İçinde ulak olan 21 kelime var. İçerisinde ULAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ulak olan kelimeler listesine ya da Sonu ulak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
KULAKDAVULU, KULAKSIZLIK
KAMIŞKULAK
EKŞİKULAK, KABAKULAK, KARAKULAK, KULAKTOZU, SULAKYURT
KULAKÇIK, KULAKLIK, KULAKSIZ, KULAKTAN, SULAKİYE, SULAKLIK
KULAKÇI, KULAKLI
ÇULAKİ
BULAK, KULAK, SULAK
ULAK
A K L U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
4 Harfli Kelimeler
KULA, ULAK
3 Harfli Kelimeler
KAL, KUL, LAK, ULA
2 Harfli Kelimeler
AK, AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KULAKSIZLIK
- ...
- KULAKDAVULU
- ...
- KAMIŞKULAK
-
-
[isim]
Kulakları ince, düzgün ve dik at
-
[isim]
Kulakları ince, düzgün ve dik at
- KABAKULAK
-
-
[isim]
Tükürük bezlerinin, özellikle kulak altı bezlerinin iltihaplanmasıyla beliren bulaşıcı, salgın ve ateşli bir hastalık, kabaşiş
- "Kabakulak hastalığı."
- "Ahmet kabakulak oldu, üç hafta evden dışarıya çıkamadı."
-
[isim]
Tükürük bezlerinin, özellikle kulak altı bezlerinin iltihaplanmasıyla beliren bulaşıcı, salgın ve ateşli bir hastalık, kabaşiş
- SULAKYURT
- ...
- KARAKULAK
-
-
[isim]
Kedigillerden, çakala benzer vahşi bir hayvan (Caracal melanotis)
-
[isim]
Kedigillerden, çakala benzer vahşi bir hayvan (Caracal melanotis)
- EKŞİKULAK
-
-
[isim]
Kuzukulağı
-
[isim]
Kuzukulağı
- KULAKTOZU
-
-
[isim]
Kulak memesi
-
[isim]
Kulak memesi
- KULAKLIK
-
-
[isim]
Kulakları soğuk, rüzgâr vb. dış etkilerden korumak için kulak kepçesini örtecek biçimde yapılmış kılıf
-
Radyo, telefon, telsiz vb.nde kulak ile verici arasında ses bağlantısı kurmaya yarayan araç
-
Ağır işitenlerin daha iyi işitebilmek için kulaklarına taktıkları pilli araç
-
[isim]
Kulakları soğuk, rüzgâr vb. dış etkilerden korumak için kulak kepçesini örtecek biçimde yapılmış kılıf
- KULAKTAN
-
-
[zarf]
Sadece duyarak, dinleyerek
- "Fırat sultan bu okçu şehzadeye kulaktan âşık olmuş." (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Sadece duyarak, dinleyerek
- KULAKSIZ
-
-
[sıfat]
Kulak kepçesi olmayan
-
[sıfat]
Kulak kepçesi olmayan
- SULAKLIK
-
-
[isim]
Sulak olma durumu
-
[isim]
Sulak olma durumu
- KULAKÇIK
-
-
[isim]
Kalbin üst bölümünde bulunan ve sağdaki ana toplardamarlardan, soldaki akciğer toplardamarlarından kanı alıp karıncıklara veren iki boşluğun adı
-
[isim]
Kalbin üst bölümünde bulunan ve sağdaki ana toplardamarlardan, soldaki akciğer toplardamarlarından kanı alıp karıncıklara veren iki boşluğun adı
- SULAKİYE
- ...
- KULAKÇI
-
-
[isim]
Kulak, burun, boğaz hekimi
-
[isim]
Kulak, burun, boğaz hekimi
- KULAKLI
-
-
[sıfat]
Kulağı herhangi bir biçimde olan
- "Küçük kulaklı."
-
Kulağa benzer çıkıntısı olan
-
[isim]
Sapının ucunda kulak biçiminde iki geniş çatalı bulunan bir çeşit yatağan
-
[isim]
İki tarafında tutulacak yeri olan yayvan tencere, kazan
-
[sıfat]
Kulağı herhangi bir biçimde olan
- ÇULAKİ
- ...
- SULAK
-
-
[sıfat]
Suyu olan, suyu bol (yer)
- "Sulak bir sazlığın başında, önümüze bir kaplumbağa çıkmıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Kuşlar için su konulan küçük kap
-
[sıfat]
Suyu olan, suyu bol (yer)
- KULAK
-
-
[isim]
Başın her iki yanında bulunan işitme organı
- "Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Bazıları hava kirlenmesinde olduğu gibi bu eleştirileri kulak ardı ediyorlar." (Haldun Taner)
- "Bunların sözlerine ne diye kulak asıyor, ona göre yapacağın işi kestiriyorsun?" (Memduh Şevket Esendal)
- "Bir kere söze başladı mı isterdi ki herkes kulak kesilip onu dinlesin." (Haldun Taner)
-
Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü
- "Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu." (Halide Edip Adıvar)
-
Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri
-
Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
-
Sabanın toprağa giren kısmının iki yanında bulunan ve toprağı yollara dökmeye yarayan parça
-
Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
-
Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
-
[isim]
Başın her iki yanında bulunan işitme organı
- BULAK
-
-
[isim]
Kaynak, pınar
-
[isim]
Kaynak, pınar