Başında otu olan 25 kelime var. Otu ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde otu olan kelimeler listesine ya da sonu otu ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında otu bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler

11 Harfli Kelimeler

OTURAKLILIK

10 Harfli Kelimeler

OTURMUŞLUK, OTURTMALIK, OTURTULMAK

9 Harfli Kelimeler

OTURMALIK, OTURTULMA, OTURULMAK, OTURUŞMAK

8 Harfli Kelimeler

OTURACAK, OTURAKLI, OTURTMAK, OTURULMA, OTURUŞMA, OTUZUNCU

7 Harfli Kelimeler

OTURMAK, OTURMUŞ, OTURTMA, OTURTUM, OTUZLUK

6 Harfli Kelimeler

OTURAK, OTURMA, OTURUM, OTURUŞ, OTUZAR



4 Harfli Kelimeler

OTUZ


Kelime bulma makinesi

O T U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

OT, TU, UT

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

OTURAKLILIK

  1. [isim] Oturaklı olma durumu

OTURMUŞLUK

  1. [isim] Benimsenmiş, yerleşmiş olma durumu
    • "Kontrbas öğretmeni Rıza'nın daha bir oturmuşluğu vardır rolüne." (Haldun Taner)

OTURTULMAK

  1. [-e] Oturtma işine konu olmak
    • "Her sandala böyle bütün devrin mümessili bir hanımefendi oturtulmuş gibi..." (Abdülhak Şinasi Hisar)

OTURTMALIK

  1. [isim] Yapının toprak üstünde kalan, 1 m kadar yükseklikte, bütün yapı boyunca devam eden, üstüne gelen duvarlardan birkaç santim dışarı çıkıntılı ana temel duvarı

OTURMALIK

  1. [isim] Subasman, oturma duvarı

OTURTULMA

  1. [isim] Oturtulmak işi

OTURULMAK

  1. Oturma işi yapılmak
    • "Bu evde oturulmaz."

OTURUŞMAK

  1. [nsz] Yatışmak, hızı azalmak

OTURUŞMA

  1. [isim] Oturuşmak işi

OTURULMA

  1. [isim] Oturulmak işi

OTURACAK

  1. [isim] Sandalye, tabure, kanepe gibi üstüne oturulan şey

OTUZUNCU

  1. [sıfat] Otuz sayısının sıra sıfatı, sırada yirmi dokuzuncudan sonra gelen

OTURAKLI

  1. [sıfat] Sağlam, gösterişli
    • "Çoğu dört köşe, kalın, oturaklı olan Arap üslubu minareler o ruhaniliği vermez." (Refik Halit Karay)
  2. Yerinde sağlam duran
  3. Yerinde ve sırasında söylenen, çarpıcı (söz)
  4. Saygı uyandıran, ağırbaşlı (kimse)
    • "Seçmenleriniz sizin daha bir oturaklı, daha bir ağırbaşlı, daha bir ölçülü olmanızı isterler." (Haldun Taner)

OTURTMAK

  1. [-i] Oturma işini yaptırmak
    • "Elini ayağını bağladım, bir köşeye oturttum." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Koymak, yerleştirmek
    • "Kalemi aldım ve kâğıda yazının başlığını oturttum." (Yusuf Ziya Ortaç)

OTUZLUK

  1. Yaşı otuz civarında olan
  2. İçinde otuz adet bulunan
  3. Otuz lira değerinde olan

OTURTUM

  1. [isim] Bir müzik parçasının seslendirilişinde insan sesleri ile çalgıların görevlendiriliş düzeni

OTURTMA

  1. [isim] Oturtmak işi
  2. Halka halka kesilmiş patates, patlıcan, kabak vb. sebzelerden yapılan bir çeşit kıymalı yemek

OTURMUŞ

  1. [sıfat] Yerleşik, yerleşmiş, güçlenmiş
    • "Oturmuş bir kurum."

OTURMAK

  1. [-e] Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek
    • "Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Daha ilk gecesinden karı lafı ile oturup kalkmaya başlarsa konu nereye varır?" (Memduh Şevket Esendal)
  2. [nsz] Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak
    • "Bakın, hikâye zordur, acımasız ve hoşgörüsüzdür. Oturursunuz ve başından kalkamazsınız." (Tarık Dursun K)
  3. [-i] Uygun gelmek, ölçüleri tam olmak
    • "Ütüsüz ve beli oturmamış pantolonunu çekti." (Tarık Buğra)
  4. [-de] Bir yerde sürekli olarak kalmak, ikamet etmek
    • "Aynı semtte oturdukları için komşu da sayılırlar." (Burhan Felek)
  5. [nsz] Hiçbir iş yapmadan boş vakit geçirmek, boş durmak
    • "Böyle oturacağınıza çalışsanız olmaz mı?"
  6. [nsz] Toprak veya yapı çökmek, aşağı inmek
    • "Temelin bu tarafı on santim oturmuş."
  7. [-le] Biriyle beraber yaşamak
    • "O günden beri, enişte beyle oturuyorum." (Sermet Muhtar Alus)
  8. Bir işi yapmakta olmak, bir işe başlamak üzere olmak
    • "Bu saat, kendimi bildim bileli sofraya oturma saatimizdir." (Yusuf Ziya Ortaç)
  9. Yer almak, geçmek
    • "Valilik makamına oturdu."
  10. [nsz] Benimsenmek, yerleşmek, kökleşmek
    • "Gelenekler gün geçtikçe iyice oturdu."
  11. Belli bir yörüngede dönmeye başlamak
    • "Uydu yörüngeye oturdu."
  12. Sıvı tortuları dibe çökmek, dipte toplanmak
  13. [nsz] Herhangi bir durumda belli bir süre kalmak
    • "Arif gibi bir adamla çene yarışına girmek istememekle beraber susup oturamazdı." (Memduh Şevket Esendal)
  14. Mal olmak
    • "Bu bize pahalıya oturdu."

OTURUŞ

  1. [isim] Oturma işi veya biçimi
    • "Başta delikanlılar, çoğunun oturuşunda bir büyüklenme var." (Tarık Buğra)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü