İçinde çe olan 5 harfli 79 kelime var. İçerisinde ÇE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında çe olan kelimeler listesine ya da Sonu çe ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇEKEM

  1. [isim] Yeşil yapraklı, dikensi, ateşe atıldığında çatırdayarak yanan bir bitki

HİSÇE
...
ÇEPER

  1. [isim] Çit
    • "Sıra sıra çeperler / Çepere su serperler / Irak yoldan geleni / Terli terli öperler." (Halk türküsü)
  2. Ahlaksız, huysuz, geçimsiz kimse
  3. Bağ çubuğu, çalı çırpı
  4. Sebze bahçesi
  5. Zar

ÇEDİK

  1. [isim] Mesh üzerine giyilen sarı pabuç
    • "Kavuğu başından düşmüş, çedik pabuçlarından biri ayağından fırlamış." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Terlik

DİKÇE

  1. [zarf] Dik olarak, diklemesine
    • "Daha dikçe dursa çenesini daha az oynatsa, diyordu." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Derinden
    • "Dikçe nefes bile alınmayacak." (Ahmet Mithat)

ÇEPEL

  1. [isim] Kir, bulaşık, çamur, pislik
  2. Ürüne karışmış yabancı madde
    • "Üzümün çepelini ayıkladı."
  3. Çalı çırpı
  4. Bozuk, kapalı, yağmurlu hava
    • "Şu saatte kar yağıyordur, daha fenası hava çepeldir, sokaklar çamurludur." (Refik Halit Karay)

BÜTÇE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Devletin, bir kuruluşun, bir aile veya bir kimsenin gelecekteki belirli bir süre için tasarladığı gelir ve giderlerinin tümü
    • "Düğün sahibinin bütçesi ne kadar dar ve mütevazı olursa olsun, hokkabaz şarttı." (Samiha Ayverdi)
  2. Devlet ve öteki kuruluş veya toplulukların belirli bir dönem içindeki gelir ve giderlerinin oranlama niceliklerini önceden belirleyen, onaylayan ve bu işlemlerin yapılmasına izin veren kanun veya karar

ÇENEK

  1. [isim] Tohumda embriyoyu kaplayan etli bölüm
    • "Bakla, fasulye gibi bitkilerin tohumlarında ikişer çenek bulunur."
  2. Kuşların gagasını oluşturan alt ve üst bölümlerden her biri
  3. Böceklerde ağzın iki yanında bulunan parçalayıcı sert organ

BİÇEM

  1. [isim] Üslup
    • "Bu küçük köy evini, nasıl bana benzeyen bir biçemde döşedim!" (Nezihe Meriç)

ÇEVİK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Kolaylık ve çabuklukla davranan, tetik, atik
    • "Sofrada Atatürk'ün pek kuvvetli ve çevik birkaç arkadaşı vardı." (Falih Rıfkı Atay)

ÇEÇEN
...
PEKÇE

  1. [zarf] İyice
    • "Düğüncüler akşama kadar güneş altında pişmiş, bıkmış, yanmış oldukları için rakı sofrasına pekçe sokuldular." (Memduh Şevket Esendal)

ÇENET

  1. [isim] Açıldığında tohumların ortaya çıktığı kabuk
  2. İstiridye vb. iki çeneli yumuşakçalarda, kolsu ayaklılarda kavkının iki parçasından her biri

GÖKÇE

  1. [isim] Gök rengi, mavi
  2. [sıfat] Bu renkte olan
  3. [sıfat] Gökle ilgili, semavi
  4. [sıfat] Güzel, hoşa giden
    • "Kutlu Melek, yüzü güneş esmeri, gözü menekşe moru, kumral saçı belikli gökçe gonca artık yoktur." (Tarık Buğra)

ÇERÇİ

  1. [isim] Köy, pazar vb. yerlerde dolaşarak ufak tefek tuhafiye eşyası satan kimse
  2. Bazı bölgelerde tuhafiyeci

ÇETEN
...
ÇEKÜL

  1. [isim] Ucuna küçük bir ağırlık bağlanmış iple oluşturulan, yer çekiminin doğrultusunu belirtmek için sarkıtılarak kullanılan bir araç, şakul

ÇEPİN

  1. [isim] Bahçelerde kullanılan küçük çapa

ÇEKEK

  1. [isim] Kayık, mavna ve küçük gemilerin karaya çekildikleri yer
    • "Kıyıdaki kayık çekekleri yıktırıldı."

PENÇE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Yırtıcı hayvanların ön ayaklarının parmaklarıyla tırnakları
    • "Kuş, beni görünce korktu, pençesinde yılanla havalandı." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Aslan bir pençe atarak soysuz köpeğin kemiklerini kırmış." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Karaborsa davalarında ise bunların nüfuzları sıfırdan aşağıdır çünkü bu hususta birçoğu Millî Korunmanın pençesine düşmeye namzettir." (Halide Edip Adıvar)
  2. Ayakkabının tabanındaki kösele
    • "Bilirim atarsın bana pençeni / Nefsine kahretmek istedikçe sen." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
  3. Etkisinden kurtulmak olanaksız, etkisi çok olan güç
    • "Bu vicdan azabının demirden pençesi yüreğini sıkmaya başlıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  4. El
    • "Bir yumruğunu gırtlağıma dayadı, bir pençesiyle kalbimi kavradı." (Aka Gündüz)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü