Sonunda nti olan 59 kelime var. NTİ ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde nti olan kelimeler listesine ya da başında nti olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
BİRİKİNTİ, ORTODONTİ, PEDODONTİ, TEREMENTİ
BEKLENTİ, ÇEVRİNTİ, SERPİNTİ, SİLKİNTİ, SÖYLENTİ, TİKSİNTİ, YÜKLENTİ
APRANTİ, BEZENTİ, ÇEKİNTİ, ÇİLENTİ, ÇİSENTİ, ÇİZİNTİ, DEĞİNTİ, DERİNTİ, DİDİNTİ, DÜZENTİ, EĞLENTİ, EKLENTİ, GARANTİ, GEZENTİ, GEZİNTİ, GİRİNTİ, İĞRENTİ, İMRENTİ, İRKİNTİ, İŞLENTİ, KESİNTİ, LEVANTİ, ÖZLENTİ, RÖLANTİ, SELİNTİ, SEZİNTİ, SİLİNTİ, TÜRENTİ, VERİNTİ, YİYİNTİ
EDİNTİ, EĞİNTİ, EKİNTİ, ELENTİ, ESİNTİ, EZİNTİ, İLİNTİ, İRİNTİ, İVİNTİ, ÖDENTİ, ÖZENTİ, ÜZENTİ
FANTİ, JANTİ, MANTİ, PİNTİ
ANTİ, İNTİ
N T İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
TİN
2 Harfli Kelimeler
İN, İT, Tİ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BİRİKİNTİ
-
-
[isim]
Bir yerde kendi kendine birikmiş olan şey
- "Komşunun kazları birikintilerde kanat çırpıp bağırıyordu." (Reşat Enis)
-
[isim]
Bir yerde kendi kendine birikmiş olan şey
- ORTODONTİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Diş hekimliğinin, dişleri çenelerin üzerine estetik ve görev bakımlarından düzenli bir biçimde yerleştirmekle uğraşan kolu
-
[isim]
Diş hekimliğinin, dişleri çenelerin üzerine estetik ve görev bakımlarından düzenli bir biçimde yerleştirmekle uğraşan kolu
- PEDODONTİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Diş hekimliğinde çocuk dişlerinin tedavisine ağırlık veren uzmanlık alanı
-
[isim]
Diş hekimliğinde çocuk dişlerinin tedavisine ağırlık veren uzmanlık alanı
- TEREMENTİ
-
-
[isim]
Terebentin
-
[isim]
Terebentin
- SİLKİNTİ
-
-
[isim]
Ürkerek sıçramak
-
Bitkilerde çiçek düşürme durumu
-
[isim]
Ürkerek sıçramak
- SERPİNTİ
-
-
[isim]
Dökülen veya akan bir şeyden sıçrayıp serpilen bölüm
- "Ali Rıza'nın ayaklarına kadar denizin serpintileri geliyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Damlacıklar, tanecikler durumunda, azar azar yağan yağmur veya kar, çilenti
-
Bir şeyin etkisi azalarak kalan veya gelen kısmı
- "Radyasyon serpintisi."
-
[isim]
Dökülen veya akan bir şeyden sıçrayıp serpilen bölüm
- YÜKLENTİ
-
-
[isim]
Angarya
-
[isim]
Angarya
- TİKSİNTİ
-
-
[isim]
Tiksinme işi, tiksinme, nefret
- "Halktan insanlara duyduğu tiksintiyi bu hastalığına bağlamak gerekir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Tiksinme işi, tiksinme, nefret
- SÖYLENTİ
-
-
[isim]
Ağızdan ağıza dolaşan, kesinlik kazanmayan haber, rivayet, şayia
- "Önce kulaktan kulağa fısıldanan bu söylentilerin meclis kürsülerinde açıkça ifade edildiği oluyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Ağızdan ağıza dolaşan, kesinlik kazanmayan haber, rivayet, şayia
- BEKLENTİ
-
-
[isim]
Gerçekleşmesi beklenen şey
-
Bireyin belli şart ve durumların alacağı biçimler veya kendisinden beklenenler konusundaki öngörüsü
-
[isim]
Gerçekleşmesi beklenen şey
- ÇEVRİNTİ
-
-
[isim]
Bir şeyin kendi ekseni çevresinde sürekli dönmesi
-
Çeşitli tahıl karışığı
-
[isim]
Bir şeyin kendi ekseni çevresinde sürekli dönmesi
- SİLİNTİ
-
-
[isim]
Bir yazının silinmiş olduğunu gösteren iz
- "Bu sayfada silintiler var."
-
[isim]
Bir yazının silinmiş olduğunu gösteren iz
- LEVANTİ
-
-
[isim]
Bir rüzgâr türü
- "Kışın sırtındaki paltoyu artık ne dıramudana ne de levanti rüzgârı uçurabiliyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bir rüzgâr türü
- GEZİNTİ
-
-
[isim]
Uzak olmayan bir yere yapılan gezi, tenezzüh
- "O civarın bütün ahalisi oralara yayılarak akşamları gezinti yapmaktadırlar." (Ahmet Rasim)
-
Kale duvarlarının iç tarafında kuleleri birbirine bağlayan dar yol
-
Bir çalgıyla belli bir parça çalmaksızın ezgiler çıkarma işi
-
Evlerde oda kapılarının açıldığı aralık, koridor
-
Sofa, balkon
-
[isim]
Uzak olmayan bir yere yapılan gezi, tenezzüh
- SEZİNTİ
- ...
- ÇİZİNTİ
-
-
[isim]
Ufak sıyrık
-
Bir yazıda üzeri çizilen yer
- "Bunlar iyi cins beyaz kâğıt üstüne yazılmamış, basılmıştı sanki. Silintisiz, çıkıntısız, çizintisiz." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Ufak sıyrık
- GİRİNTİ
-
-
[isim]
Düz bir yüzeyde bulunan içeri girmiş bölüm
-
[isim]
Düz bir yüzeyde bulunan içeri girmiş bölüm
- KESİNTİ
-
-
[isim]
Kesilen parça, kırpıntı
-
Bir işin bir süre için durması, inkıta, fasıla
- "İşimiz hiçbir kesintiye uğramadan yürüyor."
-
Ödenen bir paradan herhangi bir sebeple kesilen bölüm
- "Bu ücretin hiçbir kesintisi yoktur."
-
[isim]
Kesilen parça, kırpıntı
- DİDİNTİ
-
-
[isim]
Güçlük içinde ve sürekli olarak çalışıp çabalama, didişme
- "Rusya, Fransa, İngiltere ve Avusturya ile o didintiler olmasaydı eserini daha az bir zamanda tarsin ederek halk karşısında da muvaffak olacaktı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Güçlük içinde ve sürekli olarak çalışıp çabalama, didişme
- GARANTİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Güvence, inanca, teminat
- "Hatice'nin garantisi altında işini yürütmekten başka bir şeye bakmıyordu." (Tarık Buğra)
- "Bu konuda size bütün ciddiyetimle garanti verebilirim." (Mahmut Yesari)
-
[zarf]
Kesinlikle, kesin olarak, ne olursa olsun
-
[isim]
Güvence, inanca, teminat