Başında tepe olan 17 kelime var. Tepe ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde tepe olan kelimeler listesine ya da sonu tepe ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında tepe bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
TEPELEMESİNE
TEPEGÖZLER, TEPELENMEK, TEPELETMEK
TEPELEMEK, TEPELENME, TEPELETME, TEPETAKLA
TEPEBAŞI, TEPELEME, TEPEÜSTÜ
TEPECİK, TEPEGÖZ, TEPELİK, TEPESİZ
TEPELİ
TEPE
E E P T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
4 Harfli Kelimeler
TEPE
3 Harfli Kelimeler
EPE
2 Harfli Kelimeler
ET, PE, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TEPELEMESİNE
-
-
[zarf]
Tepesine kadar
- "Testiyi dizine dayayıp eğdi, maşrapayı tepelemesine doldurdu." (Muzaffer Buukçu)
-
[zarf]
Tepesine kadar
- TEPELENMEK
-
-
[nsz]
Tepeleme işi yapılmak
-
[nsz]
Tepeleme işi yapılmak
- TEPEGÖZLER
-
-
[isim]
Birçok türü, önemli solucan türlerine ara konakçılık eden, duyargaları tek kollu, beşinci çift ayakları körelmiş kabuklular familyası
-
[isim]
Birçok türü, önemli solucan türlerine ara konakçılık eden, duyargaları tek kollu, beşinci çift ayakları körelmiş kabuklular familyası
- TEPELETMEK
-
-
[-i]
Tepeleme işini yaptırmak
-
[-i]
Tepeleme işini yaptırmak
- TEPELETME
-
-
[isim]
Tepeletmek işi
-
[isim]
Tepeletmek işi
- TEPETAKLA
-
-
[zarf]
Başı aşağı gelecek biçimde, tepesi üstü
-
[zarf]
Başı aşağı gelecek biçimde, tepesi üstü
- TEPELEMEK
-
-
[-i]
Ayakları altında ezmek
-
Bozguna uğratmak, hırpalamak
- "Sen ona ilişirsen ben de seni tepelerim." (Burhan Felek)
-
Kıyasıya dövmek
-
[-i]
Ayakları altında ezmek
- TEPELENME
-
-
[isim]
Tepelenmek işi
-
[isim]
Tepelenmek işi
- TEPELEME
-
-
[isim]
Tepelemek işi
- "Ertesi gün öğle vakti, Menderes köprüsündeki köpekleri tepelemeye ant içtik." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
İyice doldurulmuş, taşacak kadar dolu olan
- "Ortaya konmuş tepeleme dolu sarı mangalın çevresine..." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zarf]
Tepe biçimi verecek veya kenarlarından taşacak kadar
- "İşte Ruhsar! Orada tepeleme yığılmış kitapların yanı başında duruyor." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Tepelemek işi
- TEPEÜSTÜ
-
-
[zarf]
Baş aşağı
-
[zarf]
Baş aşağı
- TEPEBAŞI
-
-
[isim]
Siyah pullarla işlenmiş kumaş veya giysi
-
[isim]
Siyah pullarla işlenmiş kumaş veya giysi
- TEPEGÖZ
-
-
[isim]
Derslerde, konferanslarda asetat üzerine yazılan yazıyı veya grafiği kuvvetli bir ışık kaynağı aracılığıyla perdeye yansıtan optik araç
-
[sıfat]
Dar alınlı, gözleri saçlarının bittiği yere çok yakın görünen (kimse)
-
[sıfat]
Dikkatsizce, sağa sola çarparak yürüyen (kimse)
-
Medine kurdunun ara konakçısı, tepegözlerin örnek türü olan küçük kabuklu (Cyclops strenuus)
-
[isim]
Derslerde, konferanslarda asetat üzerine yazılan yazıyı veya grafiği kuvvetli bir ışık kaynağı aracılığıyla perdeye yansıtan optik araç
- TEPELİK
-
-
Tepesi çok olan (yer)
-
[isim]
Anadolu'da köylü kadınların kullandıkları, altın ve gümüş paralarla, bazı değerli taşlarla süslü başlık
-
[isim]
Bir yapının veya bir mobilyanın en yukarısına süs olarak yapılan bölüm
-
Tepesi çok olan (yer)
- TEPECİK
-
-
[isim]
Yerden yükseklikleri çok az olan tepeler
-
Çiçek tozunun konmasına yarayan, çiçeklerde dişi organların ucu
-
[isim]
Yerden yükseklikleri çok az olan tepeler
- TEPESİZ
-
-
[sıfat]
Tepesi olmayan
-
[sıfat]
Tepesi olmayan
- TEPELİ
-
-
[sıfat]
Tepesi olan
- "Tepeli arazi."
-
Başında sorguç, hotoz vb. bir süs bulunan (kuş)
- "Tepeli tavuk."
-
[sıfat]
Tepesi olan
- TEPE
-
-
[isim]
Bir şeyin en üstteki bölümü
- "Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Çatık kaşlar ve engin nazarlarla herkese tepeden bakıyor." (Haldun Taner)
- "O sırada babalığını anımsıyordu kötü bir düşü anımsarcasına ve kızgınlıktan tepesi atıyordu." (Muzaffer Uyguner)
- "Nazmiye'nin tepesinden sanki kaynar sular döküldü, yooo ... dedi." (Orhan Kemal)
-
Bir yerin, bir nesnenin vb.nin üstü, hizası
- "Ekşisu'da trenden indikleri sırada güneş tam tepelerindeydi." (Necati Cumalı)
-
Birinin yanı başı, baş ucu
- "Tepemde durup canımı sıktı."
-
Başın üst, kafatasının iki kulak arasında kalan bölümü
- "Güneş sanki yalnız sizin tepenize ışık ve sıcaklık aksettirmeye çalışıyor." (Refik Halit Karay)
-
Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimi
- "Derenin sağ tarafına yükselen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti." (Necati Cumalı)
-
Çokgende veya çok yüzlüde köşelerden her biri
-
İkizkenar bir üçgende eşit kenarların kesişme noktası
-
Bakışım ekseni bulunan bir eğrinin veya yüzeyin bu eksenle kesişme noktalarından her biri
-
[isim]
Bir şeyin en üstteki bölümü