
- "Rüyamıza kadar giren bu bahçeden elma çalmaya gidiyorduk." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Başa sarılan sarık
-
[sıfat]
Çalınmış
- "Çalma mal."
-
[sıfat]
Kakmalı olmayan, kalemle işlenmiş
- "Çalma çiçekli bir gümüş vazo."
-
Kibrit
-
[isim]
Çalmak işi
- "Kimsenin bilmediği bir havayı çalmaya başladılar." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Hırsızlık, sirkat
- SALMA
-
-
[isim]
Salmak işi
- "Sokaklarda salma geziyor."
- "Ne olacak çobansız köyde kurtlar boş oturacak değil ya işte böyle salma dolaşırlar." (Ragıp Akyavaş)
-
Pirinçle pişirilen bir tür yemek
- "Midye salması."
-
Genellikle köylerde işlerin görülmesi için ihtiyar heyetinin kararıyla her evden toplanması gereken para
-
Bazı köylü giysilerinde kolun yeninden sarkan kumaş parçası
-
Kuşların üretilmesine ayrılan oda
-
[sıfat]
Başıboş gezen (hayvan)
- "Salma sığır."
-
[sıfat]
Sürekli akan (su)
-
Osmanlı Devleti'nde kol gezen kolluk eri
-
[isim]
Salmak işi
- ALMUS
- ...
- ALMAÇ
-
-
[isim]
Bir elektrik akımını alıp başka bir kuvvete çeviren cihaz, alıcı, reseptör
-
[isim]
Bir elektrik akımını alıp başka bir kuvvete çeviren cihaz, alıcı, reseptör
- ALMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak
- "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." (Necati Cumalı)
- "Uykuysa, uyumak bir marifetse al uykuyu diyerek akşama kadar uyudum." (Tarık Buğra)
- "Al sana bir bela daha!"
- "Al takke ver külah, kırsal kesimi çocuğunu okutmanın yararına inandırdık." (Atilla İlhan)
-
[-i]
Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak
- "Çocuğu okuldan aldı."
- "Yooo, dedi, al gülüm ver gülüm. On para için ben senin canını alırım, on para için sen benim canımı al." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Birlikte götürmek
- "Her on yılda bir, geçmişten bu yana süregelen edebiyatı alaşağı ediyoruz." (Tomris Uyar)
-
[nsz]
Satın almak
- "Biz bir ya da iki parti alır, çekiliriz piyasadan." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Ele geçirmek, fethetmek
- "Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
İçine sığmak
- "Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır."
-
[-e]
Kabul etmek
- "Evine kiracı almak."
-
[nsz]
Kendine ulaştırılmak, iletilmek
- "Mektup almak. Haber almak."
-
[nsz]
İçeri sızmak, içine çekmek
- "Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış."
-
[nsz]
Erkek, kadınla evlenmek
- "O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Sürükleyip götürmek
- "Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı."
-
[nsz]
Kazanmak, elde etmek
-
[nsz]
Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak
- "Soğuk almak. Ceza almak."
-
[-i]
Bürümek, sarmak, kaplamak
-
[-den]
Kısaltmak, eksiltmek
- "Ceketin boyundan almak."
-
[nsz]
Yolmak, koparmak
- "Kaş almak."
-
Yerini değiştirmek, çekmek
-
Temizlemek
- "Karyolanın altını süpürge ile al. Örümcekleri al."
-
[-i]
İçeri girmesini sağlamak
- "Sevdiği delikanlıyı gece evine almış." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Tat veya koku duymak
- "Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır."
-
[-i]
Örtmek, koymak
- "Paltosunu sırtına aldı."
-
[-i]
... gibi anlamak
- "Bir sözü şakaya almak."
-
[-i]
Yol gitmek, mesafe katetmek
- "O yolu bir saatte alırsınız."
-
[-i]
Çalmak
- "Cebimden saatimi almışlar."
-
Soldurmak
- "Güneş perdelerin rengini aldı."
-
Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak
- "Dalağını aldılar."
-
[nsz]
Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek
- "Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Göreve, işe başlatmak
- "Yeni bir kapıcı aldı."
-
[nsz]
Başlamak
- "Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur." (Halk türküsü)
-
[-den]
Davranış veya makam değiştirmek
- "Aşağıdan almak. Tizden almak."
-
[nsz]
İçecek veya sigara içmek
- "Tadına bakmak için bir yudum aldım."
-
[nsz]
Yutmak, kullanmak
- "İlaç almak."
-
[-den]
Görevden, işten çekmek
-
[-den]
Kazanç sağlamak
- "Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar."
-
Gidermek, yok etmek
- "İçine biraz su koy, tuzunu alır."
-
[-i]
Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak
- KALMA
-
-
[isim]
Kalmak işi
-
[sıfat]
Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmış olan
- "Eskiden kalma bir anıt."
-
[isim]
Kalmak işi
- DALMA
-
-
[isim]
Dalmak işi
-
Güreşçinin ayaktayken birden eğilerek rakibinin bacaklarını kapması
-
[isim]
Dalmak işi