Başında ge olan 6 harfli 50 kelime var. Ge ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ge olan kelimeler listesine ya da sonu ge ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında ge bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

GEZMEN

  1. [sıfat] Gezgin
    • "Doğrusu tarihçiler, ... özellikle de İstanbul'a gelen gezmenler, Uludağ'ın İstanbul'dan kolayca görüldüğüne inanmışlardır." (Salâh Birsel)

GEVMEK

  1. [-i] Ağızda katı bir şey çiğnemek, geviş getirmek

GENZEL

  1. [sıfat] Genizsil

GELMEK

  1. [-den] Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak
    • "Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı." (Bekir Sıtkı Erdoğan)
    • "Sen gel de bu işe kızma. Gelsin de bu işin içinden çıksın bakalım."
    • "Oh, artık sabahın bu vaktinde güneş henüz doğarken bu serin harman yerinde, gel keyfim gel." (Osman Cemal Kaygılı)
    • "Gel zaman git zaman, bir gün Güven Parkı'nda otururken..."
  2. Geriye dönmek
    • "... adamı Ödemiş'ten aldım geldim, her masrafını çektim." (Necati Cumalı)
  3. Oturmaya, ziyarete gitmek
    • "Dün akşam amcamlar bize geldi."
    • "Kızcağız bilir ki bu sözler kızgınlık sözleridir, gelir geçer." (Memduh Şevket Esendal)
  4. İsabet etmek
    • "Kurşun ayağına geldi."
  5. Varmak, ulaşmak
    • "Derslerin artık sonuna geldik. Telgraf geldi."
  6. Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek
    • "Eski çağlardan birçok anıt çağımıza kadar gelmiştir."
  7. Ortaya çıkmak, doğmak
  8. Belli bir süre dolmak
    • "Vakit kuşluğu aşmış, öğleye geliyordu." (Necati Cumalı)
  9. Belli bir zamana ulaşmak
  10. Kadar olmak
    • "Boyu ancak omzuna geliyor."
  11. Çıkmak, yönelmek
    • "Merak etme, ondan kimseye kötülük gelmez."
  12. İzlemek, takip etmek
    • "Çocuklar arkadan geliyordu."
  13. Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak
    • "Kahve Brezilya'dan geliyor."
  14. Katılmak, eklenmek
    • "Türkçede ekler kelimelerin sonuna gelir."
  15. Türemek
  16. Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek
    • "Şimdi sözü burada kesip asıl konumuza gelelim."
  17. Sonuç çıkmak
    • "Bu davranışlardan ne gelir bilinmez."
  18. Dayanmak, tahammül etmek
    • "Birazcık üşütmeye gelmiyor, hemen hastalanıyor."
  19. Kendine yapılan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak
    • "Kadri o adamlardandır ki iyi davranmaya, yüz vermeye gelmez." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Bizim baştan savma işe gelmediğimizi bilirsin." (Refik Halit Karay)
  20. [-e] Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek
    • "Dediğime geldiniz mi?"
  21. Etkisini herhangi bir biçimde göstermek
    • "Buranın havası iyi geldi. Burası bana çok sıcak geldi."
  22. Kazanılmak, sağlanılmak
    • "Çiftlikten onlara ayda beş yüz milyon lira gelir."
  23. Uymak
    • "Bu ayakkabı sana küçük gelir."
  24. Olmak, -e uğramak
    • "Felç gelmek. Başımıza bir bela geldi."
  25. Akmak
    • "Burnundan kan geldi. Musluktan su gelmiyor."
  26. Düşmek, rast gelmek
    • "Buraya ışık gelmiyor."
  27. Görünmek, sanılmak
    • "Baygın da olsa yabancı bir kadını böyle kucağında tutmak ona pek ayıp bir şey gibi geldi." (Haldun Taner)
  28. [-e] Uygun düşmek
    • "Caddelerde oturmaya gelmez." (Ömer Seyfettin)
  29. [-e] Başlamak, ortaya çıkmak
  30. Mal olmak
    • "Bu bardakların tanesi yüz liraya geldi."
  31. Biriyle birlikte gitmek
    • "Ben İstanbul'a gidiyorum, benimle gelir misiniz?"
  32. Başlamak, ulaşmak
    • "Saati gelince söylerim. Öyle bir zaman gelecek ki..."
  33. İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil
    • "Uykusu gelmek."
  34. [yardımcı fiil] Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur
    • "Alışageldiğimiz bir anlamı vardı."
  35. -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar
    • "Görmezlikten gelmek. İşitmezlikten gelmek."
  36. Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar
    • "Yola gelmek. Meydana gelmek. Hatıra gelmek. Akla gelmek."
  37. ...-dikçe, ...-esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil
    • "Baktıkça bakası gelmek. Yedikçe yiyesi gelmek."
  38. Herhangi bir sırada bulunmak
    • "Başta gelmek. Önde gelmek. Birinci gelmek."

GERDEL

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Süt vb. şeyler koymaya, hayvanlara yem vermeye yarayan kova biçiminde tahta veya deriden kap
  2. Gemilerde temizlik işlerinde kullanılan, saç veya pirinç çemberli tahta kova

GERZEK

  1. [sıfat] Geri zekâlı

GEÇMEZ

  1. [sıfat] Kullanımı olmayan
  2. Değerini yitirmiş

GERGEF

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar, çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve

GEVREK

  1. [sıfat] Kolayca kırılıp ufalanan
    • "Bazı taşlar çok gevrek olur."
    • "Diğer dükkânların satılmayan mallarını ben sanki ne yapayım diye gevrek gevrek gülerek kendi kendine hak verirdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. Şen, neşeli (gülüş)
    • "Faik'in şişkin ağzından gevrek bir kahkaha boşaldı." (Peyami Safa)
  3. [isim] Ağzın içinde kolayca parçalanıp dağılacak biçimde hazırlanmış bir tür çörek

GELENİ

  1. [isim] Tarla faresi, büyük fare

GEREDE
...
GERMEN

Kelime Kökeni : Latince

  1. [isim] Canlı yaratıklarda gametlere dayanan ve gametlerle taşınan üreme ögelerinin tümü

GEDMEK

  1. [-i] Gedik açmak, çentmek, delmek

GEZLİK

  1. [isim] Eğri kılıçların ağız bölümü

GELGEÇ

  1. [sıfat] Geçici
    • "Bugün varsa yarın yok... Gelgeç bir misafir." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Hercai

GEHGEH

  1. [isim] Bu söz "nöbetli bir hastalığa yakalanmak" anlamında kullanılan gehgeh tutmak deyiminde geçen bir söz
    • "(şeftali) O da ateşli hastalıklara birebir ama gehgeh tutana yani nöbetli hastalığa yakalananlara nice yüz kez bin bela getirir." (Salâh Birsel)

GEZMEK

  1. [nsz] Hava alma, hoş vakit geçirme vb. amaçlarla bir yere gitmek, seyran etmek
    • "Tek başına buralarda gezdiği hâlde aradığını bulamıyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
    • "Seher hep Bayram'ın sinirine dokunanlarla gezip tozdu." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Bir yerde dolaşmak, yürümek
    • "Kunduralarını çıkarır, satar, yalın ayak gezerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Gitmek, başvurmak
  4. Bulunmak
    • "Şapkam burada ne geziyor?"
  5. [-i] Bir yeri görüp incelemek
  6. Hasta ayağa kalkmak
    • "Oğlum iyileşti, yavaş yavaş gezmeye başladı."
  7. Herhangi bir biçimde gezinmek
    • "Bu giysiyle gezemem."
  8. [-i] Bir yerde gezi yapmak
    • "Geçen yaz Batı Anadolu'yu gezdik."

GERDEK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Gelin ve damadın düğün gecesi baş başa kalmaları ve ilk kez birlikte olmaları
  2. Zifaf
    • "İki yüz yaşına bastıktan sonra mı gerdek sefası süreceğiz acaba?" (Falih Rıfkı Atay)

GEVHER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Cevher

GELGEL

  1. [isim] Albeni, alım, çekicilik
  2. Başa takılan elmas veya altın iğne

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü