İçinde ün olan 6 harfli 66 kelime var. İçerisinde ÜN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ün olan kelimeler listesine ya da Sonu ün ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
N Ü Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
NÜ, ÜN
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GÜNCEL
-
-
[sıfat]
Günün konusu olan, şimdiki, bugünkü (haber, olay vb.), aktüel
- "Güncel olaylar, yorumlarla şaşılacak bir özdeşlik, bir uyum gösterir." (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
Günün konusu olan, şimdiki, bugünkü (haber, olay vb.), aktüel
- MÜNHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Engin (II), alçak
- "Münhat arazi."
-
[sıfat]
Engin (II), alçak
- KÖFTÜN
-
-
[isim]
Sığırlara yedirilen susam veya keten küspesi
- "Öküz müyüm ben köftün yiyecek?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Sığırlara yedirilen susam veya keten küspesi
- ÖVÜNME
-
-
[isim]
Övünmek işi, kıvanç, iftihar
- "Bu hatıralar sonradan birçok defa övünmeme vesile teşkil etmiştir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Övünmek işi, kıvanç, iftihar
- GÜNLÜK
-
-
[sıfat]
O günkü, o günle ilgili
-
Üzerinden gün geçmiş veya geçecek
- "On günlük çocuk. Sekiz günlük gezi."
-
Her gün yapılan, her gün yayımlanan, her gün çıkan
- "Günlük gazete."
-
[isim]
Günü gününe tutulan hatıra, günce, muhtıra
-
[isim]
Günü gününe tutulan anı yazısı veya bu yazıları içine alan eser, günce
-
[sıfat]
O günkü, o günle ilgili
- ÜZÜNTÜ
-
-
[isim]
Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür
- "Sesinde bir üzüntü hatta bir sitem sezdim." (Aka Gündüz)
- "Üzüntü versin diye ara sıra uydurduğu yalanların tesiri altında kalmıştım." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür
- BÜNYAN
- ...
- GÜNÖTE
-
-
[isim]
Yer yörüngesinin güneşe en uzak bulunduğu nokta, evç
- "Yer, temmuzun başlangıcına doğru günöteye varmış bulunur."
-
[isim]
Yer yörüngesinin güneşe en uzak bulunduğu nokta, evç
- GÜNSÜZ
- ...
- DÖRDÜN
-
-
[isim]
Ay vb. gök cisimlerine ait daire biçimindeki görünümlerinin yarısının aydınlık olduğu evre, yarım ay, terbi
-
[isim]
Ay vb. gök cisimlerine ait daire biçimindeki görünümlerinin yarısının aydınlık olduğu evre, yarım ay, terbi
- GÜNDEŞ
-
-
[sıfat]
Aynı günde olan
-
Çağcıl
- "Avusturya edebiyatının en güçlü gündeş yazarlarından biri olan I. Bachmann..." (Selim İleri)
-
Güncel
- "Oğuz Atay'ın her cümlesi özel, dahası gündeş anlamlar taşıyan hikâyesine sığınmıştım." (Selim İleri)
-
[sıfat]
Aynı günde olan
- GÜNÜCÜ
-
-
[sıfat]
Kıskanç
-
[sıfat]
Kıskanç
- TRİBÜN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Spor salonu stadyum, hipodrom vb. yarışma ve gösteri yapılan yerlerde seyircilerin oturduğu koltuklu veya basamaklı bölüm, sekilik
- "Muazzam avlunun medreseler tarafında, kadınlar için tribünler yükseliyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Spor salonu stadyum, hipodrom vb. yarışma ve gösteri yapılan yerlerde seyircilerin oturduğu koltuklu veya basamaklı bölüm, sekilik
- KÜRTÜN
-
-
[isim]
Yük hayvanlarına vurulan semer, palan
-
[isim]
Yük hayvanlarına vurulan semer, palan
- ÖVÜNÜŞ
- ...
- TÜNMEK
-
-
[nsz]
Hava kararıp gece olmak
-
[nsz]
Hava kararıp gece olmak
- DÜZGÜN
-
-
[sıfat]
Doğru ve pürüzsüz, muntazam
- "Düzgün tahta. Düzgün yol."
-
Düzenli, kusursuz, insicamlı, rabıtalı, muntazam
-
İyi
- "Belli ki hâlleri vakitleri çok düzgün değil." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Kurala uygun olarak, kusursuz bir biçimde
- "Düzgün konuşuyor."
-
Kenar veya ayrıtları ile açıları birbirine eşit olan (biçim)
- "Düzgün çok yüzlü."
-
[isim]
Kadınların, teni pürüzsüz göstermesi, renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı veya boyalı krem, fondöten
-
[sıfat]
Doğru ve pürüzsüz, muntazam
- DÜRBÜN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Uzaktaki cisimlerin görüntülerini büyütmeye veya yaklaştırmaya yarayan, objektif ve oküler adlı iki mercekten oluşan optik alet, bakaç
-
Gözetleme deliği
-
[isim]
Uzaktaki cisimlerin görüntülerini büyütmeye veya yaklaştırmaya yarayan, objektif ve oküler adlı iki mercekten oluşan optik alet, bakaç
- ÖDÜNCÜ
-
-
[isim]
Ödün veren, tavizci
- "Yüze gülücülüğün at oynattığı bir aydınlar ortamında küsebilmek bile insanı ödüncülerden ayıran bir nitelik oluyor." (Haldun Taner)
-
[isim]
Ödün veren, tavizci
- ÜNLÜLÜ
-
-
[sıfat]
İçinde ünlü harfi bulunan (söz)
-
[sıfat]
İçinde ünlü harfi bulunan (söz)