Sonunda ev olan 18 kelime var. EV ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ev olan kelimeler listesine ya da başında ev olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
GENELEV, KİŞİNEV
PEŞREV, PEYREV, SÖYLEV
GÖREV, İŞLEV, İZLEV, TÜREV, VEREV
ALEV, GREV, KİEV, ÖDEV
DEV, NEV, ŞEV
EV
E V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EV, VE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KİŞİNEV
- ...
- GENELEV
-
-
[isim]
Genel kadınların erkek kabul ettikleri yer, aşağı mahalle, kırmızıfener, koltuk, kerhane, umumhane
-
[isim]
Genel kadınların erkek kabul ettikleri yer, aşağı mahalle, kırmızıfener, koltuk, kerhane, umumhane
- SÖYLEV
-
-
[isim]
Bir topluluğa düşünceler, duygular aşılamak amacıyla söylenen, uzunca, coşkulu ve güzel söz, nutuk, hitabe
- "Genel sekreter, heykelin önünde verdiği söylev esnasında, biraz evvel kurdeleyi kestiği makasla oynarken parmağını kanatmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir topluluğa düşünceler, duygular aşılamak amacıyla söylenen, uzunca, coşkulu ve güzel söz, nutuk, hitabe
- PEYREV
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Başkasının izinden giden, izleyen kimse, izleyici
-
[isim]
Başkasının izinden giden, izleyen kimse, izleyici
- PEŞREV
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde faslın giriş taksiminden sonra, şarkıdan önce çalınan parça
- "Kahvenin radyosu, tam o sırada sultaniyegâh peşrevine başlamıştı." (Haldun Taner)
-
Güreşe tutuşmadan önce pehlivanların ellerini birbirine ve uyluklarına vurarak ve hafifçe sıçrayarak yaptıkları gösteri
-
Halk hikâyelerinde, türkülerin okunup çalınışı sırasında türkü aralarına katılan mâni türünden küçük türküler
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde faslın giriş taksiminden sonra, şarkıdan önce çalınan parça
- İŞLEV
-
-
[isim]
Bir nesne veya bir kimsenin gördüğü iş, iş görme yetisi, görev, fonksiyon
- "Muammer, işlevini yerine getirdi, haklı olarak birçok seyirci kazandı." (Haldun Taner)
-
Bir yapının gerçekleştirilebileceği ve onu başka yapılardan ayırt etme imkânı veren eylem türü, fonksiyon
-
[isim]
Bir nesne veya bir kimsenin gördüğü iş, iş görme yetisi, görev, fonksiyon
- İZLEV
- ...
- VEREV
-
-
[sıfat]
Bir köşeden karşı köşeye doğru kesilmiş, katlanmış veya konulmuş olan
- "Verev etek."
-
[sıfat]
Bir köşeden karşı köşeye doğru kesilmiş, katlanmış veya konulmuş olan
- TÜREV
-
-
[isim]
Türemiş veya üretilmiş şey
-
Yapım ekiyle kurulmuş kelime, müştak: Sev-gi, sev-in-mek, göz-lük gibi
-
Bir madde üzerinde yapılan kimyasal işlemler sonucu elde edilen bir başka madde
-
Değişken artması sıfıra giderken, fonksiyonun artmasının değişken artmasına oranının limiti
-
[isim]
Türemiş veya üretilmiş şey
- GÖREV
-
-
[isim]
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş
- "Hâkimler ve savcılar kanunda belirtilenlerden başka resmî ve özel hiçbir görev alamazlar." (Anayasa)
- "Umutlu da olsam, umutsuz da olsam, görev bildiğim işi yerine getiririm." (Melih Cevdet Anday)
- "Cumhurbaşkanının geçici olarak görevinden ayrılması hâllerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı vekillik eder." (Anayasa)
-
İşlev
-
Resmî iş, vazife
- "Cavit Bey, görevi ona verdiği gün, Abdi Bey çok sevinmişti." (Atilla İlhan)
-
Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş
-
Bir organ veya hücrenin yaptığı iş
-
Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi
-
[isim]
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş
- ALEV
-
-
[isim]
Yanan maddelerin veya gazların türlü biçimlerdeki ışıklı uzantısı, yalım, yalaz, alaz, şule
- "Sobada çıralar hemen alev almış, odunları da tutuşturmuştu." (Tarık Buğra)
- "Gözleri siyah bir alev gibi parlıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Sıcaklık
- "İşte şimdi damarlarımda bu iksirin alevleri dolaşıyor." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Kıvılcım
-
Aşk ateşi
-
Mızrak uçlarına takılan küçük bayrak, flama
-
[isim]
Yanan maddelerin veya gazların türlü biçimlerdeki ışıklı uzantısı, yalım, yalaz, alaz, şule
- GREV
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İş bırakımı
- "Başka bir gidişinde Cenova'da dok işçileri grevdeydi." (Necati Cumalı)
-
[isim]
İş bırakımı
- KİEV
- ...
- ÖDEV
-
-
[isim]
Yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre ve yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife, vecibe
- "Doktor da rahattır. Ödevini yapmıştır." (Haldun Taner)
-
Öğretmenin öğrencilere okul dışında yapmaları için verdiği çalışma
-
[isim]
Yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre ve yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife, vecibe
- ŞEV
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İnişli yer, bayır
-
[sıfat]
Eğik, meyilli
-
[isim]
İnişli yer, bayır
- DEV
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Korkunç, çok iri ve olağanüstü güçlü masal yaratığı
- "O kadar kaba saba, öyle dev gibi bir adamdı ki..." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Olağanüstü irilikte olan
- "Dev vücudu içinde bir genç kız hassasiyeti taşıyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[sıfat]
Çok büyük, çok önemli
- "Dev şirketler. Dev bir yazar."
-
[isim]
Korkunç, çok iri ve olağanüstü güçlü masal yaratığı
- NEV
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çeşit, cins, tür
- "Bu kadının hastalığı, isterinin çok şiddetli bir nevidir." (Peyami Safa)
-
[isim]
Çeşit, cins, tür
- EV
-
-
[isim]
Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı
- "Annemden kalma bir evim vardı. Onu rehine koyarak bir ev tuttuk." (Ömer Seyfettin)
- "Hiç evlenmeyen kız olur muymuş, evde kalmış mı dedirtecen kendine?" (Emine Işınsu)
- "Evlerden ırak, dağ gibi delikanlı iki günde devrildi gitti."
-
Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane
- "Ana oğul, yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar." (Necati Cumalı)
- "Öğrencilerin bir bölümü, ilk yılı yurtta geçirse bile ikinci yıldan başlayarak eve çıkmayı yeğler." (Ahmet Cemal)
-
Aile
- "Evine bağlı bir adam."
-
Soy, nesil
-
[isim]
Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı