Sonunda rt olan 4 harfli 29 kelime var. RT ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde rt olan kelimeler listesine ya da başında rt olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

AORT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kalbin sol karıncığından çıkan ve vücuda kırmızı kan dağıtan büyük atardamar

ŞART

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul
    • "İster istemez bu şartlara boyun eğecekti." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Anası, oğlan gelirse içeri almayacağına şart etmişti." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Sarfiyat hususunda bir şart koşmuyorlar." (Refik Halit Karay)
    • "Artık hep, evli adamlar gibi biz de şart olsun yeminine başladık." (Ömer Seyfettin)

ŞORT

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Genellikle bazı sporları yaparken giyilen, paçaları dizlerin yukarısında başlayan kısa pantolon
    • "Göğsü açık ayağında da şortu var." (Memduh Şevket Esendal)

VİRT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dinî bir sözü sürekli tekrarlama
  2. Çok tekrarlama, diline dolama

FIRT

  1. [isim] Bir solukta veya bir yudumda içilebilecek miktarda sigara veya içki
    • "Çek bir fırt."

KART

  1. [sıfat] Gençliği ve körpeliği kalmamış, körpe karşıtı
    • "Bu kart hatunun, bu içi dışı pörsük kadının hâlâ piyasa yeri araması beni çıldırtıyor." (Halide Edip Adıvar)

PERT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Değer yitimi, zarar

SERT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı
    • "Sert tahta."
  2. Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen
    • "Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor." (Tarık Buğra)
  3. Kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı
    • "Sert iklim. Sert hava."
  4. Güçlü kuvvetli
    • "Kapıyı kapadı, döndü, sert adımlarla ilerledi." (Memduh Şevket Esendal)
  5. Sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin, hafif karşıtı
    • "Sert şarap. Sert tütün."
  6. Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan
    • "Birçokları beni dik ve sert olduğum için belki sevmiyorlardı." (Memduh Şevket Esendal)
  7. Gönül kırıcı, katı, ters
    • "... sarardı, dudakları titredi ama adam sert bir davranışla kadehi kadının eline tutuşturdu." (Halide Edip Adıvar)
  8. Hırçın, öfkeli, hiddetli, gönül kırıcı
    • "Sert ses."
    • "Zaten Atatürk'ün ne vakit öfkesine kapılarak herhangi bir kimseye karşı herhangi bir sert harekette bulunduğunu kim hatırlar?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  9. Titizlikle uygulanan, sıkı
    • "Sert bir yönetim."
  10. Ötümsüz

TIRT
...
DERT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Üzüntü
    • "Gündüz ya bir yere sokulup uyur ya sessiz sedasız sokaklarda dolaşır. Fakat akşam oldu mu derdi teper." (Halide Edip Adıvar)
    • "Elimden çeker alır, kime dert anlatırım o zaman?" (Aka Gündüz)
    • "Artık açıkça mahallenin başına dert olmaya başlamış." (Yaşar Nabi Nayır)
    • "Nereden buraya gelmiş, âlemin başına dert kesilmişti." (Refik Halit Karay)
  2. Hastalık
    • "Hastayım derdime verem diyorlar." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
    • "Benim derdim başımdan aşkın, bir de onunla uğraşamam şimdi." (Ahmet Ümit)
  3. Ağrı
  4. Sorun, kaygı
    • "Ne var ki dert evin satılması ile bitmeyecekti." (Tarık Buğra)
  5. Ur
    • "Boynunda dert çıkmış."

FERT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Birey
    • "Mustafa Kemal bir fert değil, bir timsaldir." (Yahya Kemal Beyatlı)

CART

  1. [isim] Sert bir şey yırtılırken çıkan ses
    • "Öldürecek adam öldüreceğim diye cart cart ötmez, sıkı ise gelir öldürür." (Haldun Taner)
  2. Hoşa gitmeyen, dikkat çeken renk

KORT

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Tenis oynanan alan, tenis kortu
    • "Otelin tenis kortunu geçtik." (Hüseyin Cahit Yalçın)

MÜRT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Ölmüş, gebermiş (hayvan)

DÖRT

  1. [isim] Dört sayısının adı
    • "Ülkemizde, elbette yüz binlerce mutlu, sıhhatli, şen, dört başı mamur çocuk var." (Talât Halman)
    • "Oğulları babasını iyileştirmek için dört bir yana koşuşurdu." (Atilla İlhan)
    • "Cemil, Cemil! diye haykırarak yağmurun altında dört dönüyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Ömrünü dört duvar arasında geçirmiş, çocuklarından başka insan yüzü görmemiş temiz bir ev kadını birdenbire değişemezdi." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Bu sayıyı gösteren 4, IV rakamlarının adı
    • "Bizi memnun etmek için etrafımızda dört dönüyordu." (Çetin Altan)
  3. [sıfat] Üçten bir artık

DART

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Bakınız oklama (2)

MERT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Yiğit
    • "Merttir, yiğittir, yüreği de bileği de pektir." (Tarık Buğra)
  2. Sözünün eri, güvenilir (kimse)

MURT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Mersin ağacının yazın olgunlaşan, bezelye büyüklüğünde, morumsu siyah, çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan meyvesi
    • "Engin dallardan murt yemezdi. Onun alacağı kız ya çok zengin ya da tanınmış bir aileye mensup olmalıydı." (Orhan Kemal)

SIRT

  1. [isim] Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm
    • "Arabacı katırın sırtına binmiş." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Anladım ki hayat savaşının birinci büyük dönümünde Ayşe'nin sırtı yere gelmişti." (Halide Edip Adıvar)
    • "Pardösüyü sırtıma geçirdim." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Çelişki içinde konuşur ve sırtında yumurta küfesi olmadığından dün ak dediğine bugün rahatlıkla kara diyebilir." (Haldun Taner)
  2. İnsanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm, göğüs karşıtı
    • "Batı âlemi Türkiye'den vazgeçemez, bizi yalnız bırakamaz, askerî ihtiyaçlarımıza sırt çeviremez..." (Talât Halman)
    • "Sırtına bir şey almadan sokağa fırladı."
  3. Kesici araçların kesmeyen kenarı
    • "Bıçağın sırtı."
  4. Dağların veya tepelerin üst bölümü
    • "Beşiktaş sırtları pırıl pırıl, aradaki boğaz parçası masmaviydi." (Orhan Veli Kanık)
  5. İnsanın üstü
    • "Ona ikinci rastlayışımda sırtında bir pardösü vardı." (Haldun Taner)
  6. Bir şeyin üstü, üst bölümü
  7. Dikilmiş veya ciltlenmiş kitaplarda dikişin bulunduğu bölüm

YURT

  1. [isim] Bir halkın üzerinde yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası, vatan
    • "Türk yurduna Türkiye denir."
  2. Memleket
    • "Gerideki yurdunu on beş günden fazla boş bırakmak istemez." (Falih Rıfkı Atay)
  3. Bakıma ve barınmaya muhtaç bir grup insanın oturduğu, yetiştirildiği veya bakıldığı kurum
    • "Güçsüzler yurdu."
  4. Göçebe Türklerin oturduğu çadır
  5. Öğrencilerin kaldığı, barındığı yer
  6. Diyar
    • "Bu köy pehlivanlar yurdudur."
  7. Bir şeyin ilk veya çok yetiştirildiği yer, vatan
  8. Yörüklerin yazın veya kışın oturdukları yer
  9. Sahip olunan arazi, emlak

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü