İçinde üs olan 5 harfli 39 kelime var. İçerisinde ÜS bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında üs olan kelimeler listesine ya da Sonu üs ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
S Ü Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
SÜ, ÜS
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- CÜSSE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan gövdesi
-
[isim]
İnsan gövdesi
- VİRÜS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Hastalık yapıcı, bakterilerden daha küçük, yaşamak için bir başka hücrenin içine girmek zorunda olan ve ancak elektron mikroskobunda görülebilen parazit
-
Veri girişi yoluyla bilgisayarlara yüklenen, sistemin veya programların bozulmasına, veri kaybına veya olağandışı çalışmasına neden olan yazılım
-
[isim]
Hastalık yapıcı, bakterilerden daha küçük, yaşamak için bir başka hücrenin içine girmek zorunda olan ve ancak elektron mikroskobunda görülebilen parazit
- KİMÜS
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Yemeklerin mide öz suyuyla karıştıktan sonra aldığı durum
-
[isim]
Yemeklerin mide öz suyuyla karıştıktan sonra aldığı durum
- TİFÜS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bitle geçen, ortalama on beş gün süren, vücutta pembe lekelerle beliren, ateşli ve tehlikeli bir hastalık, lekeli humma
-
[isim]
Bitle geçen, ortalama on beş gün süren, vücutta pembe lekelerle beliren, ateşli ve tehlikeli bir hastalık, lekeli humma
- ÜSTÜN
-
-
[sıfat]
Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, onları geride bırakan
- "Zekâsının işlek, hatasız ve çok üstün olduğunu bir daha anlıyorum." (Refik Halit Karay)
- "Aşk, hayatın bütün zevklerine üstün gelen ruhani bir varlıktır." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Birine veya bir şeye göre nitelik bakımından daha yüksek, daha elverişli olan, faik
- "Aliço'nun bir gömlek üstün olduğu iyice belirlenmiştir." (Salâh Birsel)
-
[sıfat]
Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, onları geride bırakan
- ÜSLUP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz
- "Akşam içinde en büyük üstatların eserleri kadar mükemmel ve muhteşem olan tabiat bize bir eda ve üslup dersi verir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Bir sanatçıya, bir çağa veya bir ülkeye özgü teknik, renk, biçimlendirme ve söyleyiş özelliği, biçem, stil
- "Bu üslup ruhumun yazıma akseden hâletini gösteriyor." (Refik Halit Karay)
-
Sanatçının görüş, duyuş, anlayış ve anlatıştaki özelliği veya bir türün, bir çağın kendine özgü anlatış biçimi, biçem, tarz, stil
- "Üslup beyan aynıyla insandır." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz
- HÜSÜN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güzellik
-
[isim]
Güzellik
- RÜSUM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Vergiler
-
[isim]
Vergiler
- SÜLÜS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Üçte bir
-
[isim]
Arap alfabesiyle yazılan bir tür süslü yazı
- "Havadaki bu ince duman yığını tıpkı girift bir sülüs yazıya benziyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Erata yolculuklarda indirim sağlayan belge
-
[sıfat]
Üçte bir
- KUDÜS
- ...
- RÜSVA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Ayıplanacak durumda olan, rezil
-
[sıfat]
Ayıplanacak durumda olan, rezil
- SİNÜS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Organların veya dokuların arasında bulunan boşluklar
-
Trigonometrik bir çember üzerine taşınmış bir yayın ucunun ve bu yaya karşılık olan merkez açısının ordinatı
-
[isim]
Organların veya dokuların arasında bulunan boşluklar
- KÜSUF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güneş tutulması
-
[isim]
Güneş tutulması
- SÜSME
-
-
[isim]
Süsmek işi
-
[isim]
Süsmek işi
- VENÜS
- ...
- FÜLÜS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bakır para
-
[isim]
Bakır para
- YÜSRÜ
-
-
[isim]
Bazı ince işlerin yapımında kullanılan siyah bir ağaç ve bu ağacın kökü
-
[sıfat]
Bu kökten yapılmış olan
- "Yüsrü tespih."
-
[isim]
Bazı ince işlerin yapımında kullanılan siyah bir ağaç ve bu ağacın kökü
- GÖĞÜS
-
-
[isim]
Vücudun boyunla karın arasında bulunan ve kalp, akciğer vb. organları içine alan bölümü, sine
- "Göğüs bağır açık, ellerinde pankartlarla yürütüyorlar bu savaşı." (Necati Cumalı)
- "Birdenbire sustu ve göğüs geçirdi, hüzün, dertlenme derecesini bulmuştu." (Tarık Buğra)
- "Hayatın lezzetleri içinde yüzen bizler, elbette geçici birçok zahmetlere katlanmaya ve birçok zorluklara göğüs germeye mecburduk." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Ben, onun hatırı ve hatırası için daha ağırlarına da göğüs verirdim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bu vücut bölümünün ön tarafı, sırt karşıtı
- "Genç ve meçhul kadın çocuğunu göğsüne basarak girdi." (Aka Gündüz)
- "Öteden beri yola yüzü yoktu. Hele yokuşları karşıdan gördüğü vakit göğsü tıkanırdı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Kim bilir, bu erkek, kadınların zaafı ile göğsünü gere gere kaç kere istihza etmiştir." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Bu bölümün içindeki organlar
-
Meme
- "Vücudumun etliliğinden, göğsümün dolgunluğundan, elbiselerim dar gelirdi." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Vücudun boyunla karın arasında bulunan ve kalp, akciğer vb. organları içine alan bölümü, sine
- ÜSERA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Esirler, köleler
- "Bulgarlara esir düşüp fedakâr emirberi Hasan Çavuşun marifetiyle üsera karargâhından firar edişi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Esirler, köleler
- SÜSEN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Süsengillerden, yaprakları kılıç biçiminde, çiçekleri iri ve mor renkli, güzel görünüşlü ve kokulu, çok yıllık bir süs bitkisi, susam (İris germanica)
-
[isim]
Süsengillerden, yaprakları kılıç biçiminde, çiçekleri iri ve mor renkli, güzel görünüşlü ve kokulu, çok yıllık bir süs bitkisi, susam (İris germanica)