Sonunda k olan 6 harfli 907 kelime var. K harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde k harfi olan kelimeler listesine ya da başında k harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AHACIK
-
-
[edat]
İşte
-
[edat]
İşte
- BİTNİK
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Genel davranışları ve hırpani giysileri ile toplum hayatından kopma eğilimi gösteren ve toplum dışında bir yaşantısı olan genç
-
[isim]
Genel davranışları ve hırpani giysileri ile toplum hayatından kopma eğilimi gösteren ve toplum dışında bir yaşantısı olan genç
- ÇALKAK
-
-
[isim]
Çalkar
-
[isim]
Çalkar
- KAKLIK
-
-
[isim]
Kaya ve ağaç oyuklarında su birikintisi
-
[isim]
Kaya ve ağaç oyuklarında su birikintisi
- STATİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Duruk
-
Gelişme, ilerleme göstermeyen
- "Bütün ömrü bu çeşit statik susanlara karşı mücadeleyle geçmiş Atatürk gibi bir büyük inkılapçı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Duruk
- YİTMEK
-
-
[nsz]
Yok olmak, ortadan kalkmak, kaybolmak
-
Görünmez olmak
-
Sahip olunan bir şey elden çıkmak
-
[nsz]
Yok olmak, ortadan kalkmak, kaybolmak
- BİNMEK
-
-
[-e]
Yüksek bir şeyin veya bir hayvanın üstüne çıkıp ayaklarını sallandırarak oturmak
- "Belki de atlara binerek dolaşırız." (Refik Halit Karay)
- "Bindiği dalı kesmek diye bir deyim vardır ya, sanki insanlığın bugünkü bunalımını anlatmak için bulunmuş." (Haldun Taner)
-
Bir yere gitmek için tren, vapur, uçak, otomobil vb. bir taşıtta yer almak
- "Vapurlara, trenlere ihtiyarları itip çocukları ezip biniyoruz." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Bisiklet, motosiklet, binek hayvanı kullanmak
-
İş istenilmeyen veya beklenilmeyen bir biçim almak
- "İş inada bindi."
-
Bir şey sıkışarak yanındakinin üstüne çıkmak
- "Damar damara binmiş."
-
[nsz]
Fiyat artmak
- "Pamuklulara yüzde on bindi."
-
Eklenmek, katılmak
- "Annemin dul maaşından ayrılmış bütçeme bir de posta masrafı binmişti her hafta." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[-e]
Yüksek bir şeyin veya bir hayvanın üstüne çıkıp ayaklarını sallandırarak oturmak
- BULTAK
-
-
[isim]
Bir ile üç yaş grubu için oluşturulmuş, üzerinde çeşitli biçimlerin ve uygun parçalarının bulunduğu zekâ oyunu
-
[isim]
Bir ile üç yaş grubu için oluşturulmuş, üzerinde çeşitli biçimlerin ve uygun parçalarının bulunduğu zekâ oyunu
- CAMLIK
-
-
[isim]
Camlı çerçeve ile bölünmüş yer
-
Çiçek, sebze vb. bitkileri dış etkenlerden korumak için yapılmış küçük limonluk, camekân
-
[isim]
Camlı çerçeve ile bölünmüş yer
- KÜSLÜK
-
-
[isim]
Küs olma durumu, dargınlık
-
[isim]
Küs olma durumu, dargınlık
- BELLEK
-
-
[isim]
Yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücü, dağarcık, akıl, hafıza, zihin
- "Böylelerini dinlediğimizde, belleğimizde sözleri, hiç mi hiç, kalmaz." (Salâh Birsel)
-
Bir bilgisayarda, programı değişmeyen verileri, yapılacak iş için gerekli olan ara sonuçları toplayan bölüm
-
[isim]
Yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücü, dağarcık, akıl, hafıza, zihin
- KEŞKEK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İyice dövülmüş buğdayın etle birlikte uzun süre kaynatılmasıyla yapılan bir yemek
-
[isim]
İyice dövülmüş buğdayın etle birlikte uzun süre kaynatılmasıyla yapılan bir yemek
- ARICAK
- ...
- SAPÇIK
-
-
[isim]
Küçük sap
-
Bir organı, organizmanın öteki bölümlerine bağlayan, içinde damarlar, sinirler ve görev kanalları bulunan ögelerin tümü
- "Akciğer sapçığı."
-
Ucunda çiçek bulunan dalcık
-
[isim]
Küçük sap
- TAYLAK
-
-
[isim]
At veya deve yavrusu
-
[isim]
At veya deve yavrusu
- BAKMAK
-
-
Bakışı bir şey üzerine çevirmek
- "Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim." (Cahit Sıtkı Tarancı)
- "Bak, bu söylediğin doğru!"
- "Bak bak, neler olmuş da haberimiz yok!"
- "Kim olduğumu anlasın bakalım!" (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Aramak
- "Bak şu işe!"
- "Akşam oluyor, baksana hava karardı."
-
Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak
- "Limana bakan penceresinden deniz görünürdü." (Orhan Veli Kanık)
- "Adamın aklına bak! Lafa bak! Kılığa bak!"
-
Bir şeyin gelişmesi veya iyi bir durumda kalması için emek vermek
-
Beslemek, geçindirmek
- "Üç çocuklu bir aileye bakıyor."
-
Bir iş birinden beklenmek
- "Evin bütün işleri bana bakıyor."
-
Hastayı muayene etmek
-
Tedavi etmek için ilgilenmek
-
Yoklamak, incelemek, denemek
- "Git bak bakalım, evdeler mi? Şu hesaba sen de bak. Yemeğin tadına bakar mısınız?"
-
Bir işi yapmak, bir işi yapmakla görevli olmak
- "Pasaport işine polis bakar."
-
[nsz]
İlgilenmek
- "Baktılar, ettiler, ilaç, tedavi, faydası olmadı." (Erhan Bener)
-
Uğraşmak, meşgul olmak
- "Çocuğum, sen derslerine bak."
-
Yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmak
- "Bu iş beş bin liraya bakar."
-
Gözetmek, korumak
-
Renklerde benzemek, andırmak
- "Bu kumaşın rengi yeşile bakıyor."
-
Önem vermek, önem vererek üzerinde durmak
- "Aşka kutsal gözle bakanları üzmekten korkarım." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Anlamak, farkına varmak
- "Bazı akşamlar bakarım Halil savuşur, nereye gittiğini de kimseye söylemez." (Memduh Şevket Esendal)
-
Başka bir şeyle ilgilenmeyip elindeki veya önündeki işle uğraşır olmak
- "Yemeğini yemene bak! Vaktini boş geçirmemeye bak!"
-
[nsz]
Bebeğin veya çocuğun eğitim ve bakımıyla ilgilenmek
- "Kadınlar, iş dönüşü çocuk bakıyor, yemek hazırlıyorlardı, o yorgunlukla." (Necati Cumalı)
-
Bakışı bir şey üzerine çevirmek
- KOVMAK
-
-
[-i]
Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak, defetmek
- "Fethi Bey çalgıları kovdu, davul zurna istedi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak
-
İşine son vermek, görevinden atmak, uzaklaştırmak
-
Varlığına son vermek, ortadan kaldırmak
-
Gözetmek
- "Sıra, saygı kovarak yetişmiş bütün efendiler, Türkiye'nin bütün Avrupa görmüşleri ona kızar, onu küçük düşürmeye çalışır." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak, defetmek
- ŞİİLİK
- ...
- BESLEK
-
-
[isim]
Besleme, hizmetçi, ahretlik
-
[isim]
Besleme, hizmetçi, ahretlik
- GEĞREK
-
-
[isim]
Kaburganın alt yanında bulunan boşluklardan her biri
- "Kendi aralarında, bir hiç yüzünden, kıkır da kıkır gülerler. Gülmekten de geğrekleri ağrır." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Kaburganın alt yanında bulunan boşluklardan her biri