İçinde çe olan 6 harfli 76 kelime var. İçerisinde ÇE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında çe olan kelimeler listesine ya da Sonu çe ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GREKÇE
- ...
- KEÇECİ
-
-
[isim]
Keçe yapan veya satan kimse
-
[isim]
Keçe yapan veya satan kimse
- ÇEĞMEL
-
-
[sıfat]
Yay veya çengel biçiminde bükülmüş olan
-
[sıfat]
Yay veya çengel biçiminde bükülmüş olan
- HANÇER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ucu eğri ve sivri, kamaya benzer, silah olarak kullanılan bir tür bıçak
-
[isim]
Ucu eğri ve sivri, kamaya benzer, silah olarak kullanılan bir tür bıçak
- RİNTÇE
-
-
[zarf]
Rint gibi, rinde yakışır biçimde, rindane
-
[zarf]
Rint gibi, rinde yakışır biçimde, rindane
- ÜÇERLİ
-
-
[sıfat]
Üçer üçer birimden oluşan
- "Üçerli kol hâlinde yürümek."
-
[sıfat]
Üçer üçer birimden oluşan
- GEÇELİ
-
-
[sıfat]
Geçesi (II) olan
- "Balat kapısından girdim içeri / Boliçeler oturmuş iki geçeli." (Halk türküsü)
-
[sıfat]
Geçesi (II) olan
- ÇELEBİ
-
-
[isim]
Bektaşi ve Mevlevi pirlerinin en büyüklerine verilen unvan
-
Hristiyan tüccar
- "Çelebi, tütün mü alacaksınız?"
-
[sıfat]
Görgülü, terbiyeli, olgun (kimse)
- "Yeleği gümüş köstekli, fesi kalıpsız, orta yaşlı bir adamdı. Son derece Osmanlı ve çelebi." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Bektaşi ve Mevlevi pirlerinin en büyüklerine verilen unvan
- ÇELMEK
-
-
[-i]
Ayak uzatarak birisini düşürmek
-
Yolundan çevirmek, engel olmak, engellemek
- "En tutulmaz penaltıları çeler ama bazen de bakarsın, bacak arasında en olmayacak golleri yerdi." (Haldun Taner)
-
Örtü vb.ni örtünüp iki ucunu bağlamak
-
Bir şeyin kenarını verev veya çapraz kesmek, çalmak
-
Topa gidiş yönünü değiştirecek biçimde vurmak
-
Kendi yanına çekmek, beğenisini, sevgisini kazanmak
- "Gönlümü çelen bir söz söyle."
-
Düşünce ve davranış birbirini tutmamak, birbirine ters düşmek
- "Bu sözünüz deminkini çeliyor."
-
[-i]
Ayak uzatarak birisini düşürmek
- ÇENTİK
-
-
[isim]
Bir şeyin kenarından kesilerek veya kırılarak açılan küçük kertik, tırtık
- "Bıçağın ağzında çentik var."
-
Küçük oyuk
- "İhtiyarın uzun şakaklarında, gözlerinin altında bıçak yaraları gibi ince çizgiler, çukurlar, oyuklar, çentikler, yenikler görünüyor." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Kertikli
- "Çentik bıçakla iş yapılamıyor."
-
Basım sırasında basım aletinin diyaframını belirli bir açıklığa getirecek düzeni işletmek için filmin kenarına yapılan çukurluk
-
[isim]
Bir şeyin kenarından kesilerek veya kırılarak açılan küçük kertik, tırtık
- ÇENTME
-
-
[isim]
Çentmek işi
-
[isim]
Çentmek işi
- ÇEVREN
-
-
[isim]
Ufuk, göz erimi
- "Arada sırada da olsa, böyle buluşup konuşmak çok güzel oluyor, insanın çevreni genişliyor." (Tahsin Yücel)
-
[isim]
Ufuk, göz erimi
- PÜRÇEK
-
-
[isim]
Şakaklardan sarkan saç, zülüf
-
Bitkilerin saçaklı kökü veya püskülü
-
[isim]
Şakaklardan sarkan saç, zülüf
- FAÇETA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Elmasın yontulmuş yüzlerinden her biri
-
[isim]
Elmasın yontulmuş yüzlerinden her biri
- GERÇEK
-
-
[sıfat]
Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki
- "Kâğıt paranın saymaca değeri varsa da gerçek değeri yoktur."
-
[isim]
Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat
-
Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici
- "Gerçek elmas. Gerçek hikâye."
-
Temel, başlıca, asıl
- "Bir kişinin ahlaklı olması için, o benim dediğim gerçek ahlaka erişebilmesi için bir iç âlemi olmalıdır." (Nurullah ataç)
-
Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan
- "Bu peyzajdaki çiçekler son derece gerçek."
-
Yapay olmayan
-
[isim]
Gerçeklik, realite
- "Her hâlde o gün imparatorluğun ölümü apaçık bir gerçekti." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Doğruluk
- "Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir." (Burhan Felek)
-
Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan
-
[sıfat]
Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki
- GÖÇEBE
-
-
[sıfat]
Değişik şartlara bağlı olarak belli bir yöre içinde çadır, hayvan ve öteki araçlarla yer değiştiren, yerleşik olmayan (kimse veya topluluk), göçer, göçkün
- "Karakaçanları, sürüleriyle dağ dağ dolaşan göçebe çobanlarıdır." (Ahmet Haşim)
-
Mevsimlere göre ülke veya yer değiştiren (hayvan)
-
[sıfat]
Değişik şartlara bağlı olarak belli bir yöre içinde çadır, hayvan ve öteki araçlarla yer değiştiren, yerleşik olmayan (kimse veya topluluk), göçer, göçkün
- ÇEKPAS
- ...
- ÇEVRİM
-
-
[isim]
Devir
-
Bir elektrik akımının iletken üzerinde aldığı yol, devre
-
Elektrik enerjisinin bir başka enerjiye dönüştürülmesi
-
[isim]
Devir
- BOLİÇE
-
Kelime Kökeni : İbranice
-
[isim]
Yahudi kadını
- "Balat kapısından girdim içeri / Boliçeler oturmuş iki geçeli." (Halk türküsü)
-
[isim]
Yahudi kadını
- AÇELYA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Kokusuz, güzel renkli çiçekler açan bir bitki (Rhododendron)
-
[isim]
Kokusuz, güzel renkli çiçekler açan bir bitki (Rhododendron)