Sonunda olan 5 harfli 32 kelime var. AŞ ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde aş olan kelimeler listesine ya da başında aş olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

FARAŞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Toplanan süprüntüleri alıp atmak için kullanılan teneke veya plastikten yapılmış kısa saplı bir tür kürek
    • "Elinde tuttuğu, içi süprüntü dolu faraşı merdivenlerin dibine boşalttı." (Ercüment Ekrem Talu)

TALAŞ

  1. [isim] Testere ile biçilen veya rende, matkap, törpü vb. araçlarla işlenen bir şeyden dökülen kırıntılar

AKBAŞ

  1. [isim] Yazın kutup bölgelerinde yaşayan, kışın ılık kıyılara göçen, kısa ve ince gagalı, siyah bacaklı bir tür yabani kuş, deniz kazı (Bemicla)

ÇUVAŞ
...
TIRAŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Saç veya sakalı kesme işi, yülüme
    • "Tıraştan sonra da bıyık, sakal yerleri belli olurdu." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Ve hele kaybedilecek zaman yüzünden ya tıraş olmaya ya da temizlenmeye vakit kalmazsa..." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. Erkek saçını belli bir biçim vererek kesme
    • "Asker tıraşı."
  3. Kesilme ve kazınma zamanı gelmiş saç ve sakal
    • "Üç günlük tıraşıyla hasta yatıyordu."
  4. Bir şeyin üzerindeki pürüzleri alma, belli bir biçim vermek için yontma
  5. Yalan, asılsız, bıktırıcı söz
    • "Bırak tıraşı, doğru konuş."

ALMAŞ

  1. [isim] İki veya daha çok şeyin sıra ile değiştirilerek kullanılması veya kendiliğinden değişerek çalışması, keşikleme, münavebe
  2. Birinin doğru olması ötekinin yanlışlığını gerektiren iki önermenin oluşturduğu sistem

MARAŞ
...
DADAŞ

  1. [isim] Erkek kardeş
  2. Delikanlı, yiğit kimse
    • "Su katılmamış bir dadaştı ve politika ile uğraşmamıştı." (Tarık Buğra)
  3. [ünlem] Yakın dostlar için kullanılan bir seslenme sözü

SALAŞ

Kelime Kökeni : Macarca

  1. [isim] Sebze, meyve vb. satmak için kurulmuş, eğreti, derme çatma dükkân
    • "Bizim salaş bütün ömrünce kaç defa süpürülmüş, kaç defa yıkanmış?" (Aka Gündüz)
  2. Tahtadan yapılmış (baraka)
    • "Kenar mahalleleri gezerken birtakım salaş barakalar göreceksiniz." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. [sıfat] Uyumsuz, derme çatma, kötü görünen

SAVAŞ

  1. [isim] Devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele, harp, cenk
  2. Uğraşma, kavga, mücadele
    • "Softalığa savaş açan ilk laikler orada toplanmıştır." (Yusuf Ziya Ortaç)
  3. Hayvanların birbirleriyle yaptığı mücadele
    • "Kartallarla leyleklerin savaşı."
  4. Bir şeyi ortadan kaldırmak, yok etmek amacıyla girişilen mücadele
    • "Veremle savaş."

YARAŞ

  1. [sıfat] Bir kimseye kendini beğendirmek için alımlı davranan (kimse)
    • "Öbürü ne kadar çekingen ve sessiz ise bu o kadar yaraş ve konuşkan, tam manasıyla bir İstanbul kadını." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

BULAŞ
...
GULAŞ

Kelime Kökeni : Macarca

  1. [isim] Etli, salçalı bir Macar yemeği

DALAŞ

  1. [isim] Kavga, gürültülü bağrışıp çağrışma

DARAŞ

  1. [sıfat] Dar, kasvetli (yer)
    • "O oda hem daraş hem nezaretsiz hem de lodosa karşı..." (Sermet Muhtar Alus)

AKTAŞ

  1. [isim] Lüle taşı

UĞRAŞ

  1. [isim] Bir insanın yaptığı iş veya meslek, meşguliyet
  2. Bir güçlüğü yenmek için gösterilen sürekli çaba, mücadele

OYNAŞ

  1. [isim] Aralarında toplumca hoş karşılanmayan ilişkiler bulunan kadın veya erkekten her biri
    • "Bu da öğretmen gibi; gözü işte, aklı oynaşta!" (Memduh Şevket Esendal)

OYDAŞ

  1. [sıfat] Aynı düşüncede, aynı inançta olan, düşündeş, fikirdeş
    • "Benimle oydaş olmayan başka gazeteci." (Falih Rıfkı Atay)

TELAŞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Herhangi bir sebeple acelecilik
    • "Atatürk'ün gelişini göremedik ama koridordaki telaştan meseleyi anladık." (Haldun Taner)
    • "Mabeyni büyük bir telaş alıyor." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Nazım Paşa böyle bir içtimadan ne kadar telaş etse haklı idi." (Ahmet Rasim)
    • "Polisle ben konuşurum, siz telaş göstermeyin." (Halide Edip Adıvar)
  2. Kaygı, tasa, sıkıntı, endişe
    • "Ben geçerken onun telaşı, sizi dürtmesi gözümden kaçmadı." (Halide Edip Adıvar)
  3. Şaşkınlıktan doğan karışıklık, kargaşa
    • "O günü vapurda bulunup da hanımların telaşını görseydiniz." (Reşat Nuri Güntekin)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü