Sonunda k olan 6 harfli 907 kelime var. K harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde k harfi olan kelimeler listesine ya da başında k harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

İLİNEK

  1. [isim] Bir şeye zorunluluk sonucu bağlı olmayan, onun özünde bulunmayan, rastlantı ile olan nitelik, araz

KAVLIK

  1. [isim] İçine genellikle kav konulan torba veya kap

KIRTIK
...
SIĞMAK

  1. [-e] Bir kaba, bir yere bütünüyle girebilmek veya içinden geçebilmek
    • "Bir tavla zarı kadar küçücük eve / Bir kadın iki çocuk nasıl sığar?" (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  2. Uygun olmak
    • "Bu davranışın ne akla ne mantığa ne de insanlığa sığar!"
    • "Kin başka, aşk başkadır, kızım! Muhabbete cinayet sığmaz." (Ömer Seyfettin)

YOLLUK

  1. [isim] Yolculuk sırasında yenmek üzere hazırlanan yiyecek, yol azığı
  2. Yolcuya verilen armağan
  3. Koridorlara serilen, dar ve uzun halı, yol halısı
  4. Yol masrafı olarak ödenen para, harcırah
    • "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ödenek ve yollukları kanunla düzenlenir." (Anayasa)

YASTIK

  1. [isim] Başın altına koymak veya sırtı dayamak için kullanılan, içi yün, pamuk, kuş tüyü, ot vb.yle doldurulmuş küçük minder
    • "Pencerenin önünde uzun yüksekçe bir sedirle ot yastıkları var." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Bu biçimde yapılmış ve türlü işlerde kullanılan şey
    • "İğne yastığı. Ütü yastığı."
  3. Fide yetiştirmek için ince toprak ve gübreden hazırlanmış yüksekçe yer
  4. Yapılarda, makinelerde bazı bölümlerin üzerine dayandığı parça

ÇÖLYAK
...
KÜSLÜK

  1. [isim] Küs olma durumu, dargınlık

ŞAŞMAK

  1. [-e] Umulmayan, beklenmeyen veya olağanüstü bir olay, bir olgu karşısında şaşkın duruma gelmek, hayret etmek
    • "Aynı anda nasıl olur da başka bir iş tutabileceğine şaşar kalırdınız." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  2. [-den] Yolundan sapmamak, gidişini değiştirmemek veya yanılmamak
    • "Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma / Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma." (Tevfik Fikret)
  3. [-i] Şaşırmak
    • "Yolunu şaşmak. Gününü şaşmak."

FİNTEK
...
SAĞMAK

  1. [-i] Memeyi parmaklar arasında sıkarak sütünü akıtmak
    • "Gözümüzün önünde keçilerden sağdıkları köpüklü sütlerimizi yarıda bırakıp kalktık." (Aka Gündüz)
  2. Kovandaki balı peteklerden almak
  3. Yumak durumundaki bir şeyi çözüp açmak
    • "İpek kozalarını sağmak."
  4. Aldatarak parasını çekmek

SÜVMEK
...
ULAMAK

  1. [-i] Eklemek, katmak, ilave etmek

YILLIK

  1. [sıfat] Yapımından veya doğumundan başlayarak üzerinden bir yıl geçmiş olan
    • "O gün yıllık hesapları getirmişlerdi." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Bir yıl için, senelik, senevi
    • "Evi yıllık tuttular."
  3. Yılda bir yapılan
    • "Kuruluşun yıllık toplantısı."
  4. [isim] Bir yılda verilen ücret
    • "Bu evin yıllığı bir milyon liradır."
  5. [isim] Yılda bir çıkan ve o yılın olaylarını anlatan kitap, bülten, dergi vb. eser, salname
  6. [isim] Yılın gün, hafta, ay vb. bölümlerinden başka, bayram, yıl dönümü gibi belli günleri ve birtakım astronomi, meteoroloji, istatistik bilgilerini gösteren kitap biçiminde takvim, almanak
  7. [isim] Öğretim yılı sonunda hazırlanan, öğrenci, öğretmen ve yöneticilerin özellikleriyle ilgili bilgiler ile eğlendirici konuların yer aldığı kitap

PARMAK

  1. [isim] İnsanda ve bazı hayvanlarda ellerin ve ayakların son bölümünü oluşturan, boğumlu, oynak, uzunca organların her biri
    • "Uzun, sinirli parmakları locanın kenarında uzanmış, boksörün kulağını koparıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Hele geçen gün o Meşincioğlu Kerim Bey'e yaptığın işe parmak ısırdım." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Bu küçük beldede kocaman işler göreceğini, herkese parmak ısırtacak eserler çıkaracağını zannediyordu." (Refik Halit Karay)
    • "Ne istersin çocuk, çocuktan? dedi. Daha parmak kadar, kemikleri kırılacak, öyle ince." (Orhan Kemal)
  2. [sıfat] Eni bu organ kadar olan
    • "Değneği iki parmak kısaltmalı."
    • "Bu arada benim öteden beri gözüme çarpan bir noktaya şimdi parmak basacağım." (Burhan Felek)
  3. [sıfat] Koyu sıvılara daldırıp çıkarıldığında bu organa bulaşan miktar kadar olan
    • "Bir parmak bal."
  4. Bir tekerleğin merkezinden çemberine kadar uzanan çubukların her biri
  5. İnç
  6. Bir işe karışmış olma ilgisi
    • "Bu işte onun parmağı var."
  7. Arşının yirmi dörtte biri

SALMAK

  1. [-i] Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek
    • "Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı." (Ercüment Ekrem Talu)
  2. İvedilikle yollamak, hemen göndermek
    • "Bununla beraber peşine adam salmak gerekir." (Aka Gündüz)
  3. Koymak, katmak
    • "Halk ruhunun benliğinizde yeniden uyanıp hararetini gönlünüze saldığını duyarsınız." (Refik Halit Karay)
  4. Sürmek
    • "Bunun içindir ki dal budak saldı, yemiş vermeye başladı." (Ruşen Eşref Ünaydın)
  5. Uğratmak
    • "Başını derde salmak."
  6. Vergi yüklemek
    • "Ona elli bin lira salmışlar."
  7. Üzerine yürütmek
    • "Tazıyı tavşana salmak."
  8. [-e] Saldırmak
    • "Aç kurt, yılana da salar, taşa da! dedi." (Memduh Şevket Esendal)
  9. Sarkıtmak
    • "Soğutmak için kuyuya su kabı saldı."
  10. Gemi demir üzerinde dört yana dönmek
  11. [-i] Bakmamak, ilgilenmemek, özen göstermemek

ŞİMŞEK

  1. [isim] Bir bulutun tabanı ile yer arasında, iki bulut arasında veya bir bulut içinde elektrik boşalırken oluşan kırık çizgi biçimindeki geçici ışık, balkır, çakım, çakın, yalabık, yıldırak
    • "Üst üste birkaç şimşek çakıyor." (Atilla İlhan)
    • "Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan / Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan." (Yahya Kemal Beyatlı)
  2. Parıltı
    • "Bazen kara gözlerinde şimşekler çakıyordu." (Reşat Enis)

YIĞMAK

  1. [-i] Bir tepe oluşturacak biçimde üst üste koymak
  2. [-i] Biriktirmek
    • "Herkes kışlık kömürünü yığdı."
  3. Toplamak, bir araya getirmek
    • "Bu yaşlıları kapının arkasına yığdılar." (Ömer Seyfettin)

AGUCUK

  1. [ünlem] Süt çocuğunu sevmek için söylenen bir söz

AHACIK

  1. [edat] İşte

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü