Sonunda k olan 6 harfli 907 kelime var. K harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde k harfi olan kelimeler listesine ya da başında k harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ARUSEK
- ...
- BOZMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
- "Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
-
Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak
- "Bir insanın aklını bozabilmesi için evvelce bu aklın mevcut olması lazım gelir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Dokunmak, zarar vermek
- "Bu yemek midemi bozdu."
-
Geçersiz bir duruma getirmek
- "Eğer nişanını bozduysa yazıklar olsun." (Memduh Şevket Esendal)
-
Büyük parayı küçük birimlere ayırmak
- "Bir milyon lira bozar mısın?"
-
Bozguna uğratmak, yenmek, mağlup etmek
- "Düşman ordusunu bozmak."
-
Altını paraya çevirmek, bozdurmak
-
Yabancı ülke parasını Türk parasına çevirmek
-
Bağ veya bostanın son ürününü toplamak
- "Bostanı bozduk."
-
Kızlığına zarar vermek
-
Biçimini ve kullanılışını değiştirmek
- "Eskileri bozuyor, beni, çocuğu giydiriyor." (Ömer Seyfettin)
-
Bırakmak, dağıtmak
- "Tam biraz rahat edeceğim, işimi bozuyorsun." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir kimseyi beklemediği bir davranış karşısında bırakarak veya sözünü yalana çıkararak küçük düşürmek
- "Adamcağızı fena bozdunuz."
-
[-le]
Aklını yitirecek derecede bir şeye düşkün olmak
- "Adamcağız politika ile bozmuş."
-
Kötü duruma getirmek
-
[-i]
Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
- KRİTİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Eleştiri
- "Orhan'ın apartmanını kritik etmek için ince bahaneler arıyordu." (Peyami Safa)
-
Ciddi
-
[sıfat]
Nazik
-
[isim]
Eleştiri
- SELÇUK
- ...
- TATMAK
-
-
[-i]
Dil yardımıyla bir şeyin tadının nasıl olduğunu anlamak
- "Ben de tadabilir miyim? Çok merak ediyorum." (Tarık Buğra)
-
Bir şeyden az miktarda yemek veya içmek
- "O meşhur beyaz şaraplarını tattık." (Haldun Taner)
-
Bir duruma uğramış olmak
- "Yaşamın her acısını tatmış."
-
Duymak, hissetmek
-
[-i]
Dil yardımıyla bir şeyin tadının nasıl olduğunu anlamak
- BEŞLİK
-
-
[sıfat]
Beşi bir arada olan
- "Beşlik cezve."
-
Beş tane alabilen
-
[isim]
Beş birimden oluşan para
- "On milyonu iki beşlik yapınız."
-
[isim]
Beş para, beş kuruş veya beş lira değerinde olan akçe
-
[sıfat]
Beşi bir arada olan
- ODAŞIK
- ...
- ÖTÜRÜK
-
-
[isim]
İshal
-
[isim]
İshal
- SAĞMAK
-
-
[-i]
Memeyi parmaklar arasında sıkarak sütünü akıtmak
- "Gözümüzün önünde keçilerden sağdıkları köpüklü sütlerimizi yarıda bırakıp kalktık." (Aka Gündüz)
-
Kovandaki balı peteklerden almak
-
Yumak durumundaki bir şeyi çözüp açmak
- "İpek kozalarını sağmak."
-
Aldatarak parasını çekmek
-
[-i]
Memeyi parmaklar arasında sıkarak sütünü akıtmak
- ŞİMŞEK
-
-
[isim]
Bir bulutun tabanı ile yer arasında, iki bulut arasında veya bir bulut içinde elektrik boşalırken oluşan kırık çizgi biçimindeki geçici ışık, balkır, çakım, çakın, yalabık, yıldırak
- "Üst üste birkaç şimşek çakıyor." (Atilla İlhan)
- "Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan / Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Parıltı
- "Bazen kara gözlerinde şimşekler çakıyordu." (Reşat Enis)
-
[isim]
Bir bulutun tabanı ile yer arasında, iki bulut arasında veya bir bulut içinde elektrik boşalırken oluşan kırık çizgi biçimindeki geçici ışık, balkır, çakım, çakın, yalabık, yıldırak
- SİNCİK
- ...
- SORMAK
-
-
[-i]
Birine soru yönelterek herhangi bir konuda bilgi istemek, sual etmek
- "Hastanenin nöbetçi doktoru yok mu? diye soruyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Öyle bir sıcak ki sorma gitsin! Sorma başımıza gelenleri! O işi sorma, sarpa sardı!"
-
Bir işin sorumluluğu kendisinde olmak, bir işten sorumlu bulunmak
- "Bu işi benden sorarlar."
-
[-i]
Birine soru yönelterek herhangi bir konuda bilgi istemek, sual etmek
- METRİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Metre veya metreyi temel olarak alan ölçülerle ilgili, ölçümlü
-
[sıfat]
Metre veya metreyi temel olarak alan ölçülerle ilgili, ölçümlü
- SOLMAK
-
-
[nsz]
Rengini yitirmek, rengi uçmak
- "Sen, yüzü beyaz güller gibi solan / Adın ve senin?" (Turan Oflazoğlu)
-
Tazeliğini, diriliğini veya parlaklığını yitirmek
- "Kuşlar ağlıyor, çiçekler soluyor, yapraklar dökülüyor, ufuklar kararıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Rengini yitirmek, rengi uçmak
- YÜZLÜK
-
-
[isim]
Yüz lira değerinde olan para
-
On kuralına göre yazılmış bir tam sayıda sağdan sola doğru üçüncü basamak
-
[sıfat]
Yüzü, yüz tanesi bir arada olan
- "Yüzlük paket. Yüzlük deste."
-
[isim]
Yüz lira değerinde olan para
- BARDAK
-
-
[isim]
Su vb. şeyleri içmek için kullanılan, genellikle camdan yapılan kap
- "Elim titredi, bardağı dudağımda güç tuttum." (Falih Rıfkı Atay)
- "Son tartışmamızın bardağı taşıran damla olduğu belli oluyordu." (Erhan Bener)
- "Son davranışı bardağı taşırmaya yetti."
- "Sabahleyin yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Bu kabın alacağı miktarda olan
- "Bana sadece bir büyük bardak çay getirdiler." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Boduç, çamçak
-
Toprak testi
-
[isim]
Su vb. şeyleri içmek için kullanılan, genellikle camdan yapılan kap
- BOZRAK
-
-
[sıfat]
Rengi boza çalan
-
[sıfat]
Rengi boza çalan
- ÇAPÇAK
-
-
[isim]
Çamçak
-
Ağzı açık fıçı
- "Elimi çapçağa daldırdım, karidesi bıyığından yakaladım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Çamçak
- MARSIK
-
-
[isim]
Yapılırken iyice yakılmadığından duman ve koku vererek yandığı için baş ağrısı yapan odun kömürü
- "Mangalın üstünde bir boru, marsık kokusu dar sokağı doldurmuş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Yapılırken iyice yakılmadığından duman ve koku vererek yandığı için baş ağrısı yapan odun kömürü
- SEVMEK
-
-
[-i]
Sevgi ve bağlılık duymak
- "Çok az lakırtı söylediği için sevdiği arkadaşları bile kendisini iyice anlayamamışlardı." (Ömer Seyfettin)
-
Birine sevgiyle bağlanmak, gönül vermek
- "Ne kadınlar sevdim zaten yoktular / Böyle bir sevmek görülmemiştir." (Atilla İlhan)
-
Çok hoşlanmak
- "Bazıları entari üstüne kürk giymeyi daha çok severlerdi." (Refik Halit Karay)
-
Okşamak
-
Yerini, şartlarını uygun bulmak
- "Bu ağaç nemli ortamı sever."
-
[-i]
Sevgi ve bağlılık duymak