Sonunda ut olan 5 harfli 46 kelime var. UT ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ut olan kelimeler listesine ya da başında ut olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

T U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

TU, UT

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KOMUT

  1. [isim] Askerlere, izcilere, öğrencilere beden eğitimi çalışmalarında veya bir tören sırasında bir durumdan başka bir duruma geçmeleri için verilen buyruk, emir

LAHUT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tanrı âlemi
  2. [sıfat] Kutsal
    • "Dünya senin bu lahut avazeni duymadıktan sonra kimin sesini dinler, kime kulak asar?" (Samiha Ayverdi)

KOŞUT

  1. [sıfat] Paralel
    • "Kuruluş, işletmeye koşut olarak başka yararlı işler de yaptı." (Aydın Boysan)

HUTUT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çizgiler
    • "Köy evlerinin kızıl loşluğundan gece karanlığına geçerken keskin hututu eriyordu." (Halide Edip Adıvar)

YAKUT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Pembe veya erguvan tonları ile karışık koyu kırmızı renkte, saydam bir korindon türü olan değerli taş
  2. [sıfat] Bu taştan yapılmış veya bu taşla süslenmiş
    • "Yakut yüzük."

KOYUT

  1. [isim] Konut (II)

SÜCUT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Secdeye varma, secde etme

VÜRUT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Geliş, gelme
    • "Ben onun yatağa bu suretle vüruduna hayret ederken o, gözlüklerini çıkarıp yanındaki masanın üstüne koydu." (Memduh Şevket Esendal)

YAHUT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [bağlaç] Veya, ya da
    • "Artık bunları rüyanızda yahut romanlarda görebilirsiniz." (Ömer Seyfettin)
  2. Bir düşünceden cayıldığında "daha doğrusu, iyisi" anlamlarında kullanılan bir söz

BARUT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Ateşli silahla bir merminin atılmasına veya herhangi bir aracın fırlatılmasına yarayan, patlayıcı madde
    • "Hocamız barut gibi sert bir adam." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

HANUT

  1. [isim] Hizmet karşılığı olarak özellikle turist kafilelerini alışveriş etmeleri için belirli dükkânlara götürme işinden alınan yüzde

KAVUT

  1. [isim] Kavrulmuş ve dövülmüş tahıl ununa şeker veya tatlı yemiş katılarak yapılan yiyecek
    • "... ama bir yanı da kavut alamama, sapan atamama, ... yalnızlığını yaşıyor." (Adalet Ağaoğlu)
  2. Güneşte kurutulmuş peynir

VÜCUT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnsan veya hayvan gövdesi, beden
    • "Koltukta vücudunu bir yandan bir yana çevirirken âdeta inliyor." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Erkek sporları tarihe karışıyor, halter kaldıran, vücut yapan kadın atletler gündelik manzaralar arasında..." (Atilla İlhan)
    • "Koridor burada sola kıvrılarak yeni bir dehliz daha vücuda getirmektedir." (Halit Fahri Ozansoy)
  2. Var olma, varlık

LOBUT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kalın, kısa ve düzgün sopa
    • "Yaradana sığınıp Osmanlı tokadını çarptık mı adamı lobut yemişe çeviren biz değil miydik?" (Atilla İlhan)
  2. Kol gücünü geliştirmek için kullanılan, gürgenden jimnastik aracı

SAMUT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Susan, suskun

NOHUT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Baklagillerden, ana yurdu Akdeniz kıyıları olan, birleşik telek yapraklı, çiçekleri sarımtırak renkte, tanesi baklamsı, bol nişastalı bir bitki (Cicer arietinum)
    • "Nohut oda, bakla sofa, bizim de evimiz olacak, diye mırıldandı." (Haldun Taner)
  2. Bu bitkinin yuvarlak tanesi

SOMUT

  1. [sıfat] Varlığı duyularla algılanabilen, müşahhas, konkre, soyut karşıtı
    • "Taş, su, hava somut birer varlıktır."
  2. [isim] Somut olan şey

KONUT

  1. [isim] İnsanların içinde yaşadıkları ev, apartman vb. yer, mesken, ikametgâh
    • "Kimsenin konutuna dokunulamaz." (Anayasa)

VELUT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Doğurgan
  2. Çok eser ortaya koyan, verimli
    • "Velut bir yazar."

BOYUT

  1. [isim] Bir cismin herhangi bir yöndeki uzantısı
    • "Aylak kişiliğine tutarlı bir boyut katar." (Haldun Taner)
    • "Bazı şeylere uzaktan bakmak, onlara, onlarda olmayan bir boyut kazandırır." (Haldun Taner)
  2. Nitelik, genişlik, kapsam
    • "Macarların kukla tiyatrosunu seyrederken de aynı inanılmaz boyutlara vardığını görmüştüm." (Haldun Taner)
  3. Durum
    • "Yeni boyutlar, düşünme olanakları kazandığımı sanarak ayrıldım tiyatrodan." (Necati Cumalı)
  4. Doğruların, yüzeylerin veya cisimlerin ölçülmesinde ele alınan üç doğrultudan uzunluk, genişlik ve derinlikten her biri, buut
  5. Film veya fotoğrafta boyut, format

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü