Sonunda kin olan 6 harfli 16 kelime var. KİN ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde kin olan kelimeler listesine ya da başında kin olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
K N İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KİN
2 Harfli Kelimeler
İN, Kİ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GEÇKİN
-
-
[sıfat]
İhtiyarlamaya yüz tutmuş, yaşlanmış
- "Cemile geçkin, kısa boylu, tombul, konuşkan bir kızdır." (Necati Cumalı)
-
Geçmiş
- "Sanki otuzunu geçkin kadın o değil!" (Mahmut Yesari)
-
Gereğinden çok olgun veya solmaya başlamış (bitki)
- "Geçkin bir karpuz."
-
[sıfat]
İhtiyarlamaya yüz tutmuş, yaşlanmış
- SMOKİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Özel günlerde erkeklerin giydiği önü açık, ceketi genellikle ipek yakalı takım giysi
- "Köylerinde akşamları smokin giyen İngiliz Yahudisi muhtarlık eder." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Özel günlerde erkeklerin giydiği önü açık, ceketi genellikle ipek yakalı takım giysi
- ŞİŞKİN
-
-
[sıfat]
Şişmiş, şişirilmiş
- "Ayağa kalktı, arka ayaklarını geriye itip şişkin adaleleri çekerek ... gerdi." (Peyami Safa)
-
Kabarık, şiş
-
[sıfat]
Şişmiş, şişirilmiş
- TEMKİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işin sonunu düşünerek ölçülü, tedbirli davranma
- "Bütün temkin ve vakarını kaybedip konuşanlara sokuldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bir işin sonunu düşünerek ölçülü, tedbirli davranma
- YETKİN
-
-
[sıfat]
Gerekli olgunluğa erişmiş, olgun, kâmil, mükemmel
- "Bizim ülkemizde böyledir: Yetkin çalışmalar görmezden gelinir." (Selim İleri)
-
[sıfat]
Gerekli olgunluğa erişmiş, olgun, kâmil, mükemmel
- MİSKİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çok uyuşuk olan (kimse)
- "Hayran olduğum adamı miskin bir mektep çocuğu gibi yaka paça alıp götürdü." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Hoş görülemeyecek durumlar karşısında tepki göstermeyen (kimse)
-
Cüzzam hastalığına tutulmuş olan (kimse)
-
Âciz, zavallı
- "Âşık olan miskin olur / Hak yoluna teslim olur" (Yunus Emre)
-
[sıfat]
Çok uyuşuk olan (kimse)
- SEÇKİN
-
-
[sıfat]
Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, üstün, mümtaz, güzide, mutena, elit
- "Aralarında yurt çapında ün yapmış bilim adamları vardı, mühendisler vardı, kadın erkek seçkin aydınlar vardı." (Haldun Taner)
-
Bir toplumda gücü ve saygınlığı olan (kişi veya grup)
-
[sıfat]
Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, üstün, mümtaz, güzide, mutena, elit
- ÇİSKİN
-
-
[isim]
Çiseleyen yağmur
-
[sıfat]
Çiseleyen yağmurdan hafifçe ıslanmış
-
[isim]
Çiseleyen yağmur
- ÇİRKİN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Göze veya kulağa hoş gelmeyen, güzel karşıtı
- "Kız öyle müstesna bir güzelliğe sahip olmamakla beraber çirkin de değildi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Hoş olmayan, yakışık almayan (davranış veya söz)
- "Bu boş ve çirkin iddiayı bir kere de onun ağzından işitmek istedim." (Ömer Seyfettin)
-
Karanlık, dalavereli, şüpheli
- "Dedikodular artmış, o da bu çirkin işler içinde kalmak istemediğinden çekilmiş." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Göze veya kulağa hoş gelmeyen, güzel karşıtı
- KESKİN
-
-
[sıfat]
Çok kesici, iyi kesen
- "Sonunda keskin bir taşı testere gibi kullanarak ipi incelte incelte kopardı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Tiz (ses)
- "Bir kadın sesiydi bu. İnce ve keskin, dikkati hemen kapan ve bırakmayan bir ses." (Peyami Safa)
-
Kırıcı, incitici
- "En yakın dostlarının bile kusurlarını keskin bir dille yüzlerine vururmuş." (Haldun Taner)
-
Etkili, sert
- "Nihayet güneş doğdu, sis ve duman içinde çölün sabahlarında esen serin ve keskin rüzgârla üşüdük." (Falih Rıfkı Atay)
-
Acı, üzüntü veren
- "Öyle de keskinmiş ki bu kadın, yaptığı tüm kocakarı ilaçları her hastalığı şıp diye kesiyormuş." (Muammer İzgü)
-
Zampara
-
[sıfat]
Çok kesici, iyi kesen
- TERKİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yazılmış bir şeyi çizerek silme
-
[isim]
Yazılmış bir şeyi çizerek silme
- TEPKİN
-
-
[sıfat]
Tepkimeye ilişkin, tepkiyen
-
[sıfat]
Tepkimeye ilişkin, tepkiyen
- PİŞKİN
-
-
[sıfat]
Gereğince pişmiş
- "Pişkin ekmek."
-
Çabuk pişen, pişeğen, pişek
- "Pişkin nohut."
-
Saygısızca davranarak işini yürüten
- "Hiç istifini bozmayan bir pek pişkin hırsız hâli buldum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Girgin
- "Vasıf'ı hem arkadaş canlısı bir insan hem de gayet pişkin bir politikacı olarak tanıyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Deneyimi olan, herhangi bir şeye alışmış olan, olgun
- "Onların çoğu şimdi, yaşını başını almış, akıllı uslu, pişkin adamlardır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Gereğince pişmiş
- TELKİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir duyguyu, bir düşünceyi aşılama
- "Çocukluğumun en derin, en sürekli, en ihtiraslı sevgisini bana telkin eden bu üvey annemdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Talkın
-
Bilinç dışı bir sürecin aracılığıyla, kişinin ruhsal veya fizyolojik alanıyla ilgili bir düşüncenin gerçekleştirilmesi
- "İçinden gelen gizli bir telkin altında hareket ediyordu." (Peyami Safa)
-
[isim]
Bir duyguyu, bir düşünceyi aşılama
- BİTKİN
-
-
[sıfat]
Gücü tükenmiş olan, çok yorgun, argın, aygın
- "Kalbinden vurulmuş gibi kendini cansız, bitkin bir vaziyette koltuğa atmıştı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Gücü tükenmiş olan, çok yorgun, argın, aygın
- TESKİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Acı, öfke, heyecan vb. duyguları yatıştırma, dindirmeye çalışma
- "Ev sahibi erkek beni, kadın da onu teskine uğraşıyordu." (Burhan Felek)
- "Gönlüme teselli kendimde buldum / Sabır ile teskin ettim özümü." (Âşık Veysel)
-
[isim]
Acı, öfke, heyecan vb. duyguları yatıştırma, dindirmeye çalışma