Sonunda let olan 7 harfli 18 kelime var. LET ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde let olan kelimeler listesine ya da başında let olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E L T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
TEL
2 Harfli Kelimeler
EL, ET, LE, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DELALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kılavuzluk, aracılık
- "Hemşehrilerinden birinin delaletiyle, senet sahiplerinin her birini ayrı ayrı öğrendi." (Ercüment Ekrem Talu)
-
İz, işaret
- "Meğer fazla süs zenginliğe değil, fukaralığa delalet edermiş." (Ahmet Haşim)
-
[isim]
Kılavuzluk, aracılık
- TUVALET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yıkanma, tıraş olma, giyinme, süslenme, taranma işi
- "Başımı, tuvaletimi ve makyajımı bile ezbere yapacağım, aynada kendi yüzümü görmeyeceğim." (Peyami Safa)
-
Abiye
- "Asıl mühimi oyun için bir giyecek şey, yeni, açık bir tuvalet." (Tarık Buğra)
-
Vücut temizliği ve bakımı için gereken nesne
-
Sidik veya dışkı
-
İnsanın dışkısıyla idrarını boşalttığı yer, abdesthane, ayakyolu, yüznumara, hela, kenef, memişhane, kademhane
- "Nerede ise herkesi belediyenin tuvalet çukurlarına kadar takip edeceksiniz." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Yıkanma, tıraş olma, giyinme, süslenme, taranma işi
- DEHALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sığınma, korunma
-
[isim]
Sığınma, korunma
- ARBALET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kundaklı, tetikli yay
-
[isim]
Kundaklı, tetikli yay
- MOBİLET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir tür küçük motosiklet
-
[isim]
Bir tür küçük motosiklet
- KEFALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumu, kefillik
- "O zamanlarda her sene kefaletleri yüzünden bin lira, iki bin lira ödemek mecburiyetinde kalınmış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumu, kefillik
- HAYALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gerçekte var olmadığı hâlde bazen görüldüğü sanılan cin, peri, hortlak vb. görüntüler
-
Gerçekte var olmadığı hâlde varmış gibi görünen şey, görüntü
- "Gözümün önünde durmaksızın geçen bir hayalet var." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Belli belirsiz görülen şey, gölge
-
[isim]
Gerçekte var olmadığı hâlde bazen görüldüğü sanılan cin, peri, hortlak vb. görüntüler
- SUHULET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kolaylık
-
Yumuşaklık, naziklik
-
Uygun ortam
-
[isim]
Kolaylık
- SEFALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yoksulluk, yoksulluk sıkıntısı
- "İnsan onu bir gördü mü evlerin, sokakların sefaletini unutur giderdi." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Yoksulluk, yoksulluk sıkıntısı
- CEHALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bilgisizlik
- "Açlık gidecek, cehalet gidecek, benizler kanlanacak, tabiat yenilenecek, emir altına alınacaktı." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Bilgisizlik
- BESALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yiğitlik, yararlılık
-
[isim]
Yiğitlik, yararlılık
- KAZULET
-
-
[sıfat]
Kocaman
-
[sıfat]
Kocaman
- KANALET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Küçük kanal
-
[isim]
Küçük kanal
- VEKALET
- ...
- İSKELET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İnsan ve hayvan bedeninin kemik çatısı, teşrih
-
Yumuşak bölümleri dökülmüş, ölü bir vücudun kemiklerinin bütünü
-
Bir şeyi oluşturan temel çatı
- "Yanımızdaki genç, yolun ötesinde bir bina iskeleti gösterdi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir eserin genel planı
- "Bir romanın iskeleti."
-
[sıfat]
Çok zayıf
-
[sıfat]
Kuru, çıplak
- "Yürüdük, yürüdük, yaprakları düşmüş iskelet bir ormanın içine geldik." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
İnsan ve hayvan bedeninin kemik çatısı, teşrih
- DALALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sapınç, sapkınlık, doğru yoldan ayrılma
- "Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler." (Atatürk)
-
[isim]
Sapınç, sapkınlık, doğru yoldan ayrılma
- REZALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toplumun duygularını inciten olay veya durum, kepazelik, maskaralık, rezillik
- "Trafik düzeni rezalettir günden güne." (Necati Cumalı)
- "Her kadının takdim edilmek için can attığı böyle büyük bir adamla dansı yarıda bırakıp rezalet çıkarmak için insanın aklı kaçık olmalı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Toplumun duygularını inciten olay veya durum, kepazelik, maskaralık, rezillik
- FAZİLET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Erdem
- "Onun iyiliğini, faziletini, şan ve şerefini görmek benim saadetimdir." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Erdem