İçinde ut olan 5 harfli 82 kelime var. İçerisinde UT bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ut olan kelimeler listesine ya da Sonu ut ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
T U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
TU, UT
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HAVUT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Deve semeri
-
[isim]
Deve semeri
- NUTUK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Söz, konuşma
- "Onun nutkundan sonra bu meselenin artık münakaşa edilmemesi, bitmesi lazımdı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Kıyıda dalgalara nutuk çekip kekemeliğini düzeltmeye çalışıyor." (Haldun Taner)
- "Kapıdan içeri bir adım attıktan sonra durdu, nutuk verir gibi elini sallayarak..." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Fakat işte onu karşısında görünce nutku tutulmuş." (Haldun Taner)
-
Söylev
- "Atatürk'ün onuncu yıl nutku."
-
[isim]
Söz, konuşma
- TUTUM
-
-
[isim]
Tutulan yol, davranış
- "Anlayışsızlıklarınız ve yanlış tutumlarınız yüzünden beni inatçı sanıyorsunuz." (Tarık Buğra)
-
Para veya herhangi bir şeyi dikkatli kullanma, idare, idareli tüketme, iktisat, tasarruf, ekonomi
-
[isim]
Tutulan yol, davranış
- ÇAPUT
-
-
[isim]
Eskimiş bez parçası, paçavra
-
Bez
-
[isim]
Eskimiş bez parçası, paçavra
- YUTUM
-
-
[isim]
Yutma işi
-
[isim]
Yutma işi
- BOYUT
-
-
[isim]
Bir cismin herhangi bir yöndeki uzantısı
- "Aylak kişiliğine tutarlı bir boyut katar." (Haldun Taner)
- "Bazı şeylere uzaktan bakmak, onlara, onlarda olmayan bir boyut kazandırır." (Haldun Taner)
-
Nitelik, genişlik, kapsam
- "Macarların kukla tiyatrosunu seyrederken de aynı inanılmaz boyutlara vardığını görmüştüm." (Haldun Taner)
-
Durum
- "Yeni boyutlar, düşünme olanakları kazandığımı sanarak ayrıldım tiyatrodan." (Necati Cumalı)
-
Doğruların, yüzeylerin veya cisimlerin ölçülmesinde ele alınan üç doğrultudan uzunluk, genişlik ve derinlikten her biri, buut
-
Film veya fotoğrafta boyut, format
-
[isim]
Bir cismin herhangi bir yöndeki uzantısı
- TUTUK
-
-
[sıfat]
Akıcı, rahat konuşamayan
-
Eski işlevini göremez duruma gelmiş
- "Geçen gün beni dövdüler. Boynum, omuzlarım hâlâ tutuk." (Atilla İlhan)
-
Kısılmış, tutulmuş, kesik
- "Ağır ağır ve tahtalar arasında boğulan tutuk akislerle yükseliyordu." (Peyami Safa)
-
Tutuklu
-
Kapalı, tıkalı
-
Sıkıntılı
- "Bu tutuk hava içinde saat ona doğru Meclisin zili uzun uzun çaldı." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Durgun, çekingen, sıkılgan
-
[sıfat]
Akıcı, rahat konuşamayan
- TOPUT
-
-
[isim]
Çökelti
-
[isim]
Çökelti
- TUTMA
-
-
[isim]
Tutmak işi
-
Destekleme
-
Yanaşma
-
Markaj
-
[isim]
Tutmak işi
- SÜCUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Secdeye varma, secde etme
-
[isim]
Secdeye varma, secde etme
- TUTAK
-
-
[isim]
Bir şeyin tutulacak yeri
- "Saban tutağı. Bıçak tutağı. Kılıç tutağı. Tüfek tutağı."
-
Tutacak
-
Kabza
-
Maşa, kerpeten vb. araçların tutmaya yarayan kanatlarından her biri
-
Bir anlaşma, sözleşme veya isteğin yerine getirilmesini sağlamak için güvence olarak ele geçirilen kimse, tutu, rehine
-
[isim]
Bir şeyin tutulacak yeri
- DONUT
- ...
- SOYUT
-
-
[sıfat]
Soyutlama ile elde edilen, varlığı duyularla algılanamayan, mücerret, somut karşıtı, abstre
- "En soyut konuları çok çarpıcı somut örneklerle herkesin anlayacağı bir yalınlığa getirirdi." (Haldun Taner)
-
Anlaşılması, kavranılması güç
-
[sıfat]
Soyutlama ile elde edilen, varlığı duyularla algılanamayan, mücerret, somut karşıtı, abstre
- NUKUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Paralar
-
[isim]
Paralar
- KAVUT
-
-
[isim]
Kavrulmuş ve dövülmüş tahıl ununa şeker veya tatlı yemiş katılarak yapılan yiyecek
- "... ama bir yanı da kavut alamama, sapan atamama, ... yalnızlığını yaşıyor." (Adalet Ağaoğlu)
-
Güneşte kurutulmuş peynir
-
[isim]
Kavrulmuş ve dövülmüş tahıl ununa şeker veya tatlı yemiş katılarak yapılan yiyecek
- KURUT
-
-
[isim]
Kurutulmuş süt ürünü
- "Yoğurt kurutu. Kaymak kurutu."
-
[isim]
Kurutulmuş süt ürünü
- KONUT
-
-
[isim]
İnsanların içinde yaşadıkları ev, apartman vb. yer, mesken, ikametgâh
- "Kimsenin konutuna dokunulamaz." (Anayasa)
-
[isim]
İnsanların içinde yaşadıkları ev, apartman vb. yer, mesken, ikametgâh
- KOŞUT
-
-
[sıfat]
Paralel
- "Kuruluş, işletmeye koşut olarak başka yararlı işler de yaptı." (Aydın Boysan)
-
[sıfat]
Paralel
- VÜCUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan veya hayvan gövdesi, beden
- "Koltukta vücudunu bir yandan bir yana çevirirken âdeta inliyor." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Erkek sporları tarihe karışıyor, halter kaldıran, vücut yapan kadın atletler gündelik manzaralar arasında..." (Atilla İlhan)
- "Koridor burada sola kıvrılarak yeni bir dehliz daha vücuda getirmektedir." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Var olma, varlık
-
[isim]
İnsan veya hayvan gövdesi, beden
- YAKUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Pembe veya erguvan tonları ile karışık koyu kırmızı renkte, saydam bir korindon türü olan değerli taş
-
[sıfat]
Bu taştan yapılmış veya bu taşla süslenmiş
- "Yakut yüzük."
-
[isim]
Pembe veya erguvan tonları ile karışık koyu kırmızı renkte, saydam bir korindon türü olan değerli taş