Sonunda ve olan 32 kelime var. VE ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ve olan kelimeler listesine ya da başında ve olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
KALENSÖVE
KONSERVE, ZİMBABVE
ÇERÇEVE
MOTİVE, RÖLÖVE
BRÖVE, CEZVE, CİLVE, GAZVE, GEYVE, İLAVE, KAHVE, KİRVE, KİSVE, KUVVE, MEYVE, TELVE, YELVE, ZELVE, ZİRVE
ACVE, BÜVE, DEVE, DÜVE, GÜVE, İŞVE, NÜVE, ŞİVE, SÖVE, YAVE
VE
E V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EV, VE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KALENSÖVE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sivri tepeli külah
-
Yüksük
-
[isim]
Sivri tepeli külah
- ZİMBABVE
- ...
- KONSERVE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Isı ile sterilize edilerek uzun zaman saklanabilecek biçimde kutulanmış (yiyecek)
- "Konserve balık."
-
[isim]
Bu yolla hazırlanmış yiyecek
-
[sıfat]
Isı ile sterilize edilerek uzun zaman saklanabilecek biçimde kutulanmış (yiyecek)
- ÇERÇEVE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Resim, yazı, ayna vb.ni süslemek veya bir yere asılabilecek duruma getirmek için bunlara geçirilen kenarlık
- "Duvarda bir çerçeve asılıdır ki çarpıktır, düzeltemezsiniz." (Refik Halit Karay)
-
Kapı, pencere ile bunların cam veya tablalarının yerleştirilmiş olduğu kenarlık
- "Pencerenin geniş çerçevesi yıldız salkımlarıyla dolu." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Bir konunun, bir düşünce alanının sınırları veya bu sınırlar içindeki alan
- "Boğaziçi'nin böyle bir medeniyet çerçevesi içinde geçen hayatı ne güzel ve mükemmeldir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Beden eğitiminde asılma ve tırmanmalar için kullanılan araç
-
[isim]
Resim, yazı, ayna vb.ni süslemek veya bir yere asılabilecek duruma getirmek için bunlara geçirilen kenarlık
- RÖLÖVE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir yapının bütün boyutlarını ölçerek plan, kesit ve görünüşünü yeniden çıkarma
-
[isim]
Bir yapının bütün boyutlarını ölçerek plan, kesit ve görünüşünü yeniden çıkarma
- MOTİVE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
"Güdülemek" anlamındaki motive etmek ve "güdülenmek" anlamındaki motive olmak birleşik fiillerinde geçer
-
[isim]
"Güdülemek" anlamındaki motive etmek ve "güdülenmek" anlamındaki motive olmak birleşik fiillerinde geçer
- ZİRVE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doruk
- "Dağın zirvesi."
-
Bir işte ulaşılan en üst aşama
- "Sanatın zirvesi."
-
[isim]
Doruk
- ZELVE
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Çift öküzünün boyunduruktan çıkmaması için boynunun iki yanından boyunduruğa, aşağıya doğru geçirilen çubuk
-
[isim]
Çift öküzünün boyunduruktan çıkmaması için boynunun iki yanından boyunduruğa, aşağıya doğru geçirilen çubuk
- İLAVE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Katma, ekleme, ulama
- "Bu istilanın nasıl bir facia olduğunu Avrupa tarihçileri iyi yazdıkları için bir kelime ilave etmeye lüzum yoktur." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Eklenmiş, katılmış parça
-
Arttırma, büyütme, abartma
-
Ek
-
[isim]
Katma, ekleme, ulama
- KİSVE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kılık kıyafet
- "Lakin bir türlü ahaliye mahsus kisveyi üzerinden atamamış..." (Refik Halit Karay)
-
Hacıların Kâbe'de giydikleri beyaz üstlük
-
[isim]
Kılık kıyafet
- BRÖVE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Belli bir eğitimden sonra uçak kullanabilecek veya paraşütle atlayabilecek duruma gelmiş kimselere verilen yeterlik belgesi
-
[isim]
Belli bir eğitimden sonra uçak kullanabilecek veya paraşütle atlayabilecek duruma gelmiş kimselere verilen yeterlik belgesi
- KUVVE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düşünce, niyet
-
Bir devletin silahlı kuvvetlerinin durumu veya gücü
-
Yeti
-
[isim]
Düşünce, niyet
- GEYVE
- ...
- KİRVE
-
-
[isim]
Sünnet olan çocuğun bütün masraflarını üstlendikten sonra sünnet sırasında çocuğu kucağına alarak elini, kolunu tutan ve bütün hayatı boyunca çocuk üzerinde babasına yakın hak taşıyan kimse
-
[isim]
Sünnet olan çocuğun bütün masraflarını üstlendikten sonra sünnet sırasında çocuğu kucağına alarak elini, kolunu tutan ve bütün hayatı boyunca çocuk üzerinde babasına yakın hak taşıyan kimse
- TELVE
-
-
[isim]
Fincanın dibine çöken kahve tortusu
- "Fincanını çalkalayıp çalkalayıp diker, dibinde hiç telve bırakmamacasına!" (Atilla İlhan)
-
[isim]
Fincanın dibine çöken kahve tortusu
- CEZVE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kahve pişirmeye yarayan, saplı, küçük kap
-
[isim]
Kahve pişirmeye yarayan, saplı, küçük kap
- MEYVE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bitkilerde çiçeğin döllenmesinden sonra yumurtalığın gelişmesiyle oluşan tohumları taşıyan, genellikle yenebilen organ, yemiş
- "Oğlu Hakan'ın doğduğu yıl meyveye duran dut, en doğurgan dönemindeydi." (Muzaffer Uyguner)
-
Ürün, sonuç, kâr
- "Mektebimizin şapirografla basılan haftalık Fidan'ında, en güzel meyve benim imzamdır." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Bitkilerde çiçeğin döllenmesinden sonra yumurtalığın gelişmesiyle oluşan tohumları taşıyan, genellikle yenebilen organ, yemiş
- YELVE
-
-
[isim]
Flurya
-
[isim]
Flurya
- KAHVE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıcak iklimlerde yetişen, kök boyasıgillerden bir ağaç (Coffea arabica)
-
Bu ağacın meyvesinin çekirdeği
-
Bu çekirdeklerin kavrulup çekilmesiyle elde edilen toz
-
Bu tozla hazırlanan içecek
- "Bir fincan kahve daha içer, bir tutam enfiye daha çekerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Kahve, çay, ıhlamur, bira, nargile içilen, hafif yiyecekler bulunduran, tavla, domino, bilardo, kâğıt vb. oynanan yer, kahvehane, kıraathane
- "Halktan biri olarak oturup dinlenebileceğiniz ucuz bir kahve kalmamıştır artık." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Sıcak iklimlerde yetişen, kök boyasıgillerden bir ağaç (Coffea arabica)
- CİLVE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Hoşa gitmek için yapılan davranış, kırıtma, naz
- "Romantik devirlerde bu nevi cilvelere aşk mâni olurdu, şimdi de kültür." (Peyami Safa)
- "Değil mi ki cilveler yapıyorsun, kalkıp da bize erdemlilikten söz etme!" (Atilla İlhan)
-
Görünme, ortaya çıkma, tecelli
- "Denizin çok cilvelerini tattık, diyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Hoşa gitmek için yapılan davranış, kırıtma, naz