Sonunda asıl olan 12 kelime var. ASIL ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde asıl olan kelimeler listesine ya da başında asıl olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler

8 Harfli Kelimeler

MUNFASIL, MUTTASIL, VELHASIL

7 Harfli Kelimeler

BEDASIL, ELHASIL, MAYASIL

6 Harfli Kelimeler

ANASIL

5 Harfli Kelimeler

FASIL, HASIL, NASIL, VASIL

4 Harfli Kelimeler

ASIL


Kelime bulma makinesi

A I L S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

4 Harfli Kelimeler

ASIL, ASLI, SALI, SILA

3 Harfli Kelimeler

ASI, SAL

2 Harfli Kelimeler

AL, AS, IS, LA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

VELHASIL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zarf] Kısacası
    • "Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde." (Yahya Kemal Beyatlı)

MUTTASIL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Bitişik, yan yana olan
  2. [zarf] Aralık vermeden, aralıksız, durmadan, biteviye
    • "Tokmak muttasıl dövülüyor." (Refik Halit Karay)

MUNFASIL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Ayrı duran, ayrılmış, ayrık

BEDASIL
...
ELHASIL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zarf] Kısacası

MAYASIL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tende kızartı, kaşınma, sulanma, kabuk bağlama vb. doku bozukluklarıyla kendini gösteren ve bulaşıcı olmayan bir deri hastalığı, egzama
    • "Rıza Bey'in ayak parmakları mayasıl olmuştur." (Haldun Taner)
  2. Basur

ANASIL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zarf] Kökten, asıl olarak, esaslı bir biçimde
    • "Anasıl asker ve erkek bir kavim olmadıkları için askerliğin şanından hiçbir zaman nasipleri yoktur." (Yahya Kemal Beyatlı)

VASIL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Ulaşan, varan
    • "Biraz sonra tren Menemen'e vasıl oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

FASIL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bölüm, kısım, devre
    • "Kitabı kapadı, biraz durdu, sonra tekrar açarak o faslı sonuna kadar bir hamlede okudu." (Peyami Safa)
  2. Dönem, devre
    • "Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç." (Yahya Kemal Beyatlı)
  3. Belli bir sürede yapılan iş, karşılaşılan durum veya olay
    • "Fazla olarak arada bir patronu çekiştirmek, dedikodu yapmak faslı da kapanacak." (Halide Edip Adıvar)
  4. Peşrev, nakış, şarkı, saz semaisi vb. parçaların belli bir sıraya göre çalınıp söylenmesi
    • "Radyo ince sazdan sultaniyegâh faslına başlamış." (Atilla İlhan)
  5. Orta oyununa başlamadan önce saz takımının çaldığı köçek havası ve curcuna
  6. Osmanlı ve Arap tiyatrosunda oyunun perde bölümü

NASIL

Kelime Kökeni : Türkçe

  1. [zarf] Bir işin ne biçimde, hangi yolla olduğunu belirtmek için kullanılan bir söz
    • "Ben dudaklarımın ucuna gelen bir suali nasıl sorduğumu, niçin sorduğumu bilmiyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Acele etmez ağırdan alır, nasıl ki bu akşam da ağırdan alıyor." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Nasıl olmuşsa gece anam şişenin kırıldığının farkına varmamış." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Ölüm nasıl olsa gelecek diye düşündü." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Bir hareketin yapılış biçimine duyulan şaşkınlığı belirten bir söz
    • "Falih Rıfkı Atay gibi en güzel Türkçeyi yazan bir muhabirin kaleminden bu satırlar nasıl çıktı?" (Orhan Seyfi Orhon)
  3. İşin zorunlu olduğunu belirten bir söz
    • "Bu yaptıklarından sonra ona nasıl kızmam?"
    • "Okula nasıl gitmez!"
  4. Ne kadar çok
    • "Seni nasıl seviyorum."
  5. Elbette, kesinlikle
    • "Bak nasıl sınıfını geçecek!"
  6. "Ben sana dememiş miydim, gördün mü?" anlamlarında kullanılan bir söz
    • "Nasıl, kitap kiminmiş?"
  7. "Ne dediniz?" veya "iyi mi, beğendiniz mi?" anlamlarında kullanılan bir söz
    • "Nasıl, bir daha söyler misiniz?"
  8. [sıfat] Ne gibi, ne türlü

HASIL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Olan, ortaya çıkan, görünen
    • "Beklediği havanın hasıl olmadığını görerek yine sopasını sakladı." (Reşat Nuri Güntekin)

ASIL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı
    • "Bir belgenin aslı."
    • "Söylenenlerin aslı çıkarsa güç duruma düşecek."
    • "Ömrü savaş içinde geçer insanın, aslına bakarsan, ekmeğini topraktan çıkarmak için." (Azra Erhat)
  2. Kök, köken, kaynak
    • "Yazının aslı resimdir."
  3. Gerçeklik
    • "Bu haberin aslı yok."
  4. Soy, nesep
    • "İnsan dedi, aslını unutmamalıdır." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. [sıfat] Gerçek, esas, hakikat
    • "Genç kızın bıraktığı mektup asıl sebebi meydana çıkarmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
  6. [sıfat] Bir şeyin temelini oluşturan, ana
  7. [sıfat] Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan
    • "Asıl sanat budur."
  8. [sıfat] Bir görevde sürekli bulunan, yedek karşıtı
    • "Asıl jüri üyesi toplantıya gelmediğinden yedek üye çağrıldı."
  9. (a'sıl) Gerçekten, gerçek olarak
    • "İşin asıl tuhaf tarafı. Kabahat asıl bundadır."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü