İçinde ün olan 6 harfli 66 kelime var. İçerisinde ÜN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ün olan kelimeler listesine ya da Sonu ün ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
N Ü Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
NÜ, ÜN
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DÜZGÜN
-
-
[sıfat]
Doğru ve pürüzsüz, muntazam
- "Düzgün tahta. Düzgün yol."
-
Düzenli, kusursuz, insicamlı, rabıtalı, muntazam
-
İyi
- "Belli ki hâlleri vakitleri çok düzgün değil." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Kurala uygun olarak, kusursuz bir biçimde
- "Düzgün konuşuyor."
-
Kenar veya ayrıtları ile açıları birbirine eşit olan (biçim)
- "Düzgün çok yüzlü."
-
[isim]
Kadınların, teni pürüzsüz göstermesi, renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı veya boyalı krem, fondöten
-
[sıfat]
Doğru ve pürüzsüz, muntazam
- ÖDÜNCÜ
-
-
[isim]
Ödün veren, tavizci
- "Yüze gülücülüğün at oynattığı bir aydınlar ortamında küsebilmek bile insanı ödüncülerden ayıran bir nitelik oluyor." (Haldun Taner)
-
[isim]
Ödün veren, tavizci
- ÜNİTER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Birlikçi, birlikten yana, birleştirici (siyaset)
-
Merkeziyetçi
-
[sıfat]
Birlikçi, birlikten yana, birleştirici (siyaset)
- ÖVÜNTÜ
-
-
[isim]
Övünülecek tutum veya davranış
- "İstikbalini sağlamış olmanın o sinire batan, manasız güveni, budalaca övüntüsü..." (Haldun Taner)
-
[isim]
Övünülecek tutum veya davranış
- GÜNDÜZ
-
-
[isim]
Günün sabahtan akşama kadar süren aydınlık bölümü, gece karşıtı
-
[zarf]
Gündüz vaktinde
- "Gündüz çalışmalı, gece uyumalı."
-
[isim]
Günün sabahtan akşama kadar süren aydınlık bölümü, gece karşıtı
- ÇÜNGÜŞ
- ...
- ÜŞÜNTÜ
-
-
[isim]
Toplanma, üşüşme, üşüşüp bir araya gelme
- "Karınca üşüntüsü."
-
[isim]
Toplanma, üşüşme, üşüşüp bir araya gelme
- DÜŞKÜN
-
-
[sıfat]
Bir şeye kendini aşırı vermiş olan, çok bağlı, meraklı, tutkun
- "Onlar kadar birbirine düşkün, birbirine uymuş bir çift daha ömrümde görmedim desem yeri vardır." (Halide Edip Adıvar)
- "Şiire milletçe düşkün oluşumuzun sebeplerini araştırırken kafiye merakımıza takıldım." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Sigara düşkünü."
-
Geçim sıkıntısına düşmüş
- "Eski arkadaşının düşkün bulunduğu hâlinden anlaşılıyordu." (Refik Halit Karay)
-
Yoksulluk sebebiyle mutluluk ve refahını yitirmiş
- "Zavallı, arabasını satmış, düşkün bir hâldeydi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle çalışma gücünü yitirmiş
-
Değer ve onurunu yitirmiş
- "Düşkün kadın."
-
[sıfat]
Bir şeye kendini aşırı vermiş olan, çok bağlı, meraklı, tutkun
- ÖLÜNME
-
-
[isim]
Ölünmek işi veya durumu
-
[isim]
Ölünmek işi veya durumu
- ÖVÜNCE
-
-
[isim]
Övünmeye yol açan veya hak kazandıran şey, mefharet
-
[isim]
Övünmeye yol açan veya hak kazandıran şey, mefharet
- DÖRDÜN
-
-
[isim]
Ay vb. gök cisimlerine ait daire biçimindeki görünümlerinin yarısının aydınlık olduğu evre, yarım ay, terbi
-
[isim]
Ay vb. gök cisimlerine ait daire biçimindeki görünümlerinin yarısının aydınlık olduğu evre, yarım ay, terbi
- DÜRBÜN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Uzaktaki cisimlerin görüntülerini büyütmeye veya yaklaştırmaya yarayan, objektif ve oküler adlı iki mercekten oluşan optik alet, bakaç
-
Gözetleme deliği
-
[isim]
Uzaktaki cisimlerin görüntülerini büyütmeye veya yaklaştırmaya yarayan, objektif ve oküler adlı iki mercekten oluşan optik alet, bakaç
- ÜNLEME
-
-
[isim]
Ünlemek işi
-
[isim]
Ünlemek işi
- ÖVÜNME
-
-
[isim]
Övünmek işi, kıvanç, iftihar
- "Bu hatıralar sonradan birçok defa övünmeme vesile teşkil etmiştir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Övünmek işi, kıvanç, iftihar
- ÖDÜNLÜ
-
-
[sıfat]
Ödün niteliğinde olan, ödün vererek yapılan, ivazlı
-
Ödün veren (kimse)
-
[sıfat]
Ödün niteliğinde olan, ödün vererek yapılan, ivazlı
- ÜNLÜLÜ
-
-
[sıfat]
İçinde ünlü harfi bulunan (söz)
-
[sıfat]
İçinde ünlü harfi bulunan (söz)
- MÜNCER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir yana doğru çekilip sürüklenen
-
[sıfat]
Bir yana doğru çekilip sürüklenen
- ÜSTÜNE
-
-
[zarf]
İlişkin, üzerine, dair
- "Arkadaşım aşk ve evlilik üstüne konuşulacak şeyler bulmuştu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Üstüne kuma gelmesi şart değil insanın bu acıyı tatması için." (Ayşe Kulin)
-
Hesabına
- "Kahveci içilen kahveleri Esat Ağanın üstüne yazıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
...-e göre, uygun olarak
- "Paris'e yazıldı. Oradan ölçü üstüne gönderdiler, insan Paris'e kendi gidip diktirmeli." (Memduh Şevket Esendal)
-
...-den sonra
- "Ben rakının üstüne şarap içmem diyecek oldu." (Haldun Taner)
-
Kendinden önce gelen sözün ikileme biçiminde anlamını pekiştirmek ve sıklığını ifade etmek için kullanılan bir söz
- "Memleketten mektup mektup üstüne para istemiyorlardı o sıralarda..." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
İlişkin, üzerine, dair
- SÜNDÜS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İpin yanı sıra altın ve gümüş tellerle dokunan, kaftan ve giysi dikiminde kullanılan bir tür ipekli kumaş
-
[isim]
İpin yanı sıra altın ve gümüş tellerle dokunan, kaftan ve giysi dikiminde kullanılan bir tür ipekli kumaş
- ÖRÜNTÜ
-
-
[isim]
Olay veya nesnelerin düzenli bir biçimde birbirini takip ederek gelişmesi
-
[isim]
Olay veya nesnelerin düzenli bir biçimde birbirini takip ederek gelişmesi