Başında ge olan 6 harfli 50 kelime var. Ge ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ge olan kelimeler listesine ya da sonu ge ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ge bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GERMEN
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Canlı yaratıklarda gametlere dayanan ve gametlerle taşınan üreme ögelerinin tümü
-
[isim]
Canlı yaratıklarda gametlere dayanan ve gametlerle taşınan üreme ögelerinin tümü
- GELEME
-
-
[isim]
İki yıl sürülmeyen, boş tarla
-
[isim]
İki yıl sürülmeyen, boş tarla
- GEÇELİ
-
-
[sıfat]
Geçesi (II) olan
- "Balat kapısından girdim içeri / Boliçeler oturmuş iki geçeli." (Halk türküsü)
-
[sıfat]
Geçesi (II) olan
- GETİRİ
-
-
[isim]
Faiz
- "Yıllık getiri."
-
Kazanç
-
Yarar
- "Bu çalışmanın bana getirisi çok oldu."
-
[isim]
Faiz
- GECECİ
-
-
[isim]
Çalışma sırası geceye rastlayan görevli
-
Gündüz erken saatlerde kendini yorgun, çalışmaktan bitkin hisseden kimse
- "Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz." (Tomris Uyar)
-
[isim]
Çalışma sırası geceye rastlayan görevli
- GEREDE
- ...
- GEVEZE
-
-
[sıfat]
Çok konuşan, çenesi düşük, lafçı, lafazan, zevzek, lakırtı ebesi, ağız kavafı, lakırtı kavafı
- "Öyle geveze ki ben sormadan anlatmaya başladı." (Haldun Taner)
-
Sır saklamayan, boşboğaz
- "Haydi çocuklar ... şu gevezenin yalanını ortaya vurmak için çıkalım." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Çok konuşan, çenesi düşük, lafçı, lafazan, zevzek, lakırtı ebesi, ağız kavafı, lakırtı kavafı
- GERİLİ
-
-
[sıfat]
Gerilmiş olan
-
[sıfat]
Gerilmiş olan
- GEMİCİ
-
-
[isim]
Gemide çalışan veya gemi işleten kimse
-
[isim]
Gemide çalışan veya gemi işleten kimse
- GENZEK
-
-
[sıfat]
Genizden konuşan
-
[sıfat]
Genizden konuşan
- GELGEÇ
-
-
[sıfat]
Geçici
- "Bugün varsa yarın yok... Gelgeç bir misafir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Hercai
-
[sıfat]
Geçici
- GERGER
- ...
- GELMEK
-
-
[-den]
Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak
- "Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı." (Bekir Sıtkı Erdoğan)
- "Sen gel de bu işe kızma. Gelsin de bu işin içinden çıksın bakalım."
- "Oh, artık sabahın bu vaktinde güneş henüz doğarken bu serin harman yerinde, gel keyfim gel." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Gel zaman git zaman, bir gün Güven Parkı'nda otururken..."
-
Geriye dönmek
- "... adamı Ödemiş'ten aldım geldim, her masrafını çektim." (Necati Cumalı)
-
Oturmaya, ziyarete gitmek
- "Dün akşam amcamlar bize geldi."
- "Kızcağız bilir ki bu sözler kızgınlık sözleridir, gelir geçer." (Memduh Şevket Esendal)
-
İsabet etmek
- "Kurşun ayağına geldi."
-
Varmak, ulaşmak
- "Derslerin artık sonuna geldik. Telgraf geldi."
-
Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek
- "Eski çağlardan birçok anıt çağımıza kadar gelmiştir."
-
Ortaya çıkmak, doğmak
-
Belli bir süre dolmak
- "Vakit kuşluğu aşmış, öğleye geliyordu." (Necati Cumalı)
-
Belli bir zamana ulaşmak
-
Kadar olmak
- "Boyu ancak omzuna geliyor."
-
Çıkmak, yönelmek
- "Merak etme, ondan kimseye kötülük gelmez."
-
İzlemek, takip etmek
- "Çocuklar arkadan geliyordu."
-
Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak
- "Kahve Brezilya'dan geliyor."
-
Katılmak, eklenmek
- "Türkçede ekler kelimelerin sonuna gelir."
-
Türemek
-
Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek
- "Şimdi sözü burada kesip asıl konumuza gelelim."
-
Sonuç çıkmak
- "Bu davranışlardan ne gelir bilinmez."
-
Dayanmak, tahammül etmek
- "Birazcık üşütmeye gelmiyor, hemen hastalanıyor."
-
Kendine yapılan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak
- "Kadri o adamlardandır ki iyi davranmaya, yüz vermeye gelmez." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bizim baştan savma işe gelmediğimizi bilirsin." (Refik Halit Karay)
-
[-e]
Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek
- "Dediğime geldiniz mi?"
-
Etkisini herhangi bir biçimde göstermek
- "Buranın havası iyi geldi. Burası bana çok sıcak geldi."
-
Kazanılmak, sağlanılmak
- "Çiftlikten onlara ayda beş yüz milyon lira gelir."
-
Uymak
- "Bu ayakkabı sana küçük gelir."
-
Olmak, -e uğramak
- "Felç gelmek. Başımıza bir bela geldi."
-
Akmak
- "Burnundan kan geldi. Musluktan su gelmiyor."
-
Düşmek, rast gelmek
- "Buraya ışık gelmiyor."
-
Görünmek, sanılmak
- "Baygın da olsa yabancı bir kadını böyle kucağında tutmak ona pek ayıp bir şey gibi geldi." (Haldun Taner)
-
[-e]
Uygun düşmek
- "Caddelerde oturmaya gelmez." (Ömer Seyfettin)
-
[-e]
Başlamak, ortaya çıkmak
-
Mal olmak
- "Bu bardakların tanesi yüz liraya geldi."
-
Biriyle birlikte gitmek
- "Ben İstanbul'a gidiyorum, benimle gelir misiniz?"
-
Başlamak, ulaşmak
- "Saati gelince söylerim. Öyle bir zaman gelecek ki..."
-
İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil
- "Uykusu gelmek."
-
[yardımcı fiil]
Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur
- "Alışageldiğimiz bir anlamı vardı."
-
-mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar
- "Görmezlikten gelmek. İşitmezlikten gelmek."
-
Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar
- "Yola gelmek. Meydana gelmek. Hatıra gelmek. Akla gelmek."
-
...-dikçe, ...-esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil
- "Baktıkça bakası gelmek. Yedikçe yiyesi gelmek."
-
Herhangi bir sırada bulunmak
- "Başta gelmek. Önde gelmek. Birinci gelmek."
-
[-den]
Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak
- GENZEL
-
-
[sıfat]
Genizsil
-
[sıfat]
Genizsil
- GERGEF
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar, çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve
-
[isim]
Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar, çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve
- GEHGEH
-
-
[isim]
Bu söz "nöbetli bir hastalığa yakalanmak" anlamında kullanılan gehgeh tutmak deyiminde geçen bir söz
- "(şeftali) O da ateşli hastalıklara birebir ama gehgeh tutana yani nöbetli hastalığa yakalananlara nice yüz kez bin bela getirir." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Bu söz "nöbetli bir hastalığa yakalanmak" anlamında kullanılan gehgeh tutmak deyiminde geçen bir söz
- GERZEK
-
-
[sıfat]
Geri zekâlı
-
[sıfat]
Geri zekâlı
- GENLİK
-
-
[isim]
Genişlik
-
Dalga genliği
-
Bolluk, refah
-
[isim]
Genişlik
- GEVMEK
-
-
[-i]
Ağızda katı bir şey çiğnemek, geviş getirmek
-
[-i]
Ağızda katı bir şey çiğnemek, geviş getirmek
- GEVŞEK
-
-
[sıfat]
Sıkı veya gergin olmayan, gevşemiş olan
- "Bizim dost, gevşek kravatıyla, çözük yakasını şöyle bir okşadı." (Çetin Altan)
-
Cansız, hareketsiz, iradesiz
-
[zarf]
İlgisiz, kayıtsız bir biçimde
- "Bu konuda gevşek davranırsanız periler diyarına akla gelmeyecek sevimsiz bir yoldan gitmek de var." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[sıfat]
Sıkı veya gergin olmayan, gevşemiş olan