Başında kol olan 6 harfli 12 kelime var. Kol ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde kol olan kelimeler listesine ya da sonu kol ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında kol bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
K L O Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KOL, LOK
2 Harfli Kelimeler
OK, OL
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KOLONİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sömürge
-
Göçmen topluluğu veya bu topluluğun yerleştiği yer
-
Bir ülkede bulunan küçük yabancı topluluğu
- "Ankara'daki Alman kolonisi."
-
Birlik durumda yaşayan aynı türden organizmaların oluşturduğu topluluk
-
[isim]
Sömürge
- KOLYOZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Uskumrugillerden, uzunluğu 30-35 cm olan, Akdeniz ve Karadeniz'de yaşayan bir balık türü (Scomber colias)
-
[isim]
Uskumrugillerden, uzunluğu 30-35 cm olan, Akdeniz ve Karadeniz'de yaşayan bir balık türü (Scomber colias)
- KOLSUZ
-
-
[sıfat]
Kolu olmayan
- "Etrafımda hastalar, topallar, kolsuzlar görmüştüm." (Ahmet Haşim)
-
Kol geçirilmemiş olan (giysi)
-
[sıfat]
Kolu olmayan
- KOLALI
-
-
[sıfat]
İçinde kola bulunan
-
Kolalanmış
- "Kolalı sert yaka, boğazda şişen gazel damarını sıkıyor." (Falih Rıfkı Atay)
-
Kolalanarak kullanılan
- "Kolalı gömlekler artık moda değil."
-
[sıfat]
İçinde kola bulunan
- KOLACI
-
-
[isim]
Giysi, örtü, çarşaf vb.ni yıkayarak kolalayan ve ütüleyen kimse
- "Adam sen de çamaşırları toplar, kolacıya yollarım, hem yıkar hem de ütüler." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bu işlerin yapıldığı yer
-
Kola (II) seven kimse
-
Kola (II) satan kimse
-
[isim]
Giysi, örtü, çarşaf vb.ni yıkayarak kolalayan ve ütüleyen kimse
- KOLLUK
-
-
[isim]
Gömlek kollarının ucundaki iliklenen bölüm, manşet
- "Frenk gömleğinde, bazen bileklerinden ellerinin üstüne düşen yuvarlak, katı, kolalı kollukları vardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
İş yaparken giysiyi korumak için bilekten dirseğe kadar kola geçirilen, genellikle koyu renkli kumaştan dikilmiş parça
- "Ellerini kolluklarından sıyırıp çekmekte bir zorluğa uğramıştır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Kollara takılan ve dikkati çekmesi istenen görevlilerin kimliklerini gösteren şerit
-
[isim]
Gömlek kollarının ucundaki iliklenen bölüm, manşet
- KOLTUK
-
-
[isim]
Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer
- "Gazetelerini bir koltuğunun altına koydu, zayıf kollarıyla kutulara sarıldı." (Halide Edip Adıvar)
- "Nihayet sonbaharın yağmurlu, serin bir günü koltuğa giriyorum." (Ömer Seyfettin)
- "Ercüment, memurluk hayatında her oturduğu koltuğu doldurmuş..." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Ben de aç duracak değilim ya! Bizim orada senin gibi bir ağa yok ki koltuğunun altına sığınalım." (Memduh Şevket Esendal)
-
Kol dayayacak yerleri olan geniş ve rahat sandalye
- "Ta yan beline kadar gömüldüğü koltuğunun içinden ileriye doğru uzandı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Eski düğünlerde damatla gelinin eve girerken konuklar arasından kol kola geçmeleri töreni
- "Babamız, annemizi gelin geldiği ilk gün şu merdivenin alt başında karşılamış, 'koltuk' yapılmıştı." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Yapıcılıkta yan destek
-
Demirledikten sonra gemiyi iskeleye, rıhtıma veya başka bir gemiye bağlayan ip
-
Koltuklama veya koltuklanma
- "O koltuktan hoşlanmaz."
-
Kayırma, destek
- "Dayısının koltuğunda sırtı yere gelmez."
-
Yüksek mevki, makam
- "Koltuk kavgası."
-
Genelev
- "Burası Mesut Bey adında bir herifin koltuğudur." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Mısır ve buğday fidesinin yanlarından çıkan filizler
-
Kenar, tenha yer
-
[isim]
Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer
- KOLOİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Jelatin niteliğinde olan ve suda dağılmışı zarlardan geçmemekle billursulardan ayırt edilen maddelerin genel adı, billursu karşıtı
-
[isim]
Jelatin niteliğinde olan ve suda dağılmışı zarlardan geçmemekle billursulardan ayırt edilen maddelerin genel adı, billursu karşıtı
- KOLÇAK
-
-
[isim]
Yalnız başparmağı ayrı, diğer dört parmağı bir örülmüş yün eldiven
-
Koltuk veya iskemlenin kol konacak parçası
- "Pencerenin karşısında, kolçaklarından biri kopuk, sallanan iskemleye oturmuş, iki eliyle sağlam kolçağa sıkı sıkı sarılmıştı." (Ayla Kutlu)
-
Ceket veya gömlek kollarının kirlenmesine engel olmak için bilekten dirseğe kadar geçirilen eğreti kolluk
-
Kola geçirilen işaretli bağ, pazubent
- "Kızılay kolçağı."
-
Zırhın kola geçirilen parçası
-
[isim]
Yalnız başparmağı ayrı, diğer dört parmağı bir örülmüş yün eldiven
- KOLERA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Şiddetli ishal ve kusmalarla kendini gösteren, çok bulaşıcı, salgın ve öldürücü bir hastalık
- "O sene Hicaz'da şiddetli bir kolera vardı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Şiddetli ishal ve kusmalarla kendini gösteren, çok bulaşıcı, salgın ve öldürücü bir hastalık
- KOLHOZ
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Rusya'da köylülerin ortak olarak çalıştıkları tarım işletmesi
-
[isim]
Rusya'da köylülerin ortak olarak çalıştıkları tarım işletmesi
- KOLDAŞ
-
-
[isim]
İş arkadaşı
-
[isim]
İş arkadaşı