İçinde zat olan 7 harfli 10 kelime var. İçerisinde ZAT bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında zat olan kelimeler listesine ya da Sonu zat ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A T Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ZAT
2 Harfli Kelimeler
AT, AZ, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AZATLIK
-
-
[isim]
Azat olma durumu, serbestlik
- "Hâlbuki bir elçi için bu kadarcık bir azatlık, bu kadarcık bir nefes alma imkânı dahi yoktur." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Azat edilme vakti gelmiş olan (cariye, köle)
-
[isim]
Azat olma durumu, serbestlik
- MARUZAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mevki, makam veya yaş bakımından büyük birine sunulan, bildirilen dilek veya bilgi, sunuş
- "Size maruzatım var."
-
[isim]
Mevki, makam veya yaş bakımından büyük birine sunulan, bildirilen dilek veya bilgi, sunuş
- TEZATLI
-
-
[sıfat]
Birbirinin karşıtı olan, karşıtlı, çelişkili, kontrastlı
-
[sıfat]
Birbirinin karşıtı olan, karşıtlı, çelişkili, kontrastlı
- ZATÜRRE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sancı, ateş ve öksürükle beliren, tehlikeli bir akciğer hastalığı, batar
-
[isim]
Sancı, ateş ve öksürükle beliren, tehlikeli bir akciğer hastalığı, batar
- UZATMAK
-
-
[nsz]
Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak
- "Saç uzatmak. Tırnak uzatmak."
- "Uzatmayalım, bir tazminat lafıdır tutturdu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek
- "Koğuşun açık duran kapısından hastalar başlarını uzatıp koridordakilere, yerde duran sedyeye bakıyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Bir şeyi vermek için birine yöneltmek
- "Şu köşe rafında toz şeker kutusu var, uzatıver bana." (Aka Gündüz)
-
Germek
- "İp uzatmak."
-
Konuşmayı sürdürmek
- "Her iki odadan üçer beşer kişi lakırtıyı uzattılar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Vermek, göndermek
- "Can, topu Zeki'ye uzattı.."
-
[-i]
Süreyi artırmak, temdit etmek
- "Meclis, olağanüstü hâl süresini değiştirebilir, Bakanlar Kurulunun istemi üzerine ... süreyi uzatabilir..." (Anayasa)
-
[nsz]
Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak
- MÜCAZAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İşlenen bir suçtan ötürü ceza verme
- "Her şeyde mükâfatla mücazatı, tatlıyla acıyı muvazene ederdi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
İşlenen bir suçtan ötürü ceza verme
- İFRAZAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Vücuttan çıkan kan, irin, ter vb. şeyler, salgılar
-
[isim]
Vücuttan çıkan kan, irin, ter vb. şeyler, salgılar
- MEZATÇI
-
-
[isim]
Arttırma ile satışı yönlendiren kimse
- "Mezatçı bağırıyordu: Elli bir lira, yok mu arttıran?" (Çetin Altan)
-
Sürekli olarak mezadı takip eden kimse
-
[isim]
Arttırma ile satışı yönlendiren kimse
- SERAZAT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Serbest ve özgür
-
[sıfat]
Serbest ve özgür
- AZATSIZ
-
-
[sıfat]
Azat edilemez
-
[sıfat]
Azat edilemez