İçinde üs olan 7 harfli 60 kelime var. İçerisinde ÜS bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında üs olan kelimeler listesine ya da Sonu üs ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
S Ü Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
SÜ, ÜS
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MÜSİLAJ
- ...
- ÜSTYAPI
-
-
[isim]
Altyapı üzerine kurulan, oturmaya veya üretime yarayan yapıların tümü
-
Altyapı üzerinde oluşan kültür, din, sanat, felsefe, bilim, ülkü, siyasal kurumlar gibi toplumsal değerleri içeren genel kavram, altyapı karşıtı
- "Ahlakla her şeyin çözümlenemeyeceğini, ahlakın bir üstyapı olduğunu bilenlerdenim." (Haldun Taner)
-
Demir yolculukta toprak düzleme hattının ve köprü, kemer vb. sanat eserlerinin üstünde yapılan ve demir yolu hattının döşenmesini amaçlayan etkinliklerin tümü
-
Bir alaşımın mikroskop kullanmadan çıplak gözle incelenen yüzeysel tabakalarından anlaşılabilen genel yapısı
-
[isim]
Altyapı üzerine kurulan, oturmaya veya üretime yarayan yapıların tümü
- MÜSAVAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eşitlik, denklik
- "Hürriyet, müsavat diye herkesin ağzına bir parmak bal çaldılar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Eşitlik, denklik
- ÜSTENME
-
-
[isim]
Üstenmek işi, taahhüt, angajman
- "Kimseyle bu türlü alışverişim yoktu. Kimsenin üstenmesi, girdisi çıktısı, alacağı, borcu ile uğraşmak istemiyordum." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Üstenmek işi, taahhüt, angajman
- KÜMÜLÜS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Küme bulut
-
[isim]
Küme bulut
- ÜSTELİK
-
-
[zarf]
Ayrıca, bir de, bundan başka
- "Üstelik bu sene dimağımda büyük bir yorgunluk duyuyorum." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Güçlü, kuvvetli, sağlam
- "Benim sesim ondan daha üsteliktir!" (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Üste verilen şey, fark
- "Saatimi bu kalemle değiştirdim, bin lira da üstelik aldım."
-
[zarf]
Ayrıca, bir de, bundan başka
- KÜSURAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Artan, geriye kalan parçalar, kesirler, küsur
-
[isim]
Artan, geriye kalan parçalar, kesirler, küsur
- MÜSTEVİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Her yeri aynı düzeyde olan, düz
-
[isim]
Düzlem
-
Her yeri aynı düzeyde olan, düz
- ÜSKÜDAR
- ...
- RÜSUMAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bazı mallardan devletçe alınan vergiler
- "Size ya rüsumat müdürlüğünde yahut da şehir eminliğinde gözü olduğunu söyler." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Bazı mallardan devletçe alınan vergiler
- FÜSUNLU
- ...
- HÜSEYNİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde dügâh perdesinde karar kılan bir makam
-
Klasik Türk müziğinde mi notası
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde dügâh perdesinde karar kılan bir makam
- TEESSÜS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kurulma, ortaya çıkma
-
Yerleşme, temelleşme, kökleşme
-
[isim]
Kurulma, ortaya çıkma
- MÜSAADE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İzin, icazet, ruhsat
- "Rica ederim, bize artık müsaade edin!" (Osman Cemal Kaygılı)
-
Elverişli, uygun olma durumu
-
[isim]
İzin, icazet, ruhsat
- ÜSLUPLU
-
-
[sıfat]
Üslubu olan
- "On dokuzuncu asırda aşk, ömrünü üsluplu salonlarda geçirir oldu." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Üslubu olan
- ÖRTÜSÜZ
-
-
[sıfat]
Örtüsü olmayan
-
Örtülmemiş
- "İşte yalının penceresinde yengemin örtüsüz başı renkli bir demet..." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Açık seçik, gizlenmeyen
- "En ciddileri bile cıvıtan meclis, örtüsüz telmihlere, taşkın hareketlere de müsamaha etmeye başlamıştı." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Örtüsü olmayan
- MÜSTAİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Doğuştan yetenekli, kabiliyetli olan
-
[sıfat]
Doğuştan yetenekli, kabiliyetli olan
- CÜSSELİ
-
-
[sıfat]
İri yapılı, iri gövdeli, iri yarı (kimse)
-
[sıfat]
İri yapılı, iri gövdeli, iri yarı (kimse)
- YÜZÜSTÜ
-
-
[zarf]
Yüzü yere gelecek biçimde
- "Dişçi, kendini yüzüstü bir kanepeye attı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Altı hücreyle cümle kapısının taş kemeri, kalın meşe tahtasından kapı kanatları yüzüstü kaldılar." (Kemal Tahir)
-
Başlanmış fakat tamamlanmamış bir durumda
- "Evdeki işimi gücümü yüzüstü bıraktım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zarf]
Yüzü yere gelecek biçimde
- ÜSLENİŞ
- ...