Sonunda ut olan 5 harfli 46 kelime var. UT ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ut olan kelimeler listesine ya da başında ut olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
T U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
TU, UT
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HAMUT
-
-
[isim]
Araba koşumunda atların boyunlarına geçirilen ağaç veya üstüne meşin geçirilmiş çember
-
[isim]
Araba koşumunda atların boyunlarına geçirilen ağaç veya üstüne meşin geçirilmiş çember
- ARMUT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gülgillerden, çiçekleri beyaz, yurdumuzun her yerinde yetişen bir ağaç (Pirus communis)
- "Ankara armudu. Hacı Hamza armudu."
-
Bu ağacın tatlı ve sulu, yumuşak, ufak çekirdekli meyvesi
-
[sıfat]
Çok bön, çok aptal
-
[isim]
Gülgillerden, çiçekleri beyaz, yurdumuzun her yerinde yetişen bir ağaç (Pirus communis)
- VELUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Doğurgan
-
Çok eser ortaya koyan, verimli
- "Velut bir yazar."
-
[sıfat]
Doğurgan
- ANGUT
-
-
[isim]
Ördekgillerden, tüyleri kiremit renginde, evcilleştirilebilen bir yaban kuşu (Casarca ferruginea)
-
Ahmak, kaba saba
- "Bu saldırgan angutlar, kuru gürültüden başka bir şey değildir." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Ördekgillerden, tüyleri kiremit renginde, evcilleştirilebilen bir yaban kuşu (Casarca ferruginea)
- LAZUT
-
-
[isim]
Mısır
-
[isim]
Mısır
- KOŞUT
-
-
[sıfat]
Paralel
- "Kuruluş, işletmeye koşut olarak başka yararlı işler de yaptı." (Aydın Boysan)
-
[sıfat]
Paralel
- SOYUT
-
-
[sıfat]
Soyutlama ile elde edilen, varlığı duyularla algılanamayan, mücerret, somut karşıtı, abstre
- "En soyut konuları çok çarpıcı somut örneklerle herkesin anlayacağı bir yalınlığa getirirdi." (Haldun Taner)
-
Anlaşılması, kavranılması güç
-
[sıfat]
Soyutlama ile elde edilen, varlığı duyularla algılanamayan, mücerret, somut karşıtı, abstre
- HUDUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sınır
- "Bir çiçek dermeden sevgi bağından / Huduttan hududa atılmışım ben." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
-
Uç, son
-
[isim]
Sınır
- MAHUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bilinen, adı geçen, sözü geçen
- "Kümbetin duvarı içinden mahut kutuyu çıkaran bendim." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Bilinen, adı geçen, sözü geçen
- BOYUT
-
-
[isim]
Bir cismin herhangi bir yöndeki uzantısı
- "Aylak kişiliğine tutarlı bir boyut katar." (Haldun Taner)
- "Bazı şeylere uzaktan bakmak, onlara, onlarda olmayan bir boyut kazandırır." (Haldun Taner)
-
Nitelik, genişlik, kapsam
- "Macarların kukla tiyatrosunu seyrederken de aynı inanılmaz boyutlara vardığını görmüştüm." (Haldun Taner)
-
Durum
- "Yeni boyutlar, düşünme olanakları kazandığımı sanarak ayrıldım tiyatrodan." (Necati Cumalı)
-
Doğruların, yüzeylerin veya cisimlerin ölçülmesinde ele alınan üç doğrultudan uzunluk, genişlik ve derinlikten her biri, buut
-
Film veya fotoğrafta boyut, format
-
[isim]
Bir cismin herhangi bir yöndeki uzantısı
- SAMUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Susan, suskun
-
[sıfat]
Susan, suskun
- MAMUT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Filgillerden, dördüncü zamanda Avrupa ve Asya'da yaşamış olan, şimdi ancak fosili bulunan iri, kıllı bir hayvan (Elephas primigenius)
-
[isim]
Filgillerden, dördüncü zamanda Avrupa ve Asya'da yaşamış olan, şimdi ancak fosili bulunan iri, kıllı bir hayvan (Elephas primigenius)
- MABUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kendisine tapılan varlık
-
[isim]
Kendisine tapılan varlık
- BARUT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ateşli silahla bir merminin atılmasına veya herhangi bir aracın fırlatılmasına yarayan, patlayıcı madde
- "Hocamız barut gibi sert bir adam." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Ateşli silahla bir merminin atılmasına veya herhangi bir aracın fırlatılmasına yarayan, patlayıcı madde
- NUKUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Paralar
-
[isim]
Paralar
- BULUT
-
-
[isim]
Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığın
- "Mavi maviydi gökyüzü / Bulutlar beyaz beyazdı / Boşluğu ve üzüntüsü / İçinde ne garip bir yazdı." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
- "Biraz gariptir ki buluttan nem kapan o zamanki sansür bu cinayetler ve tesadüflerden ahkâm çıkararak hafiyelik etmezdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "İhtiyatlı ol, bunlar tilkidir, rüzgârdan nem kapar; elden kaçırmayalım." (Atilla İlhan)
-
Herhangi bir şeyden oluşan yoğun yığın
- "Zehirli bir çekirge bulutu gibi oraya üşüşen Avrupalılar..." (Ömer Seyfettin)
-
Keder, endişe
- "Gazinin şen çehresi üstünden ciddi bir düşüncenin bulutu geçer gibi oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığın
- ÇAPUT
-
-
[isim]
Eskimiş bez parçası, paçavra
-
Bez
-
[isim]
Eskimiş bez parçası, paçavra
- VÜCUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan veya hayvan gövdesi, beden
- "Koltukta vücudunu bir yandan bir yana çevirirken âdeta inliyor." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Erkek sporları tarihe karışıyor, halter kaldıran, vücut yapan kadın atletler gündelik manzaralar arasında..." (Atilla İlhan)
- "Koridor burada sola kıvrılarak yeni bir dehliz daha vücuda getirmektedir." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Var olma, varlık
-
[isim]
İnsan veya hayvan gövdesi, beden
- HASUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kıskanç
- "Bu hasutların dedikodularına inanmak caiz mi?" (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Kıskanç
- MESUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Mutlu, sevinçli, ongun
- "Bu eseri vücuda getiren bir milletin evladı, bir ordunun başkumandanı olduğumdan, ilelebet mesut ve bahtiyarım." (Atatürk)
- "O olmasa ne kadar rahat edeceğim, ne kadar mesut olacağım!" (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[sıfat]
Mutlu, sevinçli, ongun