İçinde çe olan 5 harfli 79 kelime var. İçerisinde ÇE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında çe olan kelimeler listesine ya da Sonu çe ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇEDİK

  1. [isim] Mesh üzerine giyilen sarı pabuç
    • "Kavuğu başından düşmüş, çedik pabuçlarından biri ayağından fırlamış." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Terlik

ÇELGİ

  1. [isim] Alna bağlanan yazma, yemeni

ÇETEN
...
ÇEKME

  1. [isim] Çekmek işi
    • "Siyah kehribar tespihini çekmeye başladı." (Cahit Uçuk)
  2. Çekmece
    • "Sonra çekmesinden pembe bir dosya çıkarıp önüne sürdü." (Haldun Taner)
  3. Yüksekteki ince dalları çekip kesmeye yarar, ay biçiminde, uzun saplı, ağzı tırtıklı bıçak
  4. Parmak veya mızrapla çalınan çalgı
  5. Ağacın yapısındaki nem oranının azalması sonucu boyutlarının küçülmesi
  6. İş yaparken giyilen bir tür şalvar
  7. [sıfat] Çekilerek giyilen veya kullanılan
    • "Erkekleri yandan lastikli çekme fotinden başkasını bilmiyorlardı." (Refik Halit Karay)
  8. [sıfat] Düzgün biçimli
    • "Çekme burun."
  9. Vücut bölümlerinin bükücü kas gücü ile bir direnci kendisine yaklaştırması

ÇEKİK

  1. [sıfat] Yanlara doğru çekilerek gerilmiş gibi olan
    • "Çekik göz. Çekik kaş."
  2. İçeriye doğru kaçmış, batık
    • "Zayıf, ince uzun bir vücudu, kuru, çekik esmer bir yüzü var." (Peyami Safa)

ÇEPİN

  1. [isim] Bahçelerde kullanılan küçük çapa

NEMÇE
...
ÇELİK

  1. [isim] Su verilerek çok sert ve esnek bir duruma getirilebilen, birleşiminde az miktarda karbon bulunan demir ve karbon alaşımı, polat
    • "Süngülerini çelikten birer parmak gibi göğe kaldırmışlar." (Ruşen Eşref Ünaydın)
    • "Çelik ve demir vücuduyla hassas bir sporcuya benziyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. [sıfat] Bu alaşımdan yapılmış
    • "Tavandaki abajursuz, çelik elektrik lambasını yakmış okuyordu." (Sait Faik Abasıyanık)

ÇEMEN

  1. [isim] Maydanozgillerden, kimyon türü bir bitki (Cuminum cyminum)
  2. Bu bitkinin kokulu tohumu
  3. Bu tohumu un durumuna getirip sarımsak, kırmızıbiberle karıştırarak yapılan, genellikle pastırma üzerine sürülen macun

GEÇER

  1. [sıfat] Yürürlükte bulunan, geçerliği olan, kullanılan
    • "Geçer para."
  2. Beğenilen, makbul, mergup
  3. Geçme özelliği olan
  4. [isim] Geçer not
    • "Türkçe dersinden geçer almışım."

GEÇEN

  1. [sıfat] Bir önceki (hafta, ay, yaz, kış vb.)
    • "Yine bir gün o kızı geçen yıl gördüğü incirlikte bir daha gördü." (Osman Cemal Kaygılı)

PEKÇE

  1. [zarf] İyice
    • "Düğüncüler akşama kadar güneş altında pişmiş, bıkmış, yanmış oldukları için rakı sofrasına pekçe sokuldular." (Memduh Şevket Esendal)

KÜLÇE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Eritilerek kalıba dökülmüş maden veya alaşım
    • "On kiloluk altın külçesi."
  2. [sıfat] Eritilerek kalıba dökülmüş olan
    • "Yüzlerce yıllık gözyaşı, bir külçe altına değmez." (Falih Rıfkı Atay)
  3. Yığın durumundaki nesnelerin oluşturduğu küme
    • "Bu vücut, bütün azası kırılmış, birbiri üstüne yığılmış bir külçe hâlinde." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

ÇEVİK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Kolaylık ve çabuklukla davranan, tetik, atik
    • "Sofrada Atatürk'ün pek kuvvetli ve çevik birkaç arkadaşı vardı." (Falih Rıfkı Atay)

BAHÇE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Sebze yetiştirilen yer, bostan
    • "Bahçenin bir köşesinde büyük bir bostan kuyusuyla mıhlanmış bir kapı vardı." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Çiçek ve ağaç yetiştirilen yer
    • "Bir otelin ağaçlıklı, çiçeklerle süslü bahçesi önünde durmuştuk." (Refik Halit Karay)

ÇELME

  1. [isim] Çelmek işi
    • "Bir keresinde de karısı şişman kocasına ustalıkla bir çelme attı." (Haldun Taner)
  2. Birini yere düşürmek için ayağının önüne ayak uzatma
    • "Bir itişme, bir bakışma, bir yanındakine çelme vurup öne geçme yarışıdır gidiyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Herkesin birbirine çamur attığı, çelme taktığı, birbirinin gözünü oyduğu bu dünyada..." (Haldun Taner)
  3. Arkadan hafifçe bağlanan baş örtüsü

GÖKÇE

  1. [isim] Gök rengi, mavi
  2. [sıfat] Bu renkte olan
  3. [sıfat] Gökle ilgili, semavi
  4. [sıfat] Güzel, hoşa giden
    • "Kutlu Melek, yüzü güneş esmeri, gözü menekşe moru, kumral saçı belikli gökçe gonca artık yoktur." (Tarık Buğra)

ÇENET

  1. [isim] Açıldığında tohumların ortaya çıktığı kabuk
  2. İstiridye vb. iki çeneli yumuşakçalarda, kolsu ayaklılarda kavkının iki parçasından her biri

ÇEKİŞ

  1. [isim] Çekme işi veya biçimi
    • "Bir düğümü bir çekişte açmak imkânını temin eden kesik ip ucunu bulunca durdular." (Peyami Safa)
  2. Bir motorun çekme gücü
    • "Benim arabanın çekişi çok iyi."
  3. Ağız kavgası

ÖLÇEK

  1. [isim] Birim kabul edilen herhangi bir şeyin alabildiği kadar ölçü
  2. [sıfat] Bu ölçü miktarında olan
    • "İki ölçek buğday."
  3. Tahıl ölçmeye yarar kap, kile
  4. Bir harita veya resimde görülen uzaklıklarla bunların işaret ettiği, karşılandığı gerçek uzunluklar arasındaki oran
    • "Yüz binde bir ölçeğinde bir harita."
  5. Bir ölçü aletinin üzerinde çizgilerle ayrılmış bölüm, kadran
  6. Dört okkaya eşit ağırlık ölçüsü

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü