Sonunda ut olan 5 harfli 46 kelime var. UT ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ut olan kelimeler listesine ya da başında ut olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
T U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
TU, UT
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KURUT
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kurutulmuş süt ürünü
                    
                    - "Yoğurt kurutu. Kaymak kurutu."
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kurutulmuş süt ürünü
                    
                    
- NUKUT
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Paralar
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Paralar
                    
                    
- SAMUT
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [sıfat]
                    
                        Susan, suskun
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Susan, suskun
                    
                    
- SÜCUT
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Secdeye varma, secde etme
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Secdeye varma, secde etme
                    
                    
- DONUT
- ...
- LOBUT
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Kalın, kısa ve düzgün sopa
                    
                    - "Yaradana sığınıp Osmanlı tokadını çarptık mı adamı lobut yemişe çeviren biz değil miydik?" (Atilla İlhan)
 
- 
                    
                        Kol gücünü geliştirmek için kullanılan, gürgenden jimnastik aracı
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kalın, kısa ve düzgün sopa
                    
                    
- HUTUT
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Çizgiler
                    
                    - "Köy evlerinin kızıl loşluğundan gece karanlığına geçerken keskin hututu eriyordu." (Halide Edip Adıvar)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Çizgiler
                    
                    
- TABUT
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Ölünün içine konulduğu sandık biçiminde araç, sal
                    
                    - "Eskiden tabutlar arkasında para ile tutulmuş ağlayıcılar giderdi." (Falih Rıfkı Atay)
 
- 
                    
                        İçine yumurta konan uzun sandık
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Ölünün içine konulduğu sandık biçiminde araç, sal
                    
                    
- KAVUT
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kavrulmuş ve dövülmüş tahıl ununa şeker veya tatlı yemiş katılarak yapılan yiyecek
                    
                    - "... ama bir yanı da kavut alamama, sapan atamama, ... yalnızlığını yaşıyor." (Adalet Ağaoğlu)
 
- 
                    
                        Güneşte kurutulmuş peynir
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kavrulmuş ve dövülmüş tahıl ununa şeker veya tatlı yemiş katılarak yapılan yiyecek
                    
                    
- YAKUT
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Pembe veya erguvan tonları ile karışık koyu kırmızı renkte, saydam bir korindon türü olan değerli taş
                    
                    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Bu taştan yapılmış veya bu taşla süslenmiş
                    
                    - "Yakut yüzük."
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Pembe veya erguvan tonları ile karışık koyu kırmızı renkte, saydam bir korindon türü olan değerli taş
                    
                    
- ÇAPUT
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Eskimiş bez parçası, paçavra
                    
                    
- 
                    
                        Bez
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Eskimiş bez parçası, paçavra
                    
                    
- AKDUT
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Beyaz renkte olan dut
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Beyaz renkte olan dut
                    
                    
- SÜBUT
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Gerçekleşme, şüpheye yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkma
                    
                    - "Suç sübut buldu."
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Gerçekleşme, şüpheye yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkma
                    
                    
- HAMUT
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Araba koşumunda atların boyunlarına geçirilen ağaç veya üstüne meşin geçirilmiş çember
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Araba koşumunda atların boyunlarına geçirilen ağaç veya üstüne meşin geçirilmiş çember
                    
                    
- KOŞUT
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Paralel
                    
                    - "Kuruluş, işletmeye koşut olarak başka yararlı işler de yaptı." (Aydın Boysan)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Paralel
                    
                    
- ARMUT
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [isim]
                    
                        Gülgillerden, çiçekleri beyaz, yurdumuzun her yerinde yetişen bir ağaç (Pirus communis)
                    
                    - "Ankara armudu. Hacı Hamza armudu."
 
- 
                    
                        Bu ağacın tatlı ve sulu, yumuşak, ufak çekirdekli meyvesi
                    
                    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Çok bön, çok aptal
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Gülgillerden, çiçekleri beyaz, yurdumuzun her yerinde yetişen bir ağaç (Pirus communis)
                    
                    
- LAHUT
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Tanrı âlemi
                    
                    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Kutsal
                    
                    - "Dünya senin bu lahut avazeni duymadıktan sonra kimin sesini dinler, kime kulak asar?" (Samiha Ayverdi)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Tanrı âlemi
                    
                    
- LAZUT
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Mısır
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Mısır
                    
                    
- BULUT
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığın
                    
                    - "Mavi maviydi gökyüzü / Bulutlar beyaz beyazdı / Boşluğu ve üzüntüsü / İçinde ne garip bir yazdı." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
- "Biraz gariptir ki buluttan nem kapan o zamanki sansür bu cinayetler ve tesadüflerden ahkâm çıkararak hafiyelik etmezdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "İhtiyatlı ol, bunlar tilkidir, rüzgârdan nem kapar; elden kaçırmayalım." (Atilla İlhan)
 
- 
                    
                        Herhangi bir şeyden oluşan yoğun yığın
                    
                    - "Zehirli bir çekirge bulutu gibi oraya üşüşen Avrupalılar..." (Ömer Seyfettin)
 
- 
                    
                        Keder, endişe
                    
                    - "Gazinin şen çehresi üstünden ciddi bir düşüncenin bulutu geçer gibi oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığın
                    
                    
- HAVUT
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [isim]
                    
                        Deve semeri
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Deve semeri
                    
                    
