Sonunda ut olan 6 harfli 28 kelime var. UT ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ut olan kelimeler listesine ya da başında ut olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
T U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
TU, UT
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MAHRUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Koni
-
[isim]
Koni
- MAHLUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Katışık
-
[isim]
Karışım
-
[sıfat]
Katışık
- MAZBUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ele geçirilmiş, zapt edilmiş
-
Bir yere yazılmış, deftere geçirilmiş
-
Unutulmamış, hatırda kalmış
-
Düzenli, düzgün, beğenilen
- "Bunlar arasında aklı başında, mazbut devlet adamları da vardı." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Doğa olaylarından etkilenmeyecek biçimde korunmuş olan (yapı)
-
[sıfat]
Ele geçirilmiş, zapt edilmiş
- MAKSUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İstenen, niyet edilen, güdülen, amaçlanan
-
[sıfat]
İstenen, niyet edilen, güdülen, amaçlanan
- MATRUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kovulmuş, çıkarılmış
-
[sıfat]
Kovulmuş, çıkarılmış
- KORKUT
- ...
- MEŞHUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Görülen, gözle görülmüş, tanık olunmuş
-
[sıfat]
Görülen, gözle görülmüş, tanık olunmuş
- HOŞNUT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan, yakınması olmayan
- "Benimle konuştuklarından hoşnut kalmış gibi görünerek gittiler." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan, yakınması olmayan
- VURTUT
-
-
[isim]
Silahla yaratılan kargaşalık
- "O vurtut içinde o da gitti."
-
[zarf]
Uzun uzun çekişerek, sıkı pazarlık ederek
- "Vurtut, bir milyon liraya aldım."
-
[isim]
Silahla yaratılan kargaşalık
- MEVRUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Gelen, gelmiş
- "Dâhiliye Nezaretinden mevrut telgrafta dahi azimetim bildirilmekte." (Atatürk)
-
[sıfat]
Gelen, gelmiş
- VERMUT
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Birçok bitki eklenerek özel koku verilmiş, tatlı, bir tür şarap
-
[isim]
Birçok bitki eklenerek özel koku verilmiş, tatlı, bir tür şarap
- MEVKUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Süreli, periyodik
-
[sıfat]
Süreli, periyodik
- HARPUT
- ...
- HAYDUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Silahlı soygun yapan kimse, eşkıya, şaki
- "Her insan öldüren serseri, haydut olmaz." (Aka Gündüz)
-
Yaramaz, sevimli çocuk
-
[isim]
Silahlı soygun yapan kimse, eşkıya, şaki
- MAHDUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çevrilmiş, sınırlanmış
-
Sayısı belli olan, sayılı, az
- "Hükûmetler mahdut bir zaman içinde yaşar." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Dar, basit
- "Heyhat, dedi, siz de mahdut fikirli bir muharrirmişsiniz!" (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Çevrilmiş, sınırlanmış
- MESKUT
- ...
- BİZMUT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atom numarası 83, atom ağırlığı 209, yoğunluğu 9,8 olan, 271,3 °C'de eriyen, kızılımsı beyaz renkli, kırılgan ve katı bir element (simgesi Bi)
-
Bu elementten yapılan ve ilaç olarak kullanılan karışım
- "Midesi ekşiyen birine bizmut, başı ağrıyan bir başkasına veronal verdim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Atom numarası 83, atom ağırlığı 209, yoğunluğu 9,8 olan, 271,3 °C'de eriyen, kızılımsı beyaz renkli, kırılgan ve katı bir element (simgesi Bi)
- SKAVUT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Çok hızlı gidebilen bir tür keşif gemisi
-
[isim]
Çok hızlı gidebilen bir tür keşif gemisi
- MERBUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bağlı, bağlanmış
- "Kulaklarında yekdiğerine beyaz ibrişimle merbut pırlanta, ufak menekşe abdest küpeleri..." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
İlişik, ilişkin
-
[sıfat]
Bağlı, bağlanmış
- MEVCUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Var olan, bulunan
- "Gerçi, bir nevi karaborsa mevcuttu ama bundan faydalanmak hem alan hem satan için hayli tehlikeli idi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bir insanın aklını bozabilmesi için evvelce bu aklın mevcut olması lazım gelir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Bir topluluğu oluşturan bireylerin tümü
- "Okulun öğrenci mevcudu."
-
[sıfat]
Var olan, bulunan