Sonunda ayet olan 19 kelime var. AYET ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ayet olan kelimeler listesine ya da başında ayet olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
BEGAYET, BİDAYET, CİNAYET, DİRAYET, HİDAYET, KİFAYET, NİHAYET, RİVAYET, ŞİKAYET, SİRAYET, VELAYET, VESAYET, VİLAYET
İNAYET, RİAYET
GAYET, PAYET, ŞAYET
AYET
A E T Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
4 Harfli Kelimeler
AYET
3 Harfli Kelimeler
ATE, TAY, YAT
2 Harfli Kelimeler
AT, AY, ET, EY, TA, TE, YA, YE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BİDAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Başlama, başlangıç
- "Sevdasını, bidayette kıyısından köşesinden paylaşırken, zamanla tamamen sahiplenmiş." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Başlama, başlangıç
- VESAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Vasilik
- "Vesayet ve himaye altına giren bir devlet istiklalini yitirir." (Haldun Taner)
-
[isim]
Vasilik
- VELAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Velilik
-
Otorite
-
Yetke
-
[isim]
Velilik
- HİDAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doğru yol, hak olan Müslümanlık yolu
- "Önce onu sünnet ettirmiş, hidayete erdiği için adını da Hadi koymuş ve konağına almış." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Doğru yol, hak olan Müslümanlık yolu
- RİVAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Söylenti
- "O, yanıma oturarak kara haberlerden, kötü rivayetlerden bahsetti." (Falih Rıfkı Atay)
- "Son nefesini vermeden önce, biraz daha ışık, diye söylendiği rivayet edilir." (Haldun Taner)
-
Bir olay, bir haber veya sözü nakletme
- "Rivayete göre, iğrenç, akla gelmez uğursuzluklar işlemişler." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Söylenti
- NİHAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Son
- "Ben nihayete doğru yanımdaki çocuğu dürterek kalktım." (Ömer Seyfettin)
- "Tekaüt olduktan sonra doktorlara inat, oburluğa, nargileye bir nihayet vermemişti." (Ömer Seyfettin)
-
[zarf]
(ni'ha:yet) Sonunda
- "Uzun bir münakaşadan sonra nihayet işi şakaya dökmek zorunda kaldı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bu komediye nihayet vermek, buraya bir daha gelmemek üzere çıkıp gitmek isterdim." (Halide Edip Adıvar)
-
[zarf]
-den başka bir şey değil
- "Ama bu, nihayet bir nüktedir." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Son
- CİNAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Adam öldürme
- "Cinayetlerin ve intiharların sebebi kudret ve imkân arasındaki dengesizliktir." (Refik Halit Karay)
- "İşgal kuvvetleri şu veya bu şekilde cinayetler işlemişlerdir." (Peyami Safa)
-
Adam öldürme derecesinde ağır suç
-
[isim]
Adam öldürme
- SİRAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hastalık başkalarına geçme, bulaşma
- "Yapılan muayene neticesinde, hastalığın kimseye sirayetine meydan verilmeyecektir." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Yazın korkunç sıtması, gökyüzüne ve gökyüzünün yıldızlarına kadar sirayet eden bu küçük kasabayı terke hazırlanıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yayılma, dağılma
- "Vehbi'nin bu şüphesi büyüklere sirayete başladı, çocuk bu fırtınada başka köye gitmiş olamaz." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Bu dedikodular bizim eve bile sirayet etti." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Hastalık başkalarına geçme, bulaşma
- BEGAYET
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Son derece, pek çok, aşırı
- "Kızım, evladım, sana söyleyeceğim sözler begayet mühim, begayet naziktir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
Son derece, pek çok, aşırı
- ŞİKAYET
- ...
- DİRAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zekâ
-
[isim]
Zekâ
- KİFAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yeterli miktarda olma, yetme, kâfi gelme
- "Kazandığım para benim sade hayatıma kifayet ediyor." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir işi yapabilecek yetenekte olma, yeterlik, liyakat, iktidar
-
[isim]
Yeterli miktarda olma, yetme, kâfi gelme
- VİLAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İl
- "İki haftadan beri komşu vilayetleri kasıp kavuran dayanılmaz sıcaklar burada..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Valilik
-
[isim]
İl
- İNAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İyilik, kayra, atıfet, ihsan, lütuf
-
[isim]
İyilik, kayra, atıfet, ihsan, lütuf
- RİAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sayma, saygı, ağırlama, itibar etme
- "Hakka riayet etmezsek sonra işimiz ters gider." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Uyma, boyun eğme
- "Edep ve erkâna riayet lazım." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Sayma, saygı, ağırlama, itibar etme
- PAYET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Giysi vb. işlemek için kullanılan küçük, pırıltılı pul
-
[isim]
Giysi vb. işlemek için kullanılan küçük, pırıltılı pul
- GAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Pek, çok, pek çok, güçlü bir biçimde, etkili olarak
- "Soframızda gayet samimi birkaç misafirimiz bulunur." (Aka Gündüz)
-
[zarf]
Pek, çok, pek çok, güçlü bir biçimde, etkili olarak
- ŞAYET
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[bağlaç]
Eğer
- "Bu parayı şayet sen ben vermezsek veren, başkaları olacak." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[bağlaç]
Eğer
- AYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kur'an surelerini oluşturan kısımlardan her biri
- "Unutmadığı ayetlerle namaz kılıyor, dua ediyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Kur'an surelerini oluşturan kısımlardan her biri