Başında ge olan 6 harfli 50 kelime var. Ge ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ge olan kelimeler listesine ya da sonu ge ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ge bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GELEME
-
-
[isim]
İki yıl sürülmeyen, boş tarla
-
[isim]
İki yıl sürülmeyen, boş tarla
- GEVEZE
-
-
[sıfat]
Çok konuşan, çenesi düşük, lafçı, lafazan, zevzek, lakırtı ebesi, ağız kavafı, lakırtı kavafı
- "Öyle geveze ki ben sormadan anlatmaya başladı." (Haldun Taner)
-
Sır saklamayan, boşboğaz
- "Haydi çocuklar ... şu gevezenin yalanını ortaya vurmak için çıkalım." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Çok konuşan, çenesi düşük, lafçı, lafazan, zevzek, lakırtı ebesi, ağız kavafı, lakırtı kavafı
- GERCÜŞ
- ...
- GERİLİ
-
-
[sıfat]
Gerilmiş olan
-
[sıfat]
Gerilmiş olan
- GERMEK
-
-
[-i]
Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek
- "Yayı daha germe / Kıracaksın." (Behçet Necatigil)
-
[-i]
Gergin bir şeyle örtmek
-
Kol, bacak, uzatmak
-
Gergin duruma getirmek, gerginlik yaratmak, sinirlendirmek
-
[-i]
Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek
- GEÇGEÇ
-
-
[isim]
Seyredilecek uygun bir program aramak amacıyla televizyon kanallarını tarama
-
[isim]
Seyredilecek uygun bir program aramak amacıyla televizyon kanallarını tarama
- GELMİÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İri balıklarda kılçık durumunda olan kemik
-
[isim]
İri balıklarda kılçık durumunda olan kemik
- GEMİCİ
-
-
[isim]
Gemide çalışan veya gemi işleten kimse
-
[isim]
Gemide çalışan veya gemi işleten kimse
- GELENİ
-
-
[isim]
Tarla faresi, büyük fare
-
[isim]
Tarla faresi, büyük fare
- GENZEK
-
-
[sıfat]
Genizden konuşan
-
[sıfat]
Genizden konuşan
- GERGEF
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar, çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve
-
[isim]
Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar, çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve
- GENZEL
-
-
[sıfat]
Genizsil
-
[sıfat]
Genizsil
- GENLİK
-
-
[isim]
Genişlik
-
Dalga genliği
-
Bolluk, refah
-
[isim]
Genişlik
- GERÇEK
-
-
[sıfat]
Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki
- "Kâğıt paranın saymaca değeri varsa da gerçek değeri yoktur."
-
[isim]
Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat
-
Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici
- "Gerçek elmas. Gerçek hikâye."
-
Temel, başlıca, asıl
- "Bir kişinin ahlaklı olması için, o benim dediğim gerçek ahlaka erişebilmesi için bir iç âlemi olmalıdır." (Nurullah ataç)
-
Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan
- "Bu peyzajdaki çiçekler son derece gerçek."
-
Yapay olmayan
-
[isim]
Gerçeklik, realite
- "Her hâlde o gün imparatorluğun ölümü apaçık bir gerçekti." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Doğruluk
- "Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir." (Burhan Felek)
-
Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan
-
[sıfat]
Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki
- GEZİCİ
-
-
[sıfat]
Gezgin
- "Gezici esnaf."
-
Halka yardım amacıyla hizmet götüren
-
[sıfat]
Gezgin
- GEZGİN
-
-
Gezmek, tanımak, görmek, dinlenmek amacıyla geziye çıkan (kimse), gezici, gezmen, seyyah
-
Gezmek, tanımak, görmek, dinlenmek amacıyla geziye çıkan (kimse), gezici, gezmen, seyyah
- GERDEK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gelin ve damadın düğün gecesi baş başa kalmaları ve ilk kez birlikte olmaları
-
Zifaf
- "İki yüz yaşına bastıktan sonra mı gerdek sefası süreceğiz acaba?" (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Gelin ve damadın düğün gecesi baş başa kalmaları ve ilk kez birlikte olmaları
- GECECİ
-
-
[isim]
Çalışma sırası geceye rastlayan görevli
-
Gündüz erken saatlerde kendini yorgun, çalışmaktan bitkin hisseden kimse
- "Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz." (Tomris Uyar)
-
[isim]
Çalışma sırası geceye rastlayan görevli
- GERGİN
-
-
[sıfat]
Gerilmiş durumda olan
- "Gergin tel. Gergin kiriş."
-
Buruşuğu, kırışığı olmayan (cilt)
- "Siyah jarse elbisesi içinde, hâlâ diri, gergin vücuduyla güzel ve ihtişamlıydı." (Peyami Safa)
-
Bozulacak duruma gelmiş olan (ilişki)
- "Arkadaşımın kocasıyla arası gergin."
-
Huzursuz, sinirli
-
[sıfat]
Gerilmiş durumda olan
- GEÇİCİ
-
-
[sıfat]
Çok sürmeyen
- "Bunu evvela gençliğe mahsus geçici bir heves zannettim." (Peyami Safa)
-
Kısa ve belli bir süre için olan, muvakkat, palyatif, kalıcı karşıtı
- "Eğer yazmaktan para ve ün gibi iki geçici kıymet ve zevk elde edemezsem acaba yazı yazar mıydım?" (Halide Edip Adıvar)
-
Bulaşan, bulaşıcı
-
[isim]
Yaya, yoldan veya karşıdan karşıya geçen kimse, yolcu
- "Onları sokakta gördüğünüz zaman adi bir geçiciden farklı bulmazsınız, sanırsınız ki bir yazıcı ticarethanesine gidiyor." (Cenap Şehabettin)
-
[sıfat]
Çok sürmeyen